TÜRK BORÇLAR
KANUNU
Kanun No.
6098 Kabul Tarihi: 11/1/2011
BİRİNCİ
KISIM Genel
Hükümler BİRİNCİ
BÖLÜM Borç
İlişkisinin Kaynakları BİRİNCİ
AYIRIM Sözleşmeden Doğan Borç
İlişkileri
A. Sözleşmenin kurulması
I. İrade açıklaması
1. Genel olarak
MADDE 1- Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine
uygun olarak açıklamalarıyla kurulur.
İrade
açıklaması, açık veya örtülü olabilir.
2. İkinci derecedeki
noktalar
MADDE 2- Taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa,
ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş
sayılır.
İkinci derecedeki noktalarda
uyuşulamazsa hâkim, uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak karara
bağlar.
Sözleşmelerin
şekline ilişkin hükümler saklıdır.
II. Öneri ve kabul
1. Süreli öneri
MADDE 3- Kabul için süre belirleyerek bir sözleşme yapılmasını
öneren, bu sürenin sona ermesine kadar önerisiyle
bağlıdır.
Kabul bu süre
içinde kendisine ulaşmazsa; öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur.
2. Süresiz öneri
a. Hazır olanlar arasında
MADDE 4- Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olan bir kişiye
yapılan öneri hemen kabul edilmezse; öneren, önerisiyle bağlılıktan
kurtulur.
Telefon,
bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan iletişim sırasında
yapılan öneri, hazır olanlar arasında yapılmış sayılır.
b. Hazır olmayanlar arasında
MADDE 5- Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olmayan bir
kişiye yapılan öneri, zamanında ve usulüne uygun olarak gönderilmiş bir yanıtın
ulaşmasının beklenebileceği ana kadar, önereni bağlar.
Öneren, önerisini zamanında ulaşmış
sayabilir.
Zamanında
gönderilen kabul, önerene geç ulaşır ve öneren onunla bağlı olmak istemezse,
durumu hemen kabul edene bildirmek zorundadır.
3. Örtülü kabul
MADDE 6- Öneren, kanun veya işin özelliği ya da durumun gereği
açık bir kabulü beklemek zorunda değilse, öneri uygun bir sürede reddedilmediği
takdirde, sözleşme kurulmuş sayılır.
4. Ismarlanmayan şeyin gönderilmesi
MADDE 7- Ismarlanmamış bir şeyin gönderilmesi öneri sayılmaz. Bu
şeyi alan kişi, onu geri göndermek veya saklamakla yükümlü
değildir.
5. Bağlayıcı olmayan öneri ve herkese açık
öneri
MADDE 8- Öneren, önerisi ile bağlı olmama hakkının saklı olduğunu
açıkça belirtirse veya işin özelliğinden ya da durumun gereğinden bağlanma
niyetinde olmadığı anlaşılırsa, önerisi kendisini
bağlamaz.
Fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat
listesi ya da benzerlerinin gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla
anlaşılmadıkça öneri sayılır.
6. İlan yoluyla ödül sözü verme
MADDE 9- Bir sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini
ilan yoluyla duyuran kimse, sözünü yerine getirmekle
yükümlüdür.
Ödül sözü veren, sonucun
gerçekleşmesinden önce sözünden cayarsa veya sonucun gerçekleşmesini engellerse,
dürüstlük kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle yükümlüdür. Ancak,
bir ya da birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamı, ödülün değerini
aşamaz.
Ödül sözü veren, giderlerinin
ödenmesini isteyenlerin beklenen sonucu gerçekleştiremeyeceklerini ispat ederse,
giderleri ödeme yükümlülüğünden kurtulur.
7. Önerinin ve kabulün geri
alınması
MADDE 10- Geri alma açıklaması, diğer tarafa
öneriden önce veya aynı anda ulaşmış ya da daha sonra ulaşmakla birlikte diğer
tarafça öneriden önce öğrenilmiş olursa, öneri yapılmamış sayılır.
Bu kural,
kabulün geri alınmasında da uygulanır.
III. Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmenin hüküm
anı
MADDE 11- Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmeler, kabulün
gönderildiği andan başlayarak hüküm doğurur.
Açık bir
kabulün gerekli olmadığı durumlarda, sözleşme önerinin ulaşma anından başlayarak
hüküm doğurur.
B. Sözleşmelerin şekli
I. Genel kural
MADDE 12- Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe,
hiçbir şekle bağlı değildir.
Kanunda sözleşmeler için öngörülen
şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan
sözleşmeler hüküm doğurmaz.
II. Yazılı şekil
1. Yasal şekil
a. Kapsamı
MADDE 13- Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir
sözleşmenin değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması zorunludur. Ancak,
sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı
yan hükümler bu kuralın dışındadır.
Bu kural,
yazılı şekil dışındaki geçerlilik şekilleri hakkında da uygulanır.
b. Unsurları
MADDE 14- Yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç
altına girenlerin imzalarının bulunması zorunludur.
Kanunda aksi
öngörülmedikçe, imzalı
bir mektup, asılları borç altına girenlerce imzalanmış telgraf, teyit edilmiş
olmaları kaydıyla faks veya buna benzer iletişim araçları ya da güvenli
elektronik imza ile gönderilip saklanabilen metinler de yazılı şekil yerine geçer.
c. İmza
MADDE 15- İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması
zorunludur. Güvenli elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün
hukuki sonuçlarını doğurur.
İmzanın el yazısı dışında
bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle
çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli
sayılır.
Usulüne göre
onaylanmadıkça veya imza ettikleri sırada metnin içeriğini bildikleri ispat
edilmedikçe, görme engellilerin imzaları onları bağlamaz.
d. İmza yerine geçen işaretler
MADDE 16- İmza atamayanlar, imza yerine usulüne göre onaylanmış
olması koşuluyla, parmak izi, el ile yapılmış bir işaret ya da mühür
kullanabilirler.
Kambiyo senetlerine ilişkin
hükümler saklıdır.
2. İradi şekil
MADDE 17- Kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca
belirli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa, belirlenen şekilde yapılmayan
sözleşme tarafları bağlamaz.
Herhangi bir
belirleme olmaksızın yazılı şekil kararlaştırılmışsa, yasal yazılı şekle ilişkin
hükümler uygulanır.
C. Borç tanıması
MADDE 18- Borcun sebebini içermemiş olsa bile
borç tanıması geçerlidir.
D. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı
işlemler
MADDE 19- Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve
yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için
kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas
alınır.
Borçlu, yazılı bir borç tanımasına
güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu
savunmasında bulunamaz.
E. Genel işlem koşulları
I. Genel olarak
MADDE 20- Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken
düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla,
önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu
koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve
şekli, nitelendirmede önem taşımaz.
Aynı amaçla düzenlenen
sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin,
genel işlem koşulu sayılmasını engellemez.
Genel işlem koşulları içeren
sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin
tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem
koşulu olmaktan çıkarmaz.
Genel işlem koşullarıyla ilgili
hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen
izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de,
niteliklerine bakılmaksızın uygulanır.
II. Kapsamı
1. Yazılmamış sayılma
MADDE 21- Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının
sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin
karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların
içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul
etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış
sayılır.
Sözleşmenin niteliğine ve işin
özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış
sayılır.
2. Yazılmamış sayılmanın sözleşmeye
etkisi
MADDE 22- Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları
dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda düzenleyen, yazılmamış
sayılan koşullar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri
süremez.
III. Yorumlanması
MADDE 23- Genel işlem koşullarında yer alan
bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa,
düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır.
IV. Değiştirme yasağı
MADDE 24- Genel işlem koşullarının bulunduğu
bir sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak
karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü
değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar yazılmamış
sayılır.
V. İçerik denetimi
MADDE 25- Genel işlem koşullarına, dürüstlük
kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu
ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.
F. Sözleşmenin içeriği
I. Sözleşme özgürlüğü
MADDE 26- Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini
kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.
II. Kesin hükümsüzlük
MADDE 27- Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine,
kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak
hükümsüzdür.
Sözleşmenin
içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini
etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça
anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.
III. Aşırı yararlanma
MADDE 28- Bir sözleşmede karşılıklı edimler
arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda
kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak
suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya
sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini
ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini
isteyebilir.
Zarar gören bu
hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise,
bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin
kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.
IV. Önsözleşme
MADDE 29- Bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler
geçerlidir.
Kanunlarda öngörülen
istisnalar dışında, önsözleşmenin geçerliliği, ileride kurulacak sözleşmenin
şekline bağlıdır.
G. İrade bozuklukları
I. Yanılma
1. Yanılmanın hükümleri
MADDE 30- Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya
düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz.
2. Yanılma hâlleri
a. Açıklamada yanılma
MADDE 31- Özellikle aşağıda sayılan yanılma hâlleri
esaslıdır:
1. Yanılan, kurulmasını
istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için iradesini
açıklamışsa.
2. Yanılan, istediğinden başka bir
konu için iradesini açıklamışsa.
3. Yanılan, sözleşme yapma
iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden başkasına
açıklamışsa.
4. Yanılan, sözleşmeyi yaparken
belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir kişi için
iradesini açıklamışsa.
5. Yanılan, gerçekte üstlenmek
istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden önemli
ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamışsa.
Basit hesap yanlışlıkları
sözleşmenin geçerliliğini etkilemez; bunların düzeltilmesi ile
yetinilir.
b. Saikte yanılma
MADDE 32- Saikte yanılma, esaslı yanılma sayılmaz. Yanılanın,
yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli
dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu
durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir.
c. İletmede yanılma
MADDE 33- Sözleşmenin kurulmasına yönelik
iradenin haberci veya çevirmen gibi bir aracı ya da bir araç tarafından yanlış
iletilmiş olması hâlinde de yanılma hükümleri uygulanır.
3. Yanılmada dürüstlük kuralları
MADDE 34- Yanılan, yanıldığını dürüstlük kurallarına aykırı olarak
ileri süremez.
Özellikle diğer tarafın,
sözleşmenin yanılanın kasdettiği anlamda kurulmasına razı olduğunu bildirmesi
durumunda, sözleşme bu anlamda kurulmuş sayılır.
4. Yanılmada kusur
MADDE 35- Yanılan, yanılmasında kusurlu ise, sözleşmenin
hükümsüzlüğünden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak, diğer taraf
yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, tazminat
istenemez.
Hâkim,
hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ifadan beklenen yararı aşmamak kaydıyla,
daha fazla tazminata hükmedebilir.
II. Aldatma
MADDE 36- Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme
yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı
değildir.
Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu
bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı
bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı
değildir.
III. Korkutma
1. Hükmü
MADDE 37- Taraflardan biri, diğerinin veya üçüncü bir kişinin
korkutması sonucu bir sözleşme yapmışsa, sözleşmeyle bağlı
değildir.
Korkutan bir üçüncü kişi olup da
diğer taraf korkutmayı bilmiyorsa veya bilecek durumda değilse, sözleşmeyle
bağlı kalmak istemeyen korkutulan, hakkaniyet gerektiriyorsa, diğer tarafa
tazminat ödemekle yükümlüdür.
2. Koşulları
MADDE 38- Korkutulan, içinde bulunduğu durum bakımından kendisinin
veya yakınlarından birinin kişilik haklarına ya da malvarlığına yönelik ağır ve
yakın bir zarar tehlikesinin doğduğuna inanmakta haklı ise, korkutma
gerçekleşmiş sayılır.
Bir hakkın veya kanundan doğan bir
yetkinin kullanılacağı korkutmasıyla sözleşme yapıldığında, bu hakkı veya
yetkiyi kullanacağını açıklayanın, diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı
bir menfaat sağlamış olması hâlinde, korkutmanın varlığı kabul
edilir.
IV. İrade bozukluğunun giderilmesi
MADDE 39- Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda
sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın
etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı
olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış
sayılır.
Aldatma veya
korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması,
tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.
H. Temsil
I. Yetkili temsil
1. Genel olarak
a. Temsilin hükmü
MADDE 40- Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve
hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı
bağlar.
Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu
sıfatını bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları kendisine ait olur. Ancak, karşı
taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkarması
gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapması
farksız ise, hukuki işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait
olur.
Diğer durumlarda alacağın devri
veya borcun üstlenilmesine ilişkin hükümler uygulanır.
b. Temsil yetkisinin içeriği ve derecesi
MADDE 41- Başkası adına ve hesabına temsil kamu hukukundan
doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi bu konudaki yasal hükümlere;
temsil hukuksal bir işlemden doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o
hukuksal işleme göre belirlenir.
Temsil yetkisi üçüncü kişilere
bildirilmişse temsil yetkisinin içeriği ve derecesi, bu bildirime göre
belirlenir.
2. Hukuki işlemden doğan yetki
a. Yetkinin sınırlanması ve geri alınması
MADDE 42- Temsil olunan, hukuki bir işlemden doğan temsil yetkisini
her zaman sınırlayabilir veya geri alabilir. Ancak, taraflar arasındaki hizmet,
vekâlet veya ortaklık sözleşmeleri gibi hukuki ilişkilerden doğabilecek haklar
saklıdır.
Temsil olunan, bu hakkından önceden
feragat edemez.
Temsil olunan verdiği yetkiyi
üçüncü kişilere açıkça veya dolaylı biçimde bildirmişse, bu yetkiyi tamamen veya
kısmen geri aldığını onlara bildirmediği takdirde, yetkinin geri alındığını
iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez.
b. Ölüm, ehliyetsizlik ve diğer durumlar
MADDE 43- Hukuki işlemden doğan temsil yetkisi, aksi taraflarca
kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın veya
temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi veya
iflas etmesi durumlarında sona erer.
Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona
ermesi durumunda da uygulanır.
Tarafların karşılıklı kişisel
hakları saklıdır.
c. Yetki belgesinin geri verilmesi
MADDE 44- Temsilciye yetki belgesi verilmişse, yetkinin sona ermesi
durumunda temsilci, bu belgeyi temsil olunana geri vermekle veya hâkimin
belirleyeceği yere bırakmakla yükümlüdür.
Temsil olunan veya halefleri,
temsilcinin belgeyi geri vermesi için gerekeni yapmazlarsa, bundan dolayı
iyiniyetli üçüncü kişilerin zararını gidermekle
yükümlüdürler.
d. Yetkinin sona erdiğinin ileri sürülememesi
MADDE 45- Temsilci, yetkisinin sona ermiş olduğunu bilmediği
sürece, temsil olunan veya halefleri, temsilcinin yapmış olduğu hukuki
işlemlerin sonuçlarıyla bağlıdırlar.
Bu kural,
üçüncü kişilerin yetkinin sona ermiş olduğunu bildikleri durumlarda
uygulanmaz.
II. Yetkisiz temsil
1. Onama hâlinde
MADDE 46- Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir
hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı
bağlar.
Yetkisiz temsilcinin kendisiyle
işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki
işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin
onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan
kurtulur.
2. Onamama hâlinde
MADDE 47- Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi
onamaması hâlinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi,
yetkisiz temsilciden istenebilir. Ancak, yetkisiz temsilci, işlemin yapıldığı
sırada karşı tarafın, kendisinin yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi
gerektiğini ispat ederse, kendisinden zararın giderilmesi
istenemez.
Hakkaniyet gerektiriyorsa, kusurlu
yetkisiz temsilciden diğer zararların giderilmesi de
istenebilir.
Sebepsiz
zenginleşmeden doğan haklar saklıdır.
III. Saklı hükümler
MADDE 48- Ortaklık temsilcileri ile organlarının ve ticari
vekillerin yetkisine ilişkin hükümler saklıdır.
İKİNCİ AYIRIM
Haksız Fiillerden Doğan Borç
İlişkileri
A. Sorumluluk
I. Genel olarak
MADDE 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar
veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici
fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille
başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
II. Zararın ve kusurun ispatı
MADDE 50- Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat
yükü altındadır.
Uğranılan zararın miktarı tam
olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin
aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak
belirler.
III. Tazminat
1. Belirlenmesi
MADDE 51- Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun
gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak
belirler.
Tazminatın irat
biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle
yükümlüdür.
2. İndirilmesi
MADDE 52- Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın
doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı
indirebilir veya tamamen kaldırabilir.
Zarara hafif kusuruyla sebep olan
tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet
de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
IV. Özel durumlar
1. Ölüm ve bedensel zarar
a. Ölüm
MADDE 53- Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle
şunlardır:
1. Cenaze
giderleri.
2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse
tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan
kayıplar.
3. Ölenin
desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.
b. Bedensel zarar
MADDE 54- Bedensel zararlar özellikle
şunlardır:
1. Tedavi
giderleri.
2. Kazanç
kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya
da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin
sarsılmasından doğan kayıplar.
c. Belirlenmesi
MADDE 55- Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar,
bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen
veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan
ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan
indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile
artırılamaz veya azaltılamaz.
Bu Kanun hükümleri, her türlü idari
eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut
bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı
zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır.
d. Manevi tazminat
MADDE 56- Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi
durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir
miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya
ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine
karar verilebilir.
2. Haksız rekabet
MADDE 57- Gerçek olmayan haberlerin yayılması veya bu tür ilanların
yapılması ya da dürüstlük kurallarına aykırı diğer davranışlarda bulunulması
yüzünden müşterileri azalan veya onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi,
bu davranışlara son verilmesini ve kusurun varlığı hâlinde zararının
giderilmesini isteyebilir.
Ticari işlere ait haksız rekabet
hakkında Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklıdır.
3. Kişilik hakkının zedelenmesi
MADDE 58- Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı
manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini
isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim
biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı
kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına
hükmedebilir.
4. Ayırt etme gücünün geçici kaybı
MADDE 59- Ayırt
etme gücünü geçici olarak kaybeden kişi, bu sırada verdiği zararları gidermekle
yükümlüdür. Ancak, ayırt etme gücünü kaybetmede kusuru olmadığını ispat ederse,
sorumluluktan kurtulur.
V. Sorumluluk sebeplerinin çokluğu
1. Sebeplerin yarışması
MADDE 60- Bir
kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören
aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi
giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar
verir.
2. Müteselsil sorumluluk
a. Dış ilişkide
MADDE 61- Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri
veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde,
haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler
uygulanır.
b. İç ilişkide
MADDE 62- Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular
arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her
birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz
önünde tutulur.
Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi,
bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve
zarar görenin haklarına halef olur.
VI. Hukuka aykırılığı kaldıran hâller
1. Genel olarak
MADDE 63- Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları
içinde kalan bir fiil, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz.
Zarar görenin
rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, zarar verenin davranışının
haklı savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin
zamanında sağlanamayacak olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması
veya zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.
2. Sorumluluk
MADDE 64- Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya
mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.
Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar
tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı
giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler.
Hakkını kendi gücüyle koruma
durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını
zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının
önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan
sorumlu tutulamaz.
B. Kusursuz sorumluluk
I. Hakkaniyet sorumluluğu
MADDE 65- Hakkaniyet gerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü
bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar
verir.
II. Özen sorumluluğu
1. Adam çalıştıranın sorumluluğu
MADDE 66- Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin
yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle
yükümlüdür.
Adam çalıştıran, çalışanını
seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken,
zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse,
sorumlu olmaz.
Bir işletmede adam çalıştıran,
işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat
etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle
yükümlüdür.
Adam çalıştıran, ödediği tazminat
için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına
sahiptir.
2. Hayvan bulunduranın sorumluluğu
a. Giderim yükümlülüğü
MADDE 67- Bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici
olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
Hayvan bulunduran, bu zararın
doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu
olmaz.
Hayvan, bir
başkası veya bir başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olursa, hayvanı
bulunduranın, bu kişilere rücu hakkı saklıdır.
b. Alıkoyma hakkı
MADDE 68- Bir kişinin hayvanı, başkasının taşınmazı üzerinde bir
zarar verdiği takdirde, taşınmazın zilyedi, o hayvanı yakalayabilir, zararı
giderilinceye kadar alıkoyabilir; hatta durum ve koşullar haklı gösteriyorsa
hayvanı diğer yollarla etkisiz hâle getirebilir.
Bu durumda,
taşınmazın zilyedi derhâl hayvan sahibine bilgi vermek ve sahibini bilmiyorsa,
onun bulunması için gerekli girişimleri yapmak zorundadır.
3. Yapı malikinin sorumluluğu
a. Giderim yükümlülüğü
MADDE 69- Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların
yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı
gidermekle yükümlüdür.
İntifa ve oturma hakkı sahipleri
de, binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan, malikle birlikte
müteselsilen sorumludurlar.
Sorumluların, bu sebeplerle
kendilerine karşı sorumlu olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır.
b. Zarar tehlikesini önleme
MADDE 70- Bir başkasına ait bina veya diğer yapı eserlerinden zarar görme
tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu tehlikenin giderilmesi için gerekli
önlemlerin alınmasını hak sahiplerinden isteyebilir.
Kişilerin ve
malların korunması hakkındaki kamu hukuku kuralları saklıdır.
III. Tehlike sorumluluğu ve denkleştirme
MADDE 71- Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin
faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa
işleten müteselsilen sorumludur.
Bir işletmenin, mahiyeti veya
faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu
işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça
veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli
ölçüde tehlike arzeden bir işletme olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir
kanunda benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu
öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme
sayılır.
Belirli bir
tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk hükümleri saklıdır.
Önemli ölçüde tehlike arzeden bir
işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar
görenler, bu işletmenin faaliyetinin
sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini
isteyebilirler.
C. Zamanaşımı
I. Kural
MADDE 72- Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat
yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin
işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak,
tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren
bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.
Haksız fiil dolayısıyla zarar gören
bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi
zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan
kaçınabilir.
II. Rücu isteminde
MADDE 73- Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte
sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten
başlayarak iki yılın ve her hâlde tazminatın tamamının ödendiği tarihten
başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Tazminatın ödenmesi kendisinden
istenilen kişi, durumu birlikte sorumlu olduğu kişilere bildirmek zorundadır.
Aksi takdirde zamanaşımı, bu bildirimin dürüstlük kurallarına göre
yapılabileceği tarihte işlemeye başlar.
D. Yargılama
I. Ceza hukuku ile ilişkisinde
MADDE 74- Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme
gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla
ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat
kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin
kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk
hâkimini bağlamaz.
II.Tazminat hükmünün değiştirilmesi
MADDE 75- Bedensel zararın kapsamı, karar verme sırasında tam olarak
belirlenemiyorsa hâkim, kararın kesinleşmesinden başlayarak iki yıl
içinde, tazminat hükmünü değiştirme yetkisini saklı tutabilir.
III. Geçici ödemeler
MADDE 76- Zarar gören, iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı
kanıtlar sunduğu ve ekonomik durumu da gerektirdiği takdirde hâkim, istem
üzerine davalının zarar görene geçici ödeme yapmasına karar
verebilir.
Davalının yaptığı geçici ödemeler,
hükmedilen tazminata mahsup edilir; tazminata hükmedilmezse hâkim, davacının
aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri vermesine karar verir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç
İlişkileri
A. Koşulları
I. Genel olarak
MADDE 77- Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından
veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.
Bu yükümlülük, özellikle
zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe
dayanması durumunda doğmuş olur.
II. Borçlanılmamış edimin ifası
MADDE 78- Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren
kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri
isteyebilir.
Zamanaşımına uğramış bir borcun
ifasından veya ahlaki bir ödevin yerine
getirilmiş olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri
istenemez.
Borç olmadığı hâlde ödenmiş olan
edimin geri istenmesine ilişkin diğer kanun hükümleri
saklıdır.
B. Geri vermenin kapsamı
I. Zenginleşenin yükümlülüğü
MADDE 79- Sebepsiz zenginleşen, zenginleşmenin geri istenmesi
sırasında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında kalanı geri
vermekle yükümlüdür.
Zenginleşen, zenginleşmeyi
iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken ileride geri vermek
zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa, zenginleşmenin tamamını geri
vermekle yükümlüdür.
II. Giderleri isteme hakkı
MADDE 80- Zenginleşen iyiniyetli ise, yaptığı zorunlu ve yararlı
giderleri, geri verme isteminde bulunandan isteyebilir.
Zenginleşen iyiniyetli değilse,
zorunlu giderlerinin ve yararlı giderlerinden sadece geri verme zamanında mevcut
olan değer artışının ödenmesini isteyebilir.
Zenginleşen,
iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın, diğer giderlerinin ödenmesini
isteyemez. Ancak, kendisine karşılık önerilmezse, o şey ile birleştirdiği ve
zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri geri vermeden önce ayırıp
alabilir.
C. Geri istenememe
MADDE 81- Hukuka veya ahlaka aykırı bir
sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez. Ancak, açılan davada
hâkim, bu şeyin Devlete mal edilmesine karar verebilir.
D. Zamanaşımı
MADDE 82- Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin
geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde
zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle
zamanaşımına uğrar.
Zenginleşme,
zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf,
istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan
kaçınabilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkisinin
Hükümleri
BİRİNCİ AYIRIM
Borçların İfası
A. Genel olarak
I. Şahsen ifa zorunluluğunun olmaması
MADDE 83- Borcun, bizzat borçlu tarafından ifa
edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu, borcunu şahsen ifa etmekle
yükümlü değildir.
II. İfanın konusu
1. Kısmen ifa
MADDE 84- Borcun tamamı belli ve muaccel ise, alacaklı kısmen ifayı
reddedebilir.
Alacaklı kısmen
ifayı kabul ederse borçlu, borcun kendisi tarafından ikrar olunan kısmını ifadan
kaçınamaz.
2. Bölünemeyen borç
MADDE 85- Bölünemeyen bir borcun birden çok alacaklısı varsa,
alacaklılardan her biri, borcun alacaklıların tamamına ifasını
isteyebilir. Borçlu, edimini alacaklıların hepsine birden ifa etmek zorundadır.
Bölünemeyen borcun birden çok
borçlusu varsa, borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmekle
yükümlüdür.
Durumun gereğinden aksi
anlaşılmadıkça, ifada bulunan borçlu, alacaklıya halef olur ve diğer
borçlulardan payları oranında alacağını isteyebilir.
3. Çeşit borcu
MADDE 86- Çeşit borçlarında hukuki ilişkiden ve işin özelliğinden
aksi anlaşılmadıkça, edimin seçimi borçluya aittir. Ancak borçlunun seçeceği
edim, ortalama nitelikten daha düşük olamaz.
4. Seçimlik borç
MADDE 87- Seçimlik borçlarda, hukuki ilişkiden ve işin özelliğinden
aksi anlaşılmadıkça, edimlerden birinin seçimi borçluya aittir.
5. Faiz
MADDE 88- Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı,
sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan
mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak
yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde
elli fazlasını aşamaz.
B. İfa yeri
MADDE 89- Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine
göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler
uygulanır;
1. Para borçları, alacaklının ödeme
zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin
kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların dışındaki bütün
borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde,
ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası
gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi
sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim
yerinde ifa edilebilir.
C. İfa zamanı
I. Süreye bağlanmamış borç
MADDE 90- İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki
ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel
olur.
II. Süreye bağlı borç
1. Aya ilişkin sürelerde vade
MADDE 91- Borcun ifası için bir ayın başlangıcı veya sonu
belirlenmişse, bundan ayın birinci ve sonuncu günü; ayın ortası belirlenmişse,
bundan da ayın onbeşinci günü anlaşılır.
Borcun ifası
için gün belirtilmeksizin sadece ay belirlenmişse, bundan o ayın son günü
anlaşılır.
2. Diğer sürelerde vade
MADDE 92- Bir borcun veya taraflardan birine düşen herhangi bir
yükümlülüğün sözleşmenin kurulmasından başlayarak belli bir sürenin sonunda
ifası gerekiyorsa, ifa zamanı aşağıdaki biçimde
belirlenir:
1. Gün olarak belirlenmiş süre,
sözleşmenin kurulduğu gün sayılmaksızın, bu sürenin son günü dolmuş olur. Sekiz
veya onbeş gün olarak belirlenmiş süre ise, bir veya iki haftayı değil, tam
sekiz veya onbeş günü ifade eder.
2. Hafta olarak belirlenmiş süre,
son haftanın sözleşmenin kurulduğu güne ismen uyan gününde dolmuş
olur.
3. Ay olarak veya yıl, yarıyıl ve
yılın dörtte biri gibi birden çok ayı içeren bir zaman olarak belirlenmiş süre,
sözleşmenin kurulduğu gün ayın kaçıncı günü ise, son ayın bunu karşılayan
gününde dolmuş olur. Son ayda bunu karşılayan gün yoksa süre, bu ayın son günü
dolmuş sayılır.
4. Yarım aydan onbeş günlük süre
anlaşılır. Bir veya birden çok ay ve yarım ay olarak belirlenmiş sürenin dolduğu
gün, son aya onbeş gün eklenerek belirlenir.
Bu kurallar, sürenin sözleşmenin
kurulmasından başka bir andan işlemeye başladığı durumlarda da uygulanır.
Borçlu, belirli bir süre içinde
yerine getirilmesi gereken bir borcu, bu sürenin dolmasından önce ifa etmekle
yükümlüdür.
3. Tatil günleri
MADDE 93- İfa zamanı veya sürenin son günü, kanunlarda tatil olarak
kabul edilen bir güne rastlarsa, kendiliğinden bu günü izleyen ve tatil olmayan
ilk güne geçer.
Aksine anlaşma
geçerlidir.
III. İş saatlerinde ifa
MADDE 94- Borç, alışılmış iş saatlerinde ifa ve kabul edilir.
IV. Sürenin uzatılması
MADDE 95- Süre uzatılmış ise yeni süre, aksi
kararlaştırılmış olmadıkça, önceki sürenin sona ermesini izleyen birinci günden
başlar.
V. Erken ifa
MADDE 96- Sözleşmenin hükümlerinden veya özelliğinden ya da
durumun gereğinden tarafların aksini kastettikleri anlaşılmadıkça borçlu,
edimini sürenin sona ermesinden önce ifa edebilir. Ancak, kanun veya
sözleşme ya da âdet gereği olmadıkça borçlu, erken ifada bulunması sebebiyle
indirim yapamaz.
VI. Karşılıklı borç yükleyen
sözleşmelerde
1. İfada sıra
MADDE 97- Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası
isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha
sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş
olması gerekir.
2. İfa güçsüzlüğü
MADDE 98- Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede, taraflardan
birinin borcunu ifada güçsüzlüğe düşmesi ve özellikle iflas etmesi ya da
hakkındaki haciz işleminin sonuçsuz kalması sebebiyle diğer tarafın hakkı
tehlikeye düşerse bu taraf, karşı edimin ifası güvence altına alınıncaya kadar
kendi ediminin ifasından kaçınabilir.
Hakkı tehlikeye düşen taraf, ayrıca
uygun bir sürede istediği güvence verilmezse sözleşmeden
dönebilir.
D. Ödeme
I. Ülke parası ile
MADDE 99- Konusu para olan borç Ülke parasıyla
ödenir.
Ülke parası dışında başka
bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme
veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç
üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir.
Ülke parası dışında başka bir para
birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade
de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının
aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile
ödenmesini isteyebilir.
II. Mahsup
1. Kısmen ödemede
MADDE 100- Borçlu, faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise,
kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma
yapılamaz.
Alacaklı, alacağın bir kısmı için
kefalet, rehin veya başka bir güvence almış ise, borçlu kısmen yaptığı ödemeyi,
güvence altına alınan veya güvencesi daha iyi olan kısma mahsup etme hakkına
sahip değildir.
2. Birden çok borçta
a. Borçlu ve alacaklının bildirimine göre
MADDE 101- Birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu
borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya
bildirebilir.
Borçlu bildirimde bulunmazsa,
yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının
makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır.
b. Kanuna göre
MADDE 102- Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda
bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır.
Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen
borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk
önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.
Birden çok borcun vadesi aynı
zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi
gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.
III. Makbuz ve senetlerin geri verilmesi
1. Borçlunun hakkı
MADDE 103- Borcu ödeyen borçlu, bir makbuz ve borcun tamamı
ödenmişse, buna ilişkin borç senedinin geri verilmesini veya iptalini
isteyebilir.
Borcun tamamı ödenmemiş veya borç
senedi alacaklıya başkaca haklar da vermekte ise borçlu, ancak makbuz
verilmesini ve ödemenin borç senedine işlenmesini
isteyebilir.
2. Hükümleri
MADDE 104- Faiz veya kira bedeli gibi dönemsel edimlerden biri için,
alacaklı tarafından çekince belirtilmeksizin makbuz verilmişse, önceki dönemlere
ait edimler de ifa edilmiş sayılır.
Alacaklı anaparanın tamamı için
makbuz vermişse, faizlerini de almış olduğu kabul edilir.
Borç senedi borçluya geri
verilmişse, borç sona ermiş sayılır.
3. Senedin geri verilememesi
MADDE 105- Alacaklı, borç senedini kaybettiğini iddia ederse,
borçlunun istemi üzerine, borcu ödeme sırasında, kendisine borç senedinin
iptalini ve borcun sona ermiş olduğunu gösteren resmen düzenlenmiş veya usulüne
göre onaylanmış bir belge vermek zorundadır.
Kıymetli evrakın iptaline ilişkin
hükümler saklıdır.
E. Alacaklının temerrüdü
I. Koşulları
MADDE 106- Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen
alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu
ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini
yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur.
Alacaklı, müteselsil borçlulardan
birine karşı temerrüde düşerse, diğerlerine karşı da temerrüde düşmüş
olur.
II. Hükümleri
1. Bir şeyin teslimine ilişkin edimlerde
a. Tevdi hakkı
MADDE 107- Alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borçlu, hasar ve
giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan
kurtulabilir.
Tevdi yerini, ifa yerindeki hâkim
belirler. Bununla birlikte ticari mallar, hâkim kararı olmadan da bir ardiyeye
tevdi edilebilir.
b. Satma hakkı
MADDE 108- Sözleşmenin konusu olan şeyin niteliği veya işin özelliği
tevdi edilmesine uygun düşmez veya teslim edilecek şey bozulabilir ya da bakımı,
korunması veya tevdi edilmesi önemli bir gideri gerektirir ise, borçlu,
alacaklıya önceden ihtarda bulunması koşuluyla, hâkimin izniyle onu açık artırma
yoluyla sattırıp bedelini tevdi edebilir.
Teslim edilecek şey, borsada
kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da yapılacak gidere oranla değeri az ise,
satışın açık artırma yoluyla yapılması zorunlu olmadığı gibi, hâkim, önceden
ihtarda bulunma koşulunu aramaksızın satışa izin
verebilir.
c. Tevdi konusunu geri alma
MADDE 109- Alacaklı, tevdi edilen şeyi kabul ettiğini açıklamış veya
tevdi bir rehnin ortadan kaldırılması sonucunu doğurmuş olmadıkça borçlu, tevdi
edilen şeyi geri alabilir.
Tevdi edilen
şey geri alındığı anda alacak, bütün yan haklarıyla birlikte varlığını
sürdürür.
2. Diğer edimlerde
MADDE 110- Borcun konusu bir şeyin teslimini gerektirmiyorsa,
alacaklının temerrüdü hâlinde borçlu, borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümlere
göre sözleşmeden dönebilir.
F. Diğer ifa
engelleri
MADDE 111- Borçlunun kusuru olmaksızın, alacağın kime ait olduğunda
veya alacaklının kimliğinde duraksama sebebiyle ya da alacaklıdan kaynaklanan
diğer kişisel bir sebeple borç, alacaklıya veya temsilcisine ifa edilemezse
borçlu, alacaklının temerrüdünde olduğu gibi, tevdi ya da sözleşmeden dönme
hakkını kullanabilir.
İKİNCİ AYIRIM
Borçların İfa Edilmemesinin
Sonuçları
A. Borcun ifa edilmemesi
I. Giderim borcu
1. Genel olarak
MADDE 112- Borç hiç veya gereği gibi ifa
edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe,
alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
2. Yapma ve yapmama borçlarında
MADDE 113- Yapma borcu, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde
alacaklı, masrafı borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası
tarafından ifasına izin verilmesini isteyebilir; her türlü giderim isteme
hakkı saklıdır.
Yapmama borcuna aykırı davranan
borçlu, bu aykırı davranışının doğurduğu zararı gidermekle
yükümlüdür.
Alacaklı, ayrıca borca aykırı
durumun ortadan kaldırılmasını veya bu konuda masrafı borçluya ait olmak üzere
kendisinin yetkili kılınmasını isteyebilir.
II. Sorumluluğun ve giderim borcunun
kapsamı
1. Genel olarak
MADDE 114- Borçlu, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur.
Borçlunun sorumluluğunun kapsamı, işin özel niteliğine göre belirlenir. İş
özellikle borçlu için bir yarar sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak
değerlendirilir.
Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin
hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de
uygulanır.
2. Sorumsuzluk anlaşması
MADDE 115- Borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin
önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
Borçlunun alacaklı ile hizmet
sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu olmayacağına
ilişkin olarak önceden yaptığı her türlü anlaşma kesin olarak
hükümsüzdür.
Uzmanlığı gerektiren bir hizmet,
meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle
yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin
önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
3. Yardımcı kişilerin fiillerinden
sorumluluk
MADDE 116- Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan
hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi
yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri
sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle
yükümlüdür.
Yardımcı kişilerin fiilinden doğan
sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir.
Uzmanlığı gerektiren bir hizmet,
meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle
yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu
olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
B. Borçlunun temerrüdü
I. Koşulları
MADDE 117- Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla
temerrüde düşer.
Borcun ifa edileceği gün, birlikte
belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri
usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün
geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise
zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak
sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim
şarttır.
II. Hükümleri
1. Genel olarak
a. Gecikme tazminatı
MADDE 118- Temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru
olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının
uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
b. Beklenmedik hâlden sorumluluk
MADDE 119- Temerrüde düşen borçlu, beklenmedik hâl sebebiyle
doğacak zarardan sorumludur.
Borçlu, temerrüde düşmekte kusuru
olmadığını veya borcunu zamanında ifa etmiş olsaydı bile beklenmedik hâlin ifa
konusu şeye zarar vereceğini ispat ederek bu sorumluluktan
kurtulabilir.
2. Temerrüt faizi
a. Genel olarak
MADDE 120- Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede
kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat
hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak
yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz
oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.
Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla
birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz
oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi
oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.
b. Faizlerde, iratlarda ve bağışlamada temerrüt
faizi
MADDE 121- Faiz veya irat borcunu ya da bağışladığı bir miktar
parayı ödemekte temerrüde düşen borçlu, icra takibine girişildiği veya dava
açıldığı günden başlayarak, temerrüt faizi ödemekle
yükümlüdür.
Buna aykırı olarak yapılan
anlaşmalar, ceza koşulu hükümlerine tabi olur.
Temerrüt faizine, ayrıca temerrüt
faizi yürütülemez.
3. Aşkın zarar
MADDE 122- Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış
olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı
da gidermekle yükümlüdür.
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı
görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas
hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.
4. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde
a. Süre verilmesi
MADDE 123- Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri
temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre
verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden
isteyebilir.
b. Süre verilmesini gerektirmeyen
durumlar
MADDE 124- Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek
yoktur:
1. Borçlunun içinde
bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı
anlaşılıyorsa.
2. Borçlunun temerrüdü sonucunda
borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.
3. Borcun
ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi
üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.
c. Seçimlik haklar
MADDE 125- Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde,
borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu
ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme
hakkına sahiptir.
Alacaklı, ayrıca borcun ifasından
ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa
edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden
dönebilir.
Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar,
karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri
edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte
kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması
sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de
isteyebilir.
d. Sürekli edimli sözleşmelerde
MADDE 126- İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun
temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi,
sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı
zararın giderilmesini de isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Borç İlişkilerinin Üçüncü Kişilere
Etkisi
A. Alacaklıya halef olma
MADDE 127- Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişi, aşağıdaki hâllerde
ifası ölçüsünde alacaklının haklarına halef olur:
1. Başkasının borcu için rehnedilen
bir şeyi rehinden kurtardığı ve bu şey üzerinde mülkiyet veya başka bir ayni
hakkı bulunduğu takdirde.
2. Alacaklıya ifada bulunan üçüncü
kişinin ona halef olacağı, borçlu tarafından ifadan önce alacaklıya bildirildiği
takdirde.
Diğer halefiyet hâllerine ilişkin
kanun hükümleri saklıdır.
B. Üçüncü kişinin fiilini üstlenme
MADDE 128- Üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen, bu
fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle
yükümlüdür.
Belirli bir süre için yapılan
üstlenmede, sürenin bitimine kadar üstlenene edimini ifa etmesi için yazılı
olarak başvurulmaması hâlinde, üstlenenin sorumluluğunun sona ereceği
kararlaştırılabilir.
C. Üçüncü kişi yararına sözleşme
I. Genel olarak
MADDE 129- Kendi adına sözleşme yapan kişi, sözleşmeye üçüncü kişi
yararına bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini
isteyebilir.
Üçüncü kişi veya üçüncü kişiye
halef olanlar da, tarafların amacına veya örf ve âdete uygun düştüğü
takdirde edimin ifasını isteyebilirler. Bu durumda, üçüncü kişi veya ona halef
olanlar bu hakkı kullanmak istediklerini borçluya bildirdikten sonra, alacaklı
borçluyu ibra edemeyeceği gibi, borcun nitelik ve kapsamını da
değiştiremez.
II. Sorumluluk sigortalarında
MADDE 130- Başkasını çalıştıran kişi, çalıştırdığı kişiye karşı
hukuki sorumluluğunu güvence altına almak üzere sigorta yaptırmışsa, sigortadan
doğan haklar doğrudan doğruya çalışana ait olur.
Ancak, çalışana ödenecek sigorta
tazminatı, genel hükümlere göre ödenecek tazminattan
indirilir.
Diğer hukuki sorumluluk
sigortalarına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Borçların ve Borç
İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı
BİRİNCİ
AYIRIM
Sona Erme
Hâlleri
A. Asıl borca bağlı hak ve borçların sona ermesi
MADDE 131- Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği
takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da
sona ermiş olur.
İşlemiş faizin ve ceza koşulunun
ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle
saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa,
bu faizler ve ceza koşulu istenebilir.
Taşınmaz rehnine,
kıymetli evraka ve konkordatoya ilişkin özel hükümler
saklıdır.
B. İbra
MADDE 132- Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir
şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın
yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan
kaldırılabilir.
C. Yenileme
I. Genel olarak
MADDE 133- Yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak
tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur.
Özellikle mevcut borç için
kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni
bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri
olmadıkça yenileme sayılmaz.
II. Cari hesaplarda
MADDE 134- Çeşitli kalemlerin bir cari hesaba sadece kaydedilmiş
olması, borcun yenilenmiş olduğu anlamına gelmez.
Ancak, hesabın kesilmiş ve hesap
sonucu diğer tarafça kabul edilmiş olması durumunda, borç yenilenmiş
olur.
Kalemlerden birinin güvencesi
varsa, aksi kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun kabul edilmiş olması,
güvenceyi sona erdirmez.
D. Birleşme
MADDE 135- Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle
borç sona erer. Ancak, üçüncü kişilerin alacak üzerinde önceden mevcut
olan hakları birleşmeden etkilenmez.
Birleşme geçmişe etkili olarak
ortadan kalkarsa, borç varlığını sürdürür.
Taşınmaz rehni ve kıymetli evraka
ilişkin özel hükümler saklıdır.
E. İfa imkânsızlığı
I. Genel olarak
MADDE 136- Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle
imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen
sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan
almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü
olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun
veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş
olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını
alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri
almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
II. Kısmi ifa
imkânsızlığı
MADDE 137- Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle
kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur.
Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir
sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona
erer.
Karşılıklı borç yükleyen
sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya
razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı
olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam
imkânsızlık hükümleri uygulanır.
III. Aşırı ifa güçlüğü
MADDE 138- Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve
öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir
sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları,
kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede
borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın
aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa
borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün
olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli
sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını
kullanır.
Bu madde hükmü yabancı para
borçlarında da uygulanır.
F. Takas
I. Koşulları
1. Genel olarak
MADDE 139- İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş
diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her
biri alacağını borcuyla takas edebilir.
Alacaklardan biri çekişmeli olsa
bile takas ileri sürülebilir.
Zamanaşımına uğramış bir alacağın
takası, ancak takas edilebileceği anda henüz zamanaşımına uğramamış olması
koşuluyla ileri sürülebilir.
2. Kefalet hâlinde
MADDE 140- Asıl borçlunun takası ileri sürme
hakkı bulundukça, kefili de alacaklıya ifada bulunmaktan
kaçınabilir.
3. Üçüncü kişi yararına sözleşme hâlinde
MADDE 141- Üçüncü kişi yararına borçlanan kişi, bu borcu ile
sözleşmenin diğer tarafından olan alacağını takas
edemez.
4. Borçlunun iflası hâlinde
MADDE 142- Borçlunun iflası hâlinde alacaklılar, muaccel olmasalar
bile, alacaklarını, müflise olan borçları ile takas
edebilirler.
II. Hükümleri
MADDE 143- Takas, ancak borçlunun takas iradesini alacaklıya
bildirmesiyle gerçekleşir. Bu durumda her iki borç, takas edilebilecekleri anda
daha az olan borç tutarınca sona erer.
Cari hesapla ilgili
ticarete ilişkin özel teamüller saklıdır.
III. Alacaklının rızasıyla takas edilebilir
alacaklar
MADDE 144- Aşağıdaki alacaklar takas haklarının doğumundan sonra,
ancak alacaklıların rızasıyla takas edilebilir:
1. Tevdi edilmiş eşyanın geri
verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.
2. Haksız olarak alınmış veya
aldatma sonucunda alıkonulmuş eşyanın geri verilmesine veya bedeline
ilişkin alacaklar.
3. Nafaka ve
işçi ücreti gibi, borçlunun ve ailesinin bakımı için zorunlu olup, özel niteliği
gereği, doğrudan alacaklıya verilmesi gereken alacaklar.
IV. Takastan feragat
MADDE 145- Borçlu, takas hakkından önceden de feragat
edebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Zamanaşımı
A. Süreler
I. On yıllık zamanaşımı
MADDE 146- Kanunda aksine bir hüküm
bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.
II. Beş yıllık zamanaşımı
MADDE 147- Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı
uygulanır:
1. Kira bedelleri, anapara faizleri
ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.
2. Otel, motel, pansiyon ve tatil
köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme
içme bedelleri.
3. Küçük sanat işlerinden ve küçük
çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.
4. Bir ortaklıkta, ortaklık
sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık
arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık
veya ortaklar arasındaki alacaklar.
5. Vekâlet, komisyon ve acentalık
sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık
sözleşmesinden doğan alacaklar.
6. Yüklenicinin yükümlülüklerini
ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden
doğan alacaklar.
III. Sürelerin kesinliği
MADDE 148- Bu ayırımda belirlenen zamanaşımı süreleri, sözleşmeyle
değiştirilemez.
IV. Zamanaşımının başlangıcı
1. Genel olarak
MADDE 149- Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar.
Alacağın muaccel
olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin
yapılabileceği günden işlemeye başlar.
2. Dönemsel edimlerde
MADDE 150- Ömür boyunca gelir ve benzeri dönemsel edimlerde,
alacağın tamamı için zamanaşımı, ifa edilmemiş ilk dönemsel edimin muaccel
olduğu günde işlemeye başlar.
Alacağın tamamı zamanaşımına
uğramışsa, ifa edilmemiş dönemsel edimler de zamanaşımına uğramış
olur.
V. Sürelerin
hesaplanması
MADDE 151- Süreler hesaplanırken zamanaşımının başladığı gün
sayılmaz ve zamanaşımı ancak sürenin son günü de hak kullanılmaksızın geçince
gerçekleşmiş olur.
Zamanaşımı sürelerinin
hesaplanmasında da, borçların ifasındaki sürelerin hesaplanmasına ilişkin
hükümler uygulanır.
B. Bağlı alacaklarda zamanaşımı
MADDE 152- Asıl
alacak zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer alacaklar da zamanaşımına
uğramış olur.
C. Zamanaşımının durması
MADDE 153- Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı işlemeye başlamaz,
başlamışsa durur:
1. Velayet süresince, çocukların
ana ve babalarından olan alacakları için.
2. Vesayet süresince, vesayet
altında bulunanların vasiden veya vesayet işlemleri sebebiyle Devletten olan
alacakları için.
3. Evlilik devam ettiği sürece,
eşlerin diğerinden olan alacakları için.
4. Hizmet ilişkisi süresince, ev
hizmetlilerinin onları çalıştıranlardan olan alacakları
için.
5. Borçlu, alacak üzerinde intifa
hakkına sahip olduğu sürece.
6. Alacağı, Türk mahkemelerinde
ileri sürme imkânının bulunmadığı sürece.
7. Alacaklı ve borçlu sıfatının
aynı kişide birleşmesinde, birleşmenin ileride geçmişe etkili olarak ortadan
kalkması durumunda, bu durumun ortaya çıkmasına kadar geçecek
sürece.
Zamanaşımını durduran sebeplerin
ortadan kalktığı günün bitiminde zamanaşımı işlemeye başlar veya durmadan önce
başlamış olan işlemesini sürdürür.
D. Zamanaşımının kesilmesi
I. Sebepleri
MADDE 154- Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı
kesilir:
1. Borçlu borcu ikrar
etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş
veya kefil göstermişse.
2. Alacaklı, dava veya def’i
yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas
masasına başvurmuşsa.
II. Birlikte borçlulara etkisi
MADDE 155- Zamanaşımı müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen
borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş
olur.
Zamanaşımı asıl borçluya karşı
kesilince, kefile karşı da kesilmiş olur.
Zamanaşımı
kefile karşı kesilince, asıl borçluya karşı kesilmiş olmaz.
III. Yeni sürenin başlaması
1. Borcun ikrar edilmesi veya karara bağlanması
hâlinde
MADDE 156- Zamanaşımının kesilmesiyle, yeni bir süre işlemeye
başlar.
Borç bir
senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış ise, yeni
süre her zaman on yıldır.
2. Alacaklının fiili hâlinde
MADDE 157- Bir dava veya def’i yoluyla kesilmiş olan zamanaşımı,
dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hâkimin her
kararından sonra yeniden işlemeye başlar.
Zamanaşımı, icra takibiyle
kesilmişse, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye
başlar.
Zamanaşımı,
iflas masasına başvurma sebebiyle
kesilmişse, iflasa ilişkin hükümlere göre alacağın yeniden istenmesi imkânının
doğumundan itibaren yeniden işlemeye başlar.
E. Davanın reddinde ek süre
MADDE 158- Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir
yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle
reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı
altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.
F. Taşınır rehni ile güvenceye bağlanmış
alacakta
MADDE 159- Alacağın bir taşınır rehniyle güvenceye bağlanmış
olması, bu alacak için zamanaşımının işlemesine engel olmaz; bununla birlikte
alacaklının, hakkını rehinden alma yetkisi devam eder.
G. Zamanaşımından feragat
MADDE 160- Zamanaşımından önceden feragat
edilemez.
Müteselsil borçlulardan
birinin feragat etmiş olması, diğerlerine karşı ileri
sürülemez.
Bölünemez bir borcun borçlularından
birinin feragat etmiş olması durumunda da aynı hüküm uygulanır.
Asıl
borçlunun feragati de kefile karşı ileri
sürülemez.
H. İleri sürülmesi
MADDE 161- Zamanaşımı ileri sürülmedikçe, hâkim
bunu kendiliğinden göz önüne alamaz.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Borç İlişkilerinde Özel
Durumlar
BİRİNCİ AYIRIM
Teselsül
A. Müteselsil borçluluk
I. Doğuşu
MADDE 162- Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun
tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk
doğar.
Böyle bir bildirim yoksa,
müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde
doğar.
II. Dış ilişki
1. Hükümleri
a. Borçluların sorumluluğu
MADDE
163- Alacaklı,
borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden,
dilerse yalnız birinden isteyebilir.
Borçluların
sorumluluğu, borcun tamamı
ödeninceye kadar devam eder.
b. Borçluların
savunmaları
MADDE 164- Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak
onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da
konusundan doğan def’i ve itirazları ileri sürebilir.
Müteselsil borçlulardan biri ortak
def’i ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı sorumlu
olur.
c. Borçluların bireysel davranışı
MADDE 165- Kanun veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe,
borçlulardan biri kendi davranışıyla diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz.
2. Borcun sona
ermesi
MADDE 166- Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya
bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış
olur.
Borçlulardan biri, alacaklıya ifada
bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya
borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler.
Alacaklının borçlulardan biriyle
yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki
borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.
III. İç ilişki
1. Paylaşım
MADDE 167- Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki
hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya
yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar.
Kendisine düşen paydan fazla ifada
bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.
Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu
edebilir.
Borçlulardan birinden alınamayan
miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle
yükümlüdürler.
2. Alacaklıya halef olma
MADDE 168- Diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her
biri, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur.
Alacaklı diğerlerinin zararına
olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına
katlanır.
B. Müteselsil alacaklılık
MADDE 169- Müteselsil alacaklılık, borçlunun, alacaklılardan her
birine borcun tamamını isteme hakkını tanıdığı veya kanunun belirlediği
durumlarda doğar.
Borçlu, alacaklılardan birine
yaptığı ifayla, bütün alacaklılara karşı borcundan kurtulmuş
olur.
Alacaklılardan birinin icraya veya
mahkemeye başvurmuş olduğu kendisine bildirilmedikçe, borçlu onlardan dilediği
birine ifada bulunabilir.
Aksi kararlaştırılmadıkça veya
alacaklılar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça,
alacaklılardan her birinin edim üzerindeki hakları eşittir.
Kendisine düşen paydan fazlasını
elde eden alacaklı, bu fazlalığı payını alamamış olan diğer alacaklılara
ödemekle yükümlüdür.
İKİNCİ AYIRIM
Koşullar
A. Geciktirici koşul
I. Genel olarak
MADDE 170- Bir sözleşmenin hüküm ifade etmesi, gerçekleşip
gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir olguya bırakılmışsa, sözleşme geciktirici
koşula bağlanmış olur.
Aksi kararlaştırılmamışsa,
geciktirici koşula bağlı sözleşme, ancak koşulun gerçekleştiği andan
başlayarak hüküm ifade eder.
II. Koşulun askıda olduğu sıradaki durum
MADDE 171- Koşul
gerçekleşinceye kadar borçlu, borcun gereği gibi ifasını engelleyecek her türlü
davranıştan kaçınmakla yükümlüdür.
Koşula bağlı hakkı tehlikeye
düşürülen alacaklı, alacağı koşula bağlı olmayan alacaklıların haklarını korumak
üzere başvurabilecekleri önlemleri alabilir.
Koşulun gerçekleşmesinden önce
yapılan tasarruflar, koşulun hükümlerini zedelediği oranda geçersiz
olur.
III. Koşul gerçekleşinceye kadar elde edilen yararlar
MADDE 172- Borcun konusunu oluşturan şey, koşulun gerçekleşmesinden
önce kendisine verilen alacaklı, koşul gerçekleşirse, koşulun gerçekleşmesine
kadar elde ettiği yararların sahibi olur.
Koşul
gerçekleşmezse alacaklı, elde ettiği yararları geri vermekle
yükümlüdür.
B. Bozucu koşul
MADDE 173- Sona ermesi önceden gerçekleşip gerçekleşmeyeceği
bilinmeyen bir olguya bırakılan sözleşme, bozucu koşula bağlanmış olur.
Bozucu koşula bağlanmış sözleşmenin
hükümleri, koşulun gerçekleştiği anda ortadan kalkar.
Aksi kararlaştırılmadıkça veya işin
niteliğinden anlaşılmadıkça sona erme, geçmişe etkili
olmaz.
C. Ortak hükümler
I. Koşulun gerçekleşmesi
MADDE 174- Koşul, taraflardan birinin bizzat yerine getirmesi
gerekli bir davranış değilse, o tarafın ölümü hâlinde mirasçısı onun yerine
geçebilir.
II. Dürüstlük kurallarına aykırı
engelleme
MADDE 175- Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesine dürüstlük kurallarına
aykırı olarak engel olursa, koşul gerçekleşmiş sayılır.
Taraflardan
biri, koşulun gerçekleşmesini dürüstlük kurallarına aykırı biçimde sağlarsa,
koşul gerçekleşmemiş sayılır.
III. Yasak koşullar
MADDE 176- Bir koşul, hukuka veya ahlaka aykırı bir yapma veya
yapmama fiilini sağlamak amacıyla konulmuşsa, bu koşula bağlı hukuki işlem kesin
olarak hükümsüzdür.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Bağlanma Parası, Cayma Parası ve
Ceza Koşulu
A. Bağlanma parası
MADDE 177- Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar
para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş
sayılır.
Aksine sözleşme veya yerel âdet
olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.
B. Cayma parası
MADDE 178- Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri
sözleşmeden caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa
verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının iki katını geri
verir.
C. Ceza koşulu
I. Alacaklının hakları
1. Cezanın sözleşmenin ifası ile ilişkisi
MADDE 179- Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi
durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça
alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.
Ceza, borcun belirlenen zaman veya
yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça
feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla
birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.
Borçlunun, kararlaştırılan cezayı
ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili
olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.
2. Ceza ile zarar arasındaki ilişki
MADDE 180- Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile,
kararlaştırılan cezanın ifası gerekir.
Alacaklının uğradığı zarar
kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu
ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez.
3. Kısmi ifanın yanması
MADDE 181- Ceza koşuluna ilişkin hükümler, dönme durumunda ifa
edilmiş olan kısmın alacaklıya kalacağını öngören sözleşmelere de
uygulanır.
Taksitle satışa ilişkin hükümler
saklıdır.
II. Cezanın miktarı, geçersizliği ve
indirilmesi
MADDE 182- Taraflar, cezanın miktarını serbestçe
belirleyebilirler.
Asıl borç herhangi bir
sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu
tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse, cezanın ifası istenemez. Ceza
koşulunun geçersiz olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple
sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini
etkilemez.
Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu
kendiliğinden indirir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkilerinde Taraf
Değişiklikleri
BİRİNCİ AYIRIM
Alacağın Devri
A. Koşulları
I. İradi devir
1. Genel olarak
MADDE 183- Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça
alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye
devredebilir.
Borçlu, devir
yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan
üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu
savunmasını ileri süremez.
2. Şekli
MADDE 184- Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış
olmasına bağlıdır.
Alacağın devri sözü verme, şekle
bağlı değildir.
II. Yasal veya yargısal devir ve etkisi
MADDE 185- Alacağın devri kanun veya mahkeme kararı gereğince
gerçekleşmişse, bu devir özel bir şekle ve önceki alacaklının rızasını
açıklamasına gerek olmaksızın, üçüncü kişilere karşı ileri
sürülebilir.
B. Devrin hükümleri
I. Borçlunun durumu
1. İyiniyetle yapılan ifa
MADDE 186– Borçlu, alacağın devredildiği, devreden veya devralan
tarafından kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya; alacak birkaç kez
devredilmişse, son devralan yerine önceki devralanlardan birine iyiniyetle ifada
bulunarak borcundan kurtulur.
2. İfadan kaçınma ve tevdi
MADDE 187- Kime ait olduğu çekişmeli bulunan bir alacağın borçlusu,
ifadan kaçınabilir ve alacağın konusunu hâkim tarafından belirlenen yere tevdi
etmekle borçtan kurtulur.
Borçlu, alacağın
çekişmeli olduğunu bildiği hâlde ifada bulunursa, bundan doğacak sonuçlardan
sorumlu olur.
Dava konusu olan çekişme mahkemece
henüz sonuca bağlanmamış ve borç da muaccel ise, taraflardan her biri borçluyu,
edimi tevdi etmeye zorlayabilir.
3. Borçluya ait savunmalar
MADDE 188- Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip
olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir.
Borçlu, devri öğrendiği anda
muaccel olmayan alacağını, devredilen alacaktan önce veya onunla aynı anda
muaccel olması koşuluyla borcu ile takas edebilir.
II. Öncelik hakları ve bağlı hakların
geçişi
MADDE 189- Alacağın devri ile devredenin kişiliğine özgü olanlar
dışındaki öncelik hakları ve bağlı haklar da devralana
geçer.
Asıl alacakla birlikte işlemiş
faizler de devredilmiş sayılır.
III. Senet ve belgelerin teslimi ve bilgi
verilmesi
MADDE 190- Devreden, devralana alacak senedi ile elinde bulunan
ispatla ilgili diğer belgeleri teslim etmek ve alacağını ileri sürebilmesi için
gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür.
IV. Garanti
1. Genel olarak
MADDE 191- Alacak, bir edim karşılığında devredilmişse devreden,
devir sırasında alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu
garanti etmiş olur.
Alacak bir edim karşılığı
olmaksızın devredilmiş ya da kanun gereğince başkasına geçmişse, devreden veya
önceki alacaklı, alacağın varlığından ve borçlunun ödeme gücünden sorumlu
değildir.
2. İfaya yönelik devir
MADDE 192- Alacaklı, alacağını borcu ifaya yönelik olarak
devretmekle birlikte borca mahsup edilecek miktarı belirlememişse devralan,
ancak borçludan aldığı veya gereken özeni gösterseydi alabilecek olduğu miktarı,
kendi alacağına mahsup etmek zorundadır.
3. Sorumluluğun kapsamı
MADDE 193- Devralan garanti ile yükümlü olan devredenden aşağıdaki
istemlerde bulunabilir:
1. İfa ettiği karşı edimin faizi
ile birlikte geri verilmesini.
2. Devrin sebep olduğu
giderleri.
3. Borçluya karşı devraldığı
alacağı elde etmek için yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin yol açtığı
giderleri.
4. Devreden kusursuzluğunu ispat
etmedikçe uğradığı diğer zararlarını.
C. Özel hükümlerin saklılığı
MADDE 194- Bazı hakların devrine özgü olarak kanunla konulmuş
bulunan hükümler saklıdır.
İKİNCİ AYIRIM
Borcun Üstlenilmesi
A. İç üstlenme sözleşmesi
MADDE 195- Borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu
bizzat ifa ederek veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu
borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur.
Borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden
doğan borçlarını ifa etmedikçe, diğer taraftan yükümlülüğünü yerine getirmesini
isteyemez.
Borçlu,
borcundan kurtarılmamışsa, diğer taraftan güvence isteyebilir.
B. Dış üstlenme sözleşmesi
I. Öneri ve kabul
MADDE 196- Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan
kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeyle
olur.
İç üstlenme sözleşmesinin, üstlenen
veya onun izni ile borçlu tarafından alacaklıya bildirilmesi, dış üstlenme
sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamına gelir.
Alacaklının
kabulü açık veya örtülü olabilir. Alacaklı, çekince ileri sürmeksizin üstlenenin
ifasını kabul eder veya onun borçlu sıfatı ile yaptığı diğer herhangi bir işleme
rıza gösterirse, borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır.
II. Önerinin bağlayıcılığı
MADDE 197- Borcun üstlenilmesine ilişkin öneri alacaklı
tarafından her zaman kabul edilebilir. Ancak, üstlenen veya önceki borçlu, kabul
için bir süre koyabilir. Alacaklı bu sürenin bitimine kadar susarsa, öneri
reddedilmiş sayılır.
Önerinin alacaklı tarafından kabul
edilmesinden önce yeni bir iç üstlenme sözleşmesi yapılır ve bu ikinci
üstlenmeye ilişkin olarak alacaklıya öneride bulunulursa, ilk öneride bulunan,
önerisi ile bağlı olmaktan kurtulur.
C. Borçlunun değişmesinin sonuçları
I. Bağlı hak ve borçlar
MADDE 198- Borçlu değişmiş olsa bile, alacaklının borçlunun
kişiliğine özgü olanlar dışındaki bağlı hakları saklı
kalır.
Bununla birlikte borcun
güvencesi olarak rehin veren üçüncü kişinin ve kefilin sorumlulukları, ancak
onların borcun üstlenilmesine yazılı olarak rıza göstermeleri hâlinde devam
eder.
II. Savunmalar
MADDE 199- Üstlenilen borca ilişkin savunmaları ileri sürme hakkı,
yeni borçluya geçer.
Dış üstlenme sözleşmesinden aksi
anlaşılmadıkça yeni borçlu, alacaklıya karşı önceki borçlunun ileri sürebileceği
kişisel savunmalarda bulunamaz.
Yeni borçlu, iç
üstlenme sözleşmesinden kaynaklanan savunmaları alacaklıya karşı ileri
süremez.
D. Sözleşmenin hükümsüzlüğü
MADDE 200- Dış üstlenme sözleşmesi hükümsüz hâle gelirse,
iyiniyetli üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak üzere, eski borç bütün bağlı
borçlarıyla birlikte varlığını sürdürür.
Bundan başka,
borcu üstlenen üstlenme sözleşmesinin hükümsüz hâle gelmesinde ve alacaklının
zarara uğramasında kendisine bir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe
alacaklı, önceden sağlanmış güvenceyi yitirmesi yüzünden veya başka herhangi bir
sebeple uğradığı zararın giderilmesini üstlenenden isteyebilir.
E. Borca katılma
MADDE 201- Borca katılma, mevcut bir borca
borçlunun yanında yer almak üzere, katılan ile alacaklı arasında yapılan ve
katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması sonucunu doğuran bir
sözleşmedir.
Borca katılan
ile borçlu, alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olurlar.
F. Malvarlığının veya işletmenin
devralınması
MADDE 202- Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri
ile birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için
Ticaret Sicili Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan
gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara
karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu
olur.
Bununla birlikte, iki yıl süreyle
önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu
süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel
olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye
başlar.
Borçların bu yoldan üstlenilmesinin
sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan sonuçlarla
özdeştir.
Bildirme veya
ilanla duyurma yükümlülüğü devralan tarafından yerine getirilmedikçe, ikinci
fıkrada öngörülen iki yıllık süre işlemeye başlamaz.
G. İşletmelerin birleşmesi ve şekil
değiştirmesi
MADDE 203- Bir işletme, başka bir işletme ile aktif ve pasiflerin
karşılıklı olarak devralınması ya da birinin diğerine katılması yoluyla
birleştirilirse, her iki işletmenin alacaklıları, bir malvarlığının
devralınmasından doğan haklara sahip olup, bütün alacaklarını yeni işletmeden
alabilirler.
Bir tek kişiye
ait olup da, kollektif veya komandit ortaklık hâline dönüştürülen bir işletmenin
borçları hakkında da aynı hüküm uygulanır.
H. Özel hükümlerin saklılığı
MADDE 204- Mirasın paylaşılması ve rehinli
taşınmazların devri konusundaki borcun üstlenilmesine ilişkin özel hükümler
saklıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Sözleşmenin Devri ve Sözleşmeye
Katılma
A. Sözleşmenin devri
MADDE 205- Sözleşmenin devri, sözleşmeyi
devralan ile devreden ve sözleşmede kalan taraf arasında yapılan ve devredenin
bu sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı ile birlikte bütün hak ve borçlarını
devralana geçiren bir anlaşmadır.
Sözleşmeyi
devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede kalan diğer tarafça önceden
verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan anlaşma da, sözleşmenin devri
hükümlerine tabidir.
Sözleşmenin devrinin geçerliliği,
devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır.
Kanundan doğan halefiyet hâlleri
ile diğer özel hükümler saklıdır.
B. Sözleşmeye katılma
MADDE 206- Sözleşmeye katılma, mevcut bir
sözleşmeye taraflardan birinin yanında yer almak üzere, katılan ile bu
sözleşmenin tarafları arasında yapılan ve katılanın, yanında yer aldığı tarafla
birlikte, onun hak ve borçlarına sahip olması sonucunu doğuran bir
anlaşmadır.
Anlaşmada aksi
kararlaştırılmamışsa, sözleşmeye katılan ile yanında yer aldığı taraf,
sözleşmenin diğer tarafına karşı müteselsilen alacaklı ve borçlu
olurlar.
Sözleşmeye
katılmanın geçerliliği, katılma konusu sözleşmenin şekline bağlıdır.
İKİNCİ KISIM
Özel Borç
İlişkileri
BİRİNCİ BÖLÜM
Satış Sözleşmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hükümler
A. Tanımı ve hükümleri
MADDE 207- Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın
zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık
bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme ile aksi
kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı
borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.
Durum ve koşullara göre
belirlenmesi mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel
hükmündedir.
B. Yarar ve
hasar
MADDE 208- Kanundan, durumun gereğinden veya sözleşmede öngörülen
özel koşullardan doğan ayrık hâller dışında, satılanın yarar ve hasarı; taşınır
satışlarında zilyetliğin devri, taşınmaz satışlarında ise tescil anına kadar
satıcıya aittir.
Taşınır satışlarında, alıcının
satılanın zilyetliğini devralmada temerrüde düşmesi durumunda zilyetliğin devri
gerçekleşmişçesine satılanın yarar ve hasarı alıcıya
geçer.
Satıcı alıcının isteği üzerine
satılanı ifa yerinden başka bir yere gönderirse, yarar ve hasar, satılanın
taşıyıcıya teslim edildiği anda alıcıya geçer.
İKİNCİ AYIRIM
Taşınır Satışı
A. Konusu
MADDE
209- Taşınır
satışı, Türk Medenî Kanunu uyarınca taşınmaz
sayılanlar dışında kalan ve diğer kanunlarda taşınır olarak belirtilen şeylerin
satışıdır.
Ürünler, bir yapının yıkıntıları ve
taş ocağından çıkarılacak taşlar gibi, taşınmazdan ayrıldıktan sonra mülkiyeti
devredilecek bütünleyici parçaların satılması da taşınır
satışıdır.
B. Satıcının borçları
I. Zilyetliğin devri
1. Kural
MADDE 210- Satıcı, satılanın mülkiyetini geçirmek amacıyla,
zilyetliğini alıcıya devretmekle yükümlüdür.
2. Devir ve taşıma giderleri
MADDE 211- Aksine sözleşme veya âdet yoksa, ölçme ve tartma gibi
devir giderleri satıcıya, satılanı devralmak üzere yapılan giderler ve satılanın
ifa yerinden başka yere taşınması gerektiğinde, taşıma giderleri alıcıya aittir.
Gidersiz devir kararlaştırılmışsa,
satıcı taşıma giderlerini üstlenmiş sayılır.
Liman ve gümrük giderleri
olmaksızın devir kararlaştırılmışsa satıcı, dış satım, transit ve dış alım
vergilerini üstlenmiş sayılır; ancak satılanın alıcı tarafından devralındığı
sırada ödenmiş olan tüketim vergilerini üstlenmiş
sayılmaz.
3. Satıcının temerrüdü
a. Kural ve ayrık durum
MADDE 212-
Satıcının temerrüdü hâlinde, borçlunun
temerrüdüne ilişkin genel hükümler uygulanır.
Zilyetliğin devri için
belirli bir süre konulmuş olan ticari satışlarda, satıcı temerrüde düşerse
alıcının, devir isteminden vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararının
giderilmesini istediği kabul edilir.
Alıcı, satılanın
devredilmesini isteme niyetinde ise, belirlenen sürenin bitiminde bunu satıcıya
hemen bildirmek zorundadır.
b. Giderim borcu ve kapsamı
MADDE 213-
Borcunu ifa etmeyen satıcı, alıcının bu
yüzden uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
Satıcı borcunu ifa etmezse
alıcı, satış bedeli ile kendisine devredilmeyen satılanın yerine, bir başkasını
satın almak için dürüstlük kurallarına uygun olarak ödediği bedel arasındaki
farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
Satılan, borsada kayıtlı
veya piyasa fiyatı bulunan mallardan ise alıcı, onun yerine bir başkasını satın
alma zorunda olmaksızın, satış bedeli ile belirlenmiş ifa günündeki piyasa
fiyatı arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini
isteyebilir.
II. Zapttan sorumluluk
1. Konusu
MADDE 214-
Satış sözleşmesinin kurulduğu sırada var
olan bir hak dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü kişi
tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu
olur.
Alıcı, elinden alınma
tehlikesini sözleşmenin kurulduğu sırada biliyor idiyse satıcı, ayrıca üstlenmiş
olmadıkça bundan dolayı sorumlu olmaz.
Satıcı, üçüncü
kişinin hakkını gizlemişse, sorumluluğunu kaldırma veya sınırlama konusunda
yapılmış olan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
2. Yargılama usulü
a. Davanın bildirimi
MADDE
215- Satılanın elinden alınması
tehlikesi ile karşılaşan alıcı, kendisine karşı açılan davayı satıcıya
bildirdiği zaman satıcı, durumun gereğine göre ve yargılama usulü uyarınca ya
alıcının yanında davaya katılmak ya da alıcı yerine geçerek üçüncü kişiye karşı
davayı takip etmek ve savunmak zorundadır.
Bildirme, davaya katılmaya
ve savunmaya elverişli bir zamanda yapılmışsa, alıcının aleyhinde verilen hüküm,
onun ağır kusuru yüzünden verildiği ispat edilmedikçe, satıcı için de sonuç
doğurur.
Dava, kendisine
yüklenilemeyen sebeplerden dolayı satıcıya bildirilmemişse satıcı, zamanında
bildirilmiş olsaydı daha elverişli bir hüküm elde edilebileceğini ispatladığı
ölçüde sorumluluktan kurtulur.
b. Mahkeme kararı olmaksızın satılanı
verme
MADDE 216- Satıcının zapttan sorumluluğu aşağıdaki hâllerde devam
eder:
1. Alıcı, bir mahkeme kararı
beklemeksizin üçüncü kişinin hakkını dürüstlük kurallarına uygun olarak tanımış
ve satılanı ona vermişse.
2. Alıcı, üçüncü kişinin kendisine
karşı dava açmasını beklemeden, satıcıyı satılan üzerindeki hak iddiasına
ilişkin uyuşmazlığı dava yoluyla çözümlemesi, aksi takdirde tahkim yoluna
başvuracağı konusunda gecikmeksizin uyarmış ve bundan sonuç alamadığı için
tahkim yoluna başvurmuşsa.
Satıcının
sorumluluğu, alıcının satılanı üçüncü kişiye vermekle yükümlü olduğunu ispat
etmesi durumunda da devam eder.
3. Alıcının hakları
a. Tam zapt hâlinde
MADDE 217- Satılanın tamamı alıcının elinden alınmışsa, satış
sözleşmesi kendiliğinden sona ermiş sayılır ve alıcı satıcıdan aşağıdaki
istemlerde bulunabilir:
1. Satılandan elde ettiği
veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünlerin değeri indirilerek, ödemiş olduğu
satış bedelinin faizi ile birlikte geri verilmesini.
2. Satılanı elinden alan üçüncü
kişiden isteyemeyeceği giderleri.
3. Davayı satıcıya bildirmekle
kaçınılabilecek olanlar dışında kalan bütün yargılama giderleri ile yargılama
dışındaki giderleri.
4. Satılanın tamamen elinden
alınması yüzünden doğrudan doğruya uğradığı diğer
zararları.
Satıcı,
kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının satılanın
elinden alınması yüzünden uğramış olduğu diğer zararları da gidermekle
yükümlüdür.
b. Kısmi zapt hâlinde
MADDE 218- Satılanın bir kısmı elinden alınmış veya satılan sınırlı
ayni bir hakla yüklenmişse alıcı, sadece bu yüzden uğradığı zararın
giderilmesini isteyebilir.
Ancak alıcının,
satılandaki bu durumu bilseydi onu satın almayacağı durum ve koşullardan
anlaşılıyorsa, alıcı hâkimden sözleşmenin sona ermesine karar vermesini
isteyebilir. Bu durumda alıcı, satılanın elinde kalmış olan kısmını o zamana
kadar elde etmiş olduğu yararlarla birlikte, satıcıya geri vermekle
yükümlüdür.
III. Ayıptan sorumluluk
1. Konusu
a. Genel olarak
MADDE 219- Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği
niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya
niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve
alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan
maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.
Satıcı, bu ayıpların varlığını
bilmese bile onlardan sorumludur.
b. Hayvan satışında
MADDE 220- Hayvan satışında satıcı, yazılı
olarak üstlenmedikçe veya ağır kusuru olmadıkça ayıptan sorumlu
olmaz.
2. Sorumsuzluk anlaşması
MADDE 221- Satıcı satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu
ise, ayıptan sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her anlaşma kesin olarak
hükümsüzdür.
3. Alıcının bildiği ayıplar
MADDE 222- Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı
tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir.
Satıcı, alıcının satılanı yeterince
gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın
bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olur.
4. Gözden geçirme ve satıcıya bildirme
a. Genel olarak
MADDE 223-
Alıcı,
devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz
gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp
görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek
zorundadır.
Alıcı gözden geçirmeyi ve
bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak,
satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması
hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa,
hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul
edilmiş sayılır.
b. Hayvan satışında
MADDE 224- Hayvan satışında satıcının sorumlu olacağı süre yazılı
olarak belirlenmemiş ve ayıp da hayvanın gebeliğine ilişkin değilse satıcı,
ancak ayıbın devrin yapıldığı veya alıcının
devralmada temerrüdünün gerçekleştiği günden
başlayarak dokuz gün
içinde kendisine bildirilmesi ve ayrıca, hayvanın bilirkişilerce gözden
geçirilmesinin aynı süre içinde yetkili makamdan istenmesi hâlinde sorumlu
olur.
5. Satıcının ağır kusurunun sonuçları
MADDE 225- Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine
süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa
kurtulamaz.
Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin
bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm
geçerlidir.
6. Satılanın başka yerden gönderilmesi
MADDE 226- Başka yerden gönderilen satılanın ayıplı olduğunu ileri
süren alıcı, bulunduğu yerde satıcının temsilcisi yoksa, satılanın korunması
için gerekli önlemleri geçici olarak almakla yükümlüdür. Alıcı, ayıplı olduğunu
ileri sürdüğü satılanın korunması için gerekli önlemleri almaksızın onu satıcıya
geri gönderemez.
Alıcı, satılanın durumunu
gecikmeksizin usulüne göre tespit ettirmekle yükümlüdür. Bunu yaptırmazsa, ileri
sürdüğü ayıbın, satılanın kendisine ulaştığı zamanda var olduğunu ispat yükü
alıcıya düşer.
Satılanın kısa zamanda bozulma
tehlikesi varsa, alıcı onu bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığıyla sattırmaya
yetkili, hatta satıcının yararı gerektiriyorsa sattırmakla yükümlüdür. Alıcı,
durumu satıcıya en kısa zamanda bildirmezse, bundan doğan zarardan sorumlu
olur.
7. Alıcının seçimlik hakları
a. Genel olarak
MADDE 227- Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde
alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Satılanı geri vermeye hazır
olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.
2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında
satış bedelinde indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği
takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz
onarılmasını isteme.
4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız
bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.
Alıcının genel hükümlere göre
tazminat isteme hakkı saklıdır.
Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız
bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik
haklarını kullanmasını önleyebilir.
Alıcının, sözleşmeden
dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim,
satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar
verebilir.
Satılanın değerindeki eksiklik
satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın
ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini
kullanabilir.
b. Satılanın yok olması veya ağır biçimde zarara
uğraması
MADDE 228-
Alıcıya
ayıplı olarak devredilmiş olan satılanın ayıptan, beklenmedik hâlden veya mücbir sebepten dolayı yok olması veya ağır biçimde zarara uğraması, alıcının sözleşmeden dönme
hakkını kullanmasını engellemez. Bu durumda alıcı, satılandan elinde ne kalmışsa
onu geri vermekle yükümlüdür.
Satılan alıcıya
yüklenebilen bir sebep yüzünden yok olmuşsa veya alıcı onu başkasına devretmişse
ya da biçimini değiştirmişse alıcı, ancak değerindeki eksiklik karşılığının
satış bedelinden indirilmesini isteyebilir.
8. Dönmenin sonuçları
a. Genel olarak
MADDE 229- Satış sözleşmesinden dönen alıcı, satılanı, ondan elde
ettiği yararları ile birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür. Buna karşılık
alıcı da, satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir:
1. Ödemiş olduğu satış bedelinin,
faiziyle birlikte geri verilmesi.
2. Satılanın tamamen zaptında
olduğu gibi, yargılama giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin
ödenmesi.
3. Ayıplı maldan doğan doğrudan
zararının giderilmesi.
Satıcı, kendisine hiçbir kusur
yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle
yükümlüdür.
b. Birden çok mal satışında
MADDE 230- Birden çok mal veya birden çok parçadan oluşan bir mal,
birlikte satılmış olup da bunlardan bazıları ayıplı çıkarsa, dönme hakkı
bunlardan ancak ayıplı çıkanlar için kullanılabilir. Ancak, alıcıya veya
satıcıya önemli bir zarar vermeksizin ayıplı parçanın diğerinden ayrılmasına
imkân yoksa, dönme hakkının satılanın tamamını kapsaması
zorunludur.
Satılanın aslı için satıştan
dönülmesi, ayrı satış bedeli gösterilerek satılmış olsalar bile, eklentilerini
de kapsar; fakat eklentiler için dönme, satılanın aslını
kapsamaz.
9. Zamanaşımı
MADDE 231- Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça,
satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp
daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl
geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak
iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla
ortadan kalkmaz.
Satıcı, satılanı ayıplı olarak
devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden
yararlanamaz.
C. Alıcının borçları
I. Satış bedelinin ödenmesi ve satılanın
devralınması
MADDE 232- Alıcı, satış sözleşmesinde kararlaştırılmış olduğu
biçimde satış bedelini ödemek ve kendisine sunulan satılanı devralmakla
yükümlüdür.
Aksine yerel âdet veya
anlaşma yoksa, satılanın hemen devralınması gereklidir.
II. Satış bedelinin belirlenmesi
MADDE 233- Alıcı, satış bedelini belirtmeksizin, malı alacağını
kesin olarak bildirmişse satış, ifa yeri ve zamanındaki ortalama piyasa fiyatı
üzerinden yapılmış sayılır.
Satış bedeli, satılanın ağırlığına
göre hesaplanıyorsa, darası indirilir.
Bazı ticari malların satışında,
daralı ağırlıktan miktar olarak ya da yüzde hesabıyla bir indirim yapılmasına
veya bedelin, daralı ağırlık üzerinden belirlenmesine ilişkin ticari teamüller
saklıdır.
III. Satış bedelinin muacceliyeti ve faizi
MADDE 234- Aksine sözleşme yoksa, satılan alıcının zilyetliğine
girince satış bedeli muaccel olur.
Faiz istenebileceği konusunda bir
teamül varsa veya alıcı maldan ürün ya da diğer verimler elde etme imkânına
sahip ise ya da belirli günün geçmesiyle temerrüdün gerçekleşmesi durumunda,
ayrıca bir ihtara gerek olmaksızın satış bedeline faiz
istenebilir.
IV. Alıcının temerrüdü
1. Satıcının dönme hakkı
MADDE 235- Satılanın, ancak satış bedeli ödendikten sonra veya
ödenme anında devredilmesi gereken durumlarda alıcı temerrüde düşerse satıcı,
herhangi bir işlem gerekmeksizin satıştan dönebilir.
Bu hakkını kullanmak isteyen
satıcı, durumu gecikmeksizin alıcıya bildirmek zorundadır.
Satılanın zilyetliği satış bedeli
ödenmeden alıcıya devredilmişse, alıcının
temerrüdü sebebiyle satıcının dönme hakkını kullanarak satılanı geri
alması, bu hakkın sözleşmede açıkça saklı tutulmasına
bağlıdır.
2. Zararın hesaplanması ve giderimi
MADDE 236- Borcunu ifa etmeyen alıcı, satıcının bu yüzden uğradığı
zararı gidermekle yükümlüdür.
Satıcı, satış bedelini ödemede
temerrüde düşmüş olan alıcıdan, bu bedel ile satılanın başkasına dürüstlük
kurallarına uygun olarak satışından elde ettiği bedel arasındaki farka göre
hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
Satılan, borsada kayıtlı veya
piyasa fiyatı bulunan mallardan ise satıcı, böyle bir satışa gerek kalmaksızın
alıcıdan, satış bedeli ile malın belirlenmiş ödeme günündeki fiyatı arasındaki
farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Taşınmaz Satışı ve Satış İlişkisi
Doğuran Haklar
A. Şekil
MADDE 237- Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin
resmî şekilde düzenlenmesi şarttır.
Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve
alım sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe geçerli
olmaz.
Önalım
sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına
bağlıdır.
B. Satış ilişkisi doğuran haklar
I. Süresi ve şerhi
MADDE 238- Önalım, geri alım ve alım hakları en çok on yıllık süre
için kararlaştırılabilir ve kanunlarda belirlenen süreyle tapu siciline şerh
edilebilir.
II. Devredilmesi ve miras yoluyla geçmesi
MADDE 239- Aksine anlaşma olmadıkça, sözleşmeden doğan önalım, alım
ve geri alım hakları devredilemez, ancak miras yoluyla
geçer.
Bu hakların
devredilebileceği sözleşmeyle kararlaştırılmışsa, devir işlemi hakkın
kurulması için öngörülen şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
III. Önalım hakkı
1. İleri sürülmesi
MADDE 240- Önalım hakkı, taşınmazın satışı ya da ekonomik bakımdan
satışa eşdeğer her türlü işlemin yapılması hâllerinde
kullanılabilir.
Taşınmazın, mirasın paylaşımında
mirasçılardan birine özgülenmesi, cebrî artırma yoluyla satışı ve kamu
hizmetlerinin yerine getirilmesi ve bunlara benzer amaçlarla edinilmesi
hâllerinde önalım hakkı kullanılamaz.
2. Koşulları ve hükümleri
MADDE 241- Satıcı veya alıcı, satış sözleşmesinin yapıldığını ve
içeriğini önalım hakkı sahibine noter aracılığıyla bildirmek
zorundadır.
Önalım hakkı kullanıldıktan sonra
satış sözleşmesi ortadan kaldırılırsa ya da alıcının şahsından kaynaklanan
sebeplerle onaylanmazsa, bu durum önalım hakkı sahibine karşı ileri
sürülemez.
Önalım hakkını kuran sözleşmede
aksi öngörülmemişse, önalım hakkı sahibi taşınmazı, satıcının üçüncü kişiyle
kararlaştırdığı satışa ilişkin koşullarla kazanır.
Ekonomik
bakımdan satışa eşdeğer işlemlerde de yukarıdaki hükümler uygulanır.
3. Kullanılması ve hükümleri
MADDE 242- Sözleşmeden doğan önalım hakkını kullanmak isteyen hak
sahibi, bu hak şerhedilmiş ve taşınmazın mülkiyeti alıcı adına tescil edilmişse
alıcıya; aksi takdirde satıcıya karşı, satışın veya ekonomik bakımdan satışa
eşdeğer başka bir işlemin kendisine bildirildiği tarihten başlayarak üç ay ve
her hâlde satışın yapılmasından başlayarak iki yıl içinde dava açmak zorundadır.
C. Taşınmaz satışı
I. Koşullu satış ve mülkiyetin saklı
tutulması
MADDE 243- Bir taşınmazın koşula bağlı satışında, koşul
gerçekleşmedikçe tapu siciline tescil yapılamaz.
Taşınmaz satışında
mülkiyeti saklı tutma koşulu da tescil edilemez.
II. Sorumluluk
MADDE 244- Aksine sözleşme olmadıkça, satılan taşınmaz, satış
sözleşmesinde yazılı yüzölçümü tutarını kapsamıyorsa satıcı, eksiği için alıcıya
tazminat ödemekle yükümlüdür.
Satılan taşınmaz, resmî bir ölçüme
dayanılarak tapu siciline yazılmış olan yüzölçümü tutarını içermiyorsa satıcı,
özellikle üstlenmiş olmadıkça tazminat ile yükümlü
değildir.
Bir yapının ayıplı olmasından doğan
davalar, mülkiyetin geçmesinden başlayarak beş yılın ve satıcının ağır kusuru
varsa yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
III. Yarar ve
hasar
MADDE 245- Satılanın tescilden sonraki bir zamanda alıcı tarafından
teslim alınması için sözleşmeyle bir süre belirlenmişse, onun yarar ve hasarı,
alıcıya teslimle geçer. Bu hüküm, alıcının satılanı teslim almada temerrüde
düşmesi durumunda da uygulanır.
Bu sözleşmenin geçerliliği, yazılı
şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
IV. Taşınır satışına ilişkin kuralların
uygulanması
MADDE 246- Taşınır satışına ilişkin kurallar, kıyas yoluyla
taşınmaz satışında da uygulanır.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
Bazı Satış Türleri
A. Örnek üzerine satış
I. Tanımı
MADDE 247- Örnek üzerine satış, tarafların sözleşmenin konusu olan
malın alıcıya veya üçüncü bir kişiye bırakılan bir örneğe ya da tespit ettikleri
bir mala uygun olması üzerinde anlaşmalarıyla yapılan
satıştır.
II. İspat yükü
MADDE 248- Örnek üzerine satışta kendisine örnek verilen taraf,
elindeki örneğin kendisine verilmiş örnek olduğunu ispat yükü altında olmayıp,
örneğin biçimi değişmiş olsa bile, bu değişiklik gözden geçirmenin zorunlu bir
sonucu ise, alıcının iddiası doğru sayılır. Ancak, karşı tarafın her hâlde bunun
aksini ispat hakkı vardır.
Örnek, alıcının elindeyken bozulmuş
veya yok olmuşsa, kusuru olmasa bile, satılanın örneğe uygun olmadığını ispat
yükü alıcıya düşer.
B. Beğenme koşuluyla satış
I. Tanımı
MADDE 249- Beğenme koşuluyla satış, alıcının satılanı deneyerek veya
gözden geçirerek beğenmesi koşuluyla yapılan satıştır.
II. Hükümleri
MADDE 250- Beğenme koşuluyla satışta alıcı, satılanı kabul etmekte
veya hiçbir sebep göstermeksizin geri vermekte serbesttir.
Satılan,
alıcının zilyetliğine geçmiş olsa bile, satılanın mülkiyeti, beğenme koşulunun
gerçekleştiği ana kadar satıcıda kalır.
III. Deneme veya gözden geçirme
1. Satıcının yanında
MADDE 251- Deneme veya gözden geçirme satıcının yanında yapılmak
gerekip de alıcı, satılanı sözleşme veya âdete göre gerekli süre içinde
kabul edip etmediğini açıklamazsa, satıcı sözleşmeyle bağlılıktan
kurtulur.
Böyle bir süre
belirlenmemişse, satıcı uygun bir süre geçtikten sonra, satılanı kabul edip
etmediğini bildirmesi için alıcıya ihtarda bulunabilir; bu ihtara hemen cevap verilmezse satıcı,
sözleşmeyle bağlılıktan kurtulur.
2. Alıcının yanında
MADDE 252- Satılan, denenmeksizin veya gözden geçirilmeksizin
alıcıya verilmişse, sözleşme veya âdete göre gereken süre içinde veya böyle bir
süre yoksa, satıcının ihtarı üzerine alıcı, satılanı beğenmediğini hemen
bildirmez veya onu geri vermezse, beğenme koşulu gerçekleşmiş
olur.
Alıcının, herhangi bir çekince
belirtmeksizin satış bedelinin tamamını veya bir kısmını ödemesiyle ya da
satılanı deneme veya gözden geçirme amacını aşacak biçimde kullanmasıyla da
beğenme koşulu gerçekleşmiş olur.
C. Kısmi ödemeli satışlar
I. Taksitle satış
1. Tanımı, şekli ve içeriği
MADDE 253- Taksitle satış, satıcının, satılan taşınırı alıcıya satış
bedelinin ödenmesinden önce teslim etmeyi, alıcının da satış bedelini kısım
kısım ödemeyi üstlendikleri satıştır.
Taksitle satış sözleşmesi, yazılı
şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
Malın satıcının ticari faaliyeti
kapsamında satılması hâlinde, sözleşmede aşağıdaki hususlar
belirtilir:
1. Tarafların adı ve yerleşim
yeri.
2. Satışın
konusu.
3. Satılanın peşin satış
bedeli.
4. Taksitle ödeme sebebiyle
belirtilecek ilave bedel.
5. Toplam satış
bedeli.
6. Alıcının nakden veya aynen
üstlendiği diğer bütün edimler.
7. Peşinat ve taksitlerin tutarı
ile vadesi ve ikiden az olmamak üzere taksit sayısı.
8. Alıcının yedi gün içinde
sözleşme yapılması konusundaki irade açıklamasını geri alma
hakkı.
9. Öngörülmüşse, mülkiyetin saklı
tutulmasına veya satış bedeli alacağının devrine ilişkin anlaşma
kayıtları.
10. Temerrüt veya vadenin
ertelenmesi durumunda, yasal faiz oranının yüzde otuz fazlasını geçmemek üzere
ödenecek faiz.
11. Sözleşmenin kurulduğu yer ve
tarih.
2. Yasal temsilcinin rızası
MADDE 254- Ayırt
etme gücüne sahip bir küçük veya kısıtlı tarafından yapılmış olan taksitle satış
sözleşmesinin geçerliliği, yasal temsilcinin yazılı rızasına bağlıdır. Bu
durumda rızanın, en geç sözleşmenin kurulduğu anda verilmiş olması
gerekir.
3. Sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğurması ve geri
alma açıklaması
MADDE 255- Taksitle satış sözleşmesi, alıcı bakımından, taraflarca
imzalanmış sözleşmenin bir nüshasının eline geçmesinden yedi gün sonra hüküm ve
sonuçlarını doğurur. Alıcı, bu süre içinde irade açıklamasını geri aldığını
satıcıya yazılı olarak bildirebilir. Bu haktan önceden feragat edilemez. Geri
alma bildiriminin sürenin son gününde postaya verilmiş olması, sonuç doğurması
için yeterlidir.
Satıcı geri alma süresi içinde malı
alıcıya devretmişse alıcı, malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği
ölçüde kullanabilir; aksi takdirde sözleşme hüküm ve sonuçlarını doğurmuş
olur.
Alıcının geri alma hakkını
kullanması hâlinde, kendisinden cayma parası istenemez.
4. Tarafların hak ve borçları
a. Peşinatı ödeme borcu ve sözleşmenin
süresi
MADDE 256- Alıcı, peşin satış bedelinin en az onda birini en
geç teslim anında peşin olarak, satış bedelinin geri kalan kısmını da
sözleşmenin kurulmasını izleyen üç yıl içinde ödemekle yükümlüdür.
Bakanlar Kurulu, satılanın türüne
göre peşinat miktarı ile yasal ödeme sürelerini yarıya kadar indirebileceği
gibi, iki katına kadar çıkartabilir.
Kanunda belirlenen asgari peşinatı
tamamen almaksızın, satılanı alıcıya devreden satıcı, peşinatın ödenmeyen kısmı
üzerinde istem hakkını kaybeder.
Peşinattan vazgeçilmesi
karşılığında, satış bedelinde yapılacak artırma
hükümsüzdür.
b. Alıcının def’ileri
MADDE 257- Alıcı, satıcının taksitle satıştan doğan alacağı ile
kendisinin satıcıdan olan alacağını takas etme hakkından önceden feragat
edemez.
Alacağın devredilmesi durumunda
alıcının, satış bedeli alacağına ilişkin def’ileri sınırlanamaz ve ortadan
kaldırılamaz.
c. Satış bedelinin tamamen ödenmesi
MADDE 258- Taksit borcu kambiyo senedine bağlanmış olmadıkça, alıcı
satış bedelinin kalan kısmını her zaman bir defada ödeyerek borcundan
kurtulabilir. Bu durumda, peşin satış bedeline ilave edilen bedelin ödenmemiş
taksitlere isabet eden kısmı, yarısından az olmamak üzere ödeme süresinin
kısaltılmasına uygun olarak indirilir.
5. Alıcının temerrüdü
a. Satıcının seçimlik hakkı
MADDE 259- Alıcı peşinatı ödemede temerrüde düşerse satıcı, sadece
peşinatı isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.
Alıcı taksitleri ödemede temerrüde
düşerse satıcı, muaccel olmuş taksitlerin veya geri kalan satış bedelinin
tamamının bir defada ödenmesini isteyebilir ya da sözleşmeden dönebilir.
Satıcının geri kalan satış bedelinin tamamını isteyebilmesi veya sözleşmeden
dönebilmesi, ancak bu hakkı açık biçimde saklı tutmuş olmasına ve alıcının
kararlaştırılan satış bedelinin en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen
en az iki taksidi veya en az dörtte birini oluşturan bir taksidi ya da en son
taksidi ödemede temerrüde düşmüş olmasına bağlıdır. Ancak, satıcının dönme
dolayısıyla isteyebileceği miktar, ödenmiş olan taksitler tutarına eşit veya
daha fazla ise satıcı sözleşmeden dönemez.
Satıcı, satış
bedelinin geri kalan kısmının tamamen ödenmesini isteme veya sözleşmeden dönme
haklarını kullanmadan önce, alıcıya en az onbeş günlük bir süre tanımak
zorundadır.
b. Sözleşmeden dönme
MADDE 260- Satıcı, alıcının taksitleri ödemede temerrüde düşmesi
sebebiyle satılanın alıcıya devrinden sonra sözleşmeden dönerse, her iki taraf
aldığını geri vermekle yükümlüdür. Satıcı, ayrıca hakkaniyete uygun bir kullanım
bedeli ve satılanın olağandışı kullanılması sebebiyle değerinin azalması hâlinde
tazminat da isteyebilir. Ancak satıcı, sözleşme zamanında ifa edilmiş olsaydı
elde edecek olduğundan fazlasını isteyemez.
Satıcı, alıcının peşinatı ödemede
temerrüde düşmesi yüzünden satılanın devrinden önce sözleşmeden dönerse,
alıcıdan sadece ödenmeyen peşinat üzerinden, sözleşmeden döndüğü tarihe kadar
işleyecek yasal faiz ile sözleşmenin kurulmasından sonra, satılanın uğramış
olduğu değer kaybı sebebiyle tazminat isteyebilir. Ceza koşulu
kararlaştırılmışsa, peşin satış bedelinin yüzde onunu
aşamaz.
c. Hâkimin müdahalesi
MADDE 261- Hâkim, temerrüde düşen alıcının borçlarını ödeyeceği
konusunda güvence vermesi ve satıcının da bu yeni düzenleme dolayısıyla herhangi
bir zararının söz konusu olmaması koşuluyla, alıcıya ödeme kolaylıkları
sağlayabilir ve satıcının satılanı geri almasını
yasaklayabilir.
6. Yetkili mahkeme ve tahkim
MADDE 262- Yerleşim yeri Türkiye’de olan alıcı, tarafı olduğu
taksitle satış sözleşmesinden doğacak uyuşmazlıklar konusunda, yerleşim
yerindeki mahkemenin yetkisinden önceden feragat edemeyeceği gibi, tahkim
sözleşmesi de yapamaz.
7. Uygulama alanı
MADDE 263- Taksitle satışa ilişkin hükümler, aynı ekonomik amaçla
yapılan işlemlere de uygulanır.
Bir taşınırı edinme amacıyla
yapılan ödünç sözleşmelerinde satıcının, mülkiyeti saklı tutma kaydı ile
birlikte veya bundan bağımsız olarak satış bedeli alacağını ödünç verene
devretmesi veya satıcı ile ödünç verenin başka surette anlaşarak, alıcının satış
bedelini daha sonra taksitler hâlinde ödemek üzere malın teslimini
sağlamaları durumunda, taksitle satışa ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
Ödünç sözleşmesinde, taksitle satış sözleşmelerine konulması zorunlu olan
hususların yer alması şarttır. Ancak, bunlardan peşin satış bedeli ile toplam
satış bedeli yerine, ödünç alınan miktar ile ödünç verene ödenecek toplam ödünç
miktarı gösterilir.
Peşin satışla bağlantılı taksitle
ödünç sözleşmelerinde, ödünç verene, yasal asgari peşinatın ödenmiş ve peşin
satış bedelinin ödünç sözleşmesinin yapılması sırasında herhangi bir ilave
yapılmaksızın tamamen karşılanmış olması hâlinde, taksitle satışa ilişkin
hükümler uygulanmaz.
Alıcının tacir sıfatıyla hareket
ettiği veya malın bir ticari işletmenin ihtiyacı için ya da meslekî amaçlarla
satın alınması durumunda, taksitle satışa ilişkin hükümlerden sadece 259 uncu
maddenin ikinci fıkrası, 260 ıncı maddenin birinci fıkrası ve 261 inci maddesi
hükümleri uygulanır.
II. Ön ödemeli taksitle satış
1. Tanımı, şekli ve içeriği
MADDE 264- Ön ödemeli taksitle satış, alıcının taşınır bir malın
satış bedelini önceden kısım kısım ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen
ödenmesinden sonra satılanı alıcıya devretmeyi üstlendikleri
satıştır.
Ön ödemeli taksitle satış
sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. Sözleşmede aşağıdaki
hususlar belirtilir:
1. Tarafların adı ve yerleşim
yeri.
2. Satışın
konusu.
3. Toplam satış
bedeli.
4. Taksitlerin sayısı, tutarı,
vadesi ve sözleşmenin süresi.
5. Taksitleri kabule yetkili
banka.
6. Alıcıya karşı üstlenilen faiz
miktarı.
7. Alıcının yedi gün içinde
sözleşme yapılması konusundaki irade açıklamasını geri alma
hakkı.
8. Alıcının sözleşmeden cayma hakkı
ve bu sebeple ödeyeceği cayma parası.
9. Sözleşmenin kurulduğu yer ve
tarih.
2. Tarafların hak ve borçları
a. Ödemelerin güvenceye bağlanması
MADDE 265- Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan
sözleşmelerde alıcı, ödemeleri sözleşmede belirtilen bir bankada kendi adına
açılacak gelir getiren bir tasarruf veya yatırım hesabına yatırmakla
yükümlüdür.
Banka, her iki tarafın çıkarlarını
gözetmek zorundadır. Açılan hesaptan her iki tarafın rızasıyla ödeme
yapılabilir. Bu rıza önceden verilemez.
Ödeme süresi bir yıldan daha uzun
veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı, satılanın devrine kadar 269 uncu madde
uyarınca sözleşmeden cayarsa satıcı, bu hesap üzerindeki bütün haklarını
kaybeder.
b. Alıcının malın devrini isteme
hakkı
MADDE 266- Alıcı satış bedelinin tamamını ödedikten sonra, her zaman
malın kendisine devredilmesini isteyebilir. Ancak, satıcı malı başkasından
sağlayarak devredecek ise alıcı, bunun için kendisine uygun bir süre tanımak
zorundadır.
Satıcının malı alıcıya
devredebilmesi için, taksitle satışa ilişkin koşullara uyulması
gerekir.
Alıcı birden
çok şey satın almış veya seçim hakkını saklı tutmuş ise, satılanın kısım kısım
devredilmesini, ancak 256 ncı maddede öngörülen asgari peşinatı ödedikten sonra
isteyebilir. Satılanın eşya topluluğu oluşturduğu hâllerde bu istemde
bulunulamaz. Satış bedelinin tamamen ödenmemesi hâlinde, satıcıdan satılanı
kısmen devretmesi, ancak geri kalan kısmın yüzde onunun kendisine güvence olarak
bırakılması koşuluyla istenebilir.
c. Satış bedelinin ödenmesi
MADDE 267- Ödeme süresi bir yıldan daha uzun
veya belirsiz olan sözleşmelerde satış bedelinin, satılanın devri anında tamamen
ödenmiş olması gerekir. Satılanın devredilmesini isteyen alıcı, hesabındaki
bakiyeden, satış bedelinin en çok üçte birlik
kısmını satıcı lehine serbest bırakabilir.
Ancak, sözleşmenin kuruluşu sırasında buna ilişkin taahhütte
bulunulamaz.
d. Satış bedelinin belirlenmesi
MADDE 268- Satıcının sözleşmenin kurulduğu sırada belirlenen toplam
satış bedeline ek bir bedel isteme hakkını saklı tutan bütün kayıtlar
geçersizdir.
Ödenecek toplam satış bedeli
sözleşmede belirlenmiş olmakla birlikte, devredilecek eşya önceden belirlenmemiş
ve satıcı tarafından bu eşyayı seçme hakkı
alıcıya tanınmış ise satıcı, peşin satıştaki olağan bedelleri göz önünde
tutmak suretiyle alıcının yapacağı seçime tam olarak uymakla
yükümlüdür.
Buna aykırı anlaşmalar, ancak
alıcının yararına olduğu ölçüde geçerlidir.
3. Sözleşmenin sona ermesi
a. Cayma hakkı
MADDE 269- Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan
sözleşmelerde alıcı, malın devrine kadar her zaman sözleşmeden
cayabilir.
Sözleşmeden cayma hâlinde alıcı
tarafından ödenmesi öngörülen cayma parası, durumun özelliğine ve sözleşmenin
kurulması ile cayma arasında geçen süreye bakılarak belirlenir. Ancak, bu miktar
satıcının toplam alacağının yüzde ikisinden az ve yüzde beşinden fazla olamaz.
Alıcı, yapmış olduğu ödemelerin cayma parasını aşan kısmının, getirileri ile
birlikte kendisine geri verilmesini isteyebilir.
Alıcının ölmesi veya kazanç elde
etmekten sürekli olarak yoksun kalması sebebiyle ön ödemeleri yapamayacak duruma
düşmesi ya da sözleşmenin yerine olağan koşullarla yapılacak bir taksitle satış
sözleşmesinin konulmasına ilişkin önerisinin satıcı tarafından kabul edilmemesi
yüzünden sözleşmeden cayılmış olursa, cayma parası
istenemez.
b. Sözleşmenin süresi
MADDE 270- Ön ödemeleri ifa borcu, beş yılın geçmesiyle sona
erer.
Ödeme süresi bir yıldan
daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı, sekiz yıl geçtiği hâlde
satılanın devri isteminde bulunmazsa, satıcı kendisini uyararak üç aylık süre
tanır. Alıcı bu süre içinde kayıtsız kalırsa satıcı, alıcıya sözleşmeden cayma
hâlinde tanınan haklara sahip olur.
c. Alıcının temerrüdü
MADDE 271- Alıcı bir veya daha çok ön ödemede temerrüde düşerse
satıcı, ancak vadesi gelmiş olan ödemeleri isteyebilir. Bununla birlikte, toplam
alacağın en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen iki ön ödemenin veya
toplam alacağın en az dörtte birini oluşturan bir tek ön ödemenin ya da sonuncu
ön ödemenin vadesi gelmişse satıcı, ayrıca alıcıya tanıyacağı bir aylık ödeme
süresinin geçmesinden sonra sözleşmeden dönme hakkına sahip
olur.
Satıcı, ödeme süresi bir yıl veya
daha az olan sözleşmeden dönerse, 260 ıncı maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas
yoluyla uygulanır. Süresi bir yılı aşan sözleşmelerde satıcı, ancak 269 uncu
maddenin ikinci fıkrasında öngörülen cayma parasını ve alıcıya ödenmesi gereken
ortalama banka mevduat faizini aşan zararlarının giderilmesini
isteyebilir.
Bir yıldan daha uzun süreli
sözleşmelerde temerrüde düşmüş olan alıcının malın devrini istemesi hâlinde
satıcı, yasal anapara faizi ile birlikte, devir isteminden sonra malın değerinde
oluşacak eksilmelerin giderilmesini isteyebilir. Ceza koşulu öngörülmüşse
miktarı, satış bedelinin yüzde onunu geçemez.
Satılanın devredilmiş olduğu
hâllerde, dönme konusunda 260 ıncı maddenin birinci fıkrası hükmü
uygulanır.
4. Uygulama alanının
sınırlanması
MADDE 272- Alıcının tacir sıfatıyla hareket
etmesi veya malın bir ticari işletmenin ihtiyacı için ya da meslekî amaçlarla
satın alınması durumunda, 264 ilâ 271 inci maddeler uygulanmaz.
III. Ortak hükümler
MADDE 273- Taksitle satışa ilişkin hükümlerden yasal temsilcinin
rızasına, sözleşmenin hüküm ve
sonuçlarını doğurmasına ve geri alma
açıklamasına, alıcının
def’ilerine, satıcının alacağının devrine, hâkim tarafından sağlanan ödeme
kolaylıklarına ve yetkili mahkeme ile tahkime ilişkin olanlar, ön ödemeli
taksitle satışa da uygulanır.
Satılanı devir süresi bir yıldan
daha uzun veya belirsiz olan taksitle satışta alıcı, satılanın devrinden önce
ödemeleri yapmakla yükümlü ise, ön ödemeli taksitle satışa ilişkin hükümler
kıyas yoluyla uygulanır.
D. Açık artırma yoluyla satış
I. Tanımı
MADDE 274- Açık artırma yoluyla satış; yeri, zamanı ve koşulları
önceden belirlenerek, hazır olanlar arasından en yüksek bedeli öneren ile
yapılan satıştır.
II. Kurulması
MADDE 275- Satıcı artırma koşullarında aksi yönde bir irade
açıklamasında bulunmamışsa, herkesin katılabileceği isteğe bağlı açık
artırmalarda satış sözleşmesi, artırmayı yönetenin en yüksek bedeli öneren
kişiye ihale etmesiyle kurulmuş olur.
Cebrî artırma yoluyla
satış, artırmayı yöneten memurun en yüksek bedeli öneren kişiye ihale etmesiyle
kurulmuş olur.
III. Hükümleri
1. Artırmaya katılanın bağlandığı an
a. Genel olarak
MADDE 276- Artırmaya katılan kişi, satış için konulmuş olan
koşullar çerçevesinde önerisiyle bağlıdır.
Aksine bir koşul yoksa, öneride
bulunanın bağlılığı, kendisinden daha yüksek bir öneri yapılmasıyla sona erer
veya daha yüksek öneri olup olmadığının sorulması üzerine böyle bir önerinin
olmadığının anlaşılması hâlinde, önerisinin hemen kabul edilmemesiyle ortadan
kalkar.
b. Taşınmazın açık artırma yoluyla
satışında
MADDE 277- Taşınmazın açık artırma yoluyla satışında, ihalenin veya
reddinin artırmadan hemen sonra yapılması gerekir.
Öneride bulunanın bağlılığının
artırmadan sonra da devam edeceğini öngören koşul geçersizdir. Ancak, bu kural
cebrî artırmalarda ve ihalenin bir kamu görevlisince onaylanması gerektiği
durumlarda uygulanmaz.
2. Ödemenin peşin olması gereği
MADDE 278- Artırma koşullarında aksi kararlaştırılmamışsa, ihale
bedelinin peşin ödenmesi gerekir.
İhale bedeli peşin olarak veya
artırma koşulları uyarınca ödenmezse satıcı, satıştan hemen
dönebilir.
3. Mülkiyetin geçmesi
MADDE 279- Artırmada taşınır bir mal alan kişi, onun mülkiyetini
ihale anında kazanır. Artırmadan alınan taşınmazın mülkiyeti, ancak tapu
siciline tescille alıcıya geçer.
Artırma görevlisi, satış
tutanağında gösterilen taşınmazın alıcı adına tescilini hemen tapu idaresine
bildirir.
Cebrî artırma sonucunda
yapılan ihalelerde mülkiyetin geçmesine ilişkin özel hükümler
saklıdır.
İsteğe bağlı özel
artırmalarda mülkiyetin geçmesi genel hükümlere tabidir.
4. Zapttan ve ayıptan sorumluluk
MADDE 280- Cebrî artırmalarda zapttan ve ayıptan sorumluluğa
ilişkin hükümler uygulanmaz.
Artırmadan mal alan kişi, o mala,
tapu siciline veya satış koşullarına ya da kanuna göre belirli olan durumu,
hakları ve yükleri ile birlikte malik olur.
İsteğe bağlı açık artırmalarda
satıcı, satılanın zaptından ve ayıplarından sorumludur. Ancak, aldatma durumu
dışında, artırma koşullarında açıkça belirtip duyurmak suretiyle bu
sorumluluktan kurtulabilir.
IV. Artırmanın iptali
MADDE 281- Hukuka veya ahlaka aykırı yollara başvurularak ihalenin
gerçekleştirilmesi sağlanmışsa her ilgili, iptal sebebini öğrendiği günden
başlayarak on gün ve her hâlde ihale tarihini izleyen bir yıl içinde ihalenin
iptalini mahkemeden isteyebilir.
Cebrî
artırmalar hakkında özel hükümler saklıdır.
İKİNCİ BÖLÜM
Mal Değişim
Sözleşmesi
A.Tanımı
MADDE 282- Mal değişim sözleşmesi, taraflardan
birinin diğer tarafa bir veya birden çok şeyin zilyetlik ve mülkiyetini, diğer
tarafın da karşı edim olarak başka bir veya birden çok şeyin zilyetlik ve
mülkiyetini devretmeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Tabi olduğu hükümler
MADDE 283- Satış sözleşmesine ilişkin hükümler,
mal değişim sözleşmesine de uygulanır; buna göre taraflardan her biri, vermeyi
üstlendiği şey bakımından satıcı, kendisine verilmesi üstlenilen şey bakımından
alıcı durumundadır.
C. Zapttan ve ayıptan sorumluluk
MADDE 284- Satış sözleşmesinin zapttan ve
ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümleri uygun düştüğü ölçüde, mal değişim
sözleşmesine de uygulanır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bağışlama
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 285- Bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlararası sonuç
doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma
yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
Henüz edinilmemiş olan bir haktan
feragat etmek veya bir mirası reddetmek, bağışlama
değildir.
Ahlaki bir ödevin yerine
getirilmesi de bağışlama sayılmaz.
B. Bağışlama ehliyeti
I. Bağışlayan için
MADDE 286- Fiil ehliyetine sahip olan herkes, eşler arasındaki mal
rejiminden veya miras hukukundan doğan sınırlamalar saklı kalmak üzere,
bağışlama yapabilir.
Bağışlamayı izleyen bir yıl içinde
başlatılmış bir yargılama sonucunda bağışlayanın, savurganlığı yüzünden
kısıtlanmasına karar verilirse, o bağışlama mahkemece iptal
edilebilir.
II. Bağışlanan için
MADDE 287- Fiil ehliyeti bulunmayan kişi ayırt etme gücüne sahipse,
bağışlamayı kabul edebilir. Ancak, bağışlananın yasal temsilcisi bu kişinin
bağışlamayı kabulünü yasaklar veya bağışlanılan şeyin geri verilmesini
emrederse, bağışlama ortadan kalkar.
C. Kurulması
I. Bağışlama sözü verme
MADDE
288- Bağışlama sözü vermenin
geçerliliği, bu sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.
Bir taşınmazın veya
taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği,
ancak resmî şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
Şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz
olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde, elden
bağışlama hükmündedir. Ancak, geçerliliği resmî şekle bağlanmış olan
bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz.
II. Elden bağışlama
MADDE 289- Elden bağışlama, bağışlayanın bir
taşınırını bağışlanana teslim etmesiyle kurulmuş olur.
III. Koşullu bağışlama
MADDE 290- Bağışlama, bir koşula bağlanarak
yapılabilir.
Yerine getirilmesi bağışlayanın
ölümüne bağlı olan bağışlamada, vasiyete ilişkin hükümler
uygulanır.
IV. Yüklemeli bağışlama
MADDE 291- Bağışlayan bağışlamasına yüklemeler
koyabilir.
Bağışlayan, sözleşme gereğince
bağışlanan tarafından kabul edilmiş olan yüklemelerin yerine getirilmesini
isteyebilir.
Kamu yararına olarak bağışlamaya
konulmuş olan bir yüklemenin yerine getirilmesini isteme yetkisi, bağışlayanın
ölümünden sonra, ilgili kamu kurumuna geçer.
Bağışlama konusunun değeri,
yüklemenin yerine getirilmesi masraflarını karşılamaz ve aşan kısım kendisine
ödenmezse bağışlanan, yüklemeyi yerine getirmekten
kaçınabilir.
V. Bağışlayana dönme koşullu bağışlama
MADDE 292- Bağışlayan, bağışlananın kendisinden önce ölmesi
durumunda, bağışlama konusunun kendisine dönmesi koşulunu
koyabilir.
Bağışlama konusu, taşınmaza veya
taşınmaz üzerindeki bir ayni hakka ilişkin ise, bağışlayana dönme koşulu tapu
siciline şerh verilebilir.
VI. Bağışlama önerisinin geri alınması
MADDE 293- Bir kimse başkasına bağışlamayı önerdiği bir malı, başka
mallarından fiilen ayırmış olsa bile, bağışlananın kabulüne kadar, bağışlama
önerisini geri alabilir.
D. Bağışlayanın sorumluluğu
MADDE
294-
Bağışlayan, bağışlamadan doğan zarardan bu zarara ağır kusuruyla sebep
olmadıkça, bağışlanana karşı sorumlu değildir.
Bağışlayan, bağışlanılan şey veya
alacak hakkında ayrıca garanti sözü vermişse, bununla sorumlu
olur.
E. Bağışlamanın ortadan kalkması
I. Bağışlamanın geri alınması
MADDE 295- Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse,
elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve
bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri
verilmesini isteyebilir:
1. Bağışlanan, bağışlayana veya
yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.
2. Bağışlanan, bağışlayana veya
onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde
aykırı davranmışsa.
3. Bağışlanan, yüklemeli
bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine
getirmemişse.
II. Bağışlama sözü vermenin geri alınması ve ifadan
kaçınma
MADDE 296- Bağışlama sözü veren, aşağıdaki durumlarda sözünü geri
alabilir ve onu ifadan kaçınabilir:
1. Elden bağışlanılan bir
malın geri verilmesini isteyebileceği sebeplerden biri
varsa.
2. Mali durumu, sonradan sözün
yerine getirilmesini kendisi için olağanüstü ağır kılacak ölçüde
değişmişse.
3. Bağışlama sözü verdikten sonra,
kendisi için yeni aile yükümlülükleri doğmuş veya bu yükümlülükleri önemli
ölçüde ağırlaşmışsa.
Bağışlama sözü verenin borcunu
ödeme güçsüzlüğü belirlenir veya iflasına karar verilirse, ifa yükümlülüğü
ortadan kalkar.
III. Geri alma hakkının süresi
ve mirasçılara geçmesi
MADDE 297- Bağışlayan, geri alma sebebini öğrendiği günden
başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alabilir.
Bağışlayan bir yıllık süre dolmadan
ölürse, geri alma hakkı mirasçılarına geçer ve mirasçıları bu sürenin sona
ermesine kadar bu hakkı kullanabilirler.
Bağışlayan, sağlığında geri alma
sebebini öğrenememişse, mirasçıları, ölümünden başlayarak bir yıl içinde
bağışlamayı geri alma hakkını kullanabilirler.
Bağışlanan, bağışlayanı kasten ve
hukuka aykırı olarak öldürür veya onun geri alma hakkını kullanmasını
engellerse, mirasçıları bağışlamayı geri alabilirler.
IV. Bağışlayanın ölümü
MADDE 298- Aksi kararlaştırılmamışsa, dönemsel edimleri içeren
bağışlama, bağışlayanın ölümüyle sona erer.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Kira Sözleşmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hükümler
A. Tanımı
MADDE 299- Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını
veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının
da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği
sözleşmedir.
B. Kira süresi
MADDE 300-
Kira sözleşmesi, belirli ve belirli
olmayan bir süre için yapılabilir.
Kararlaştırılan sürenin geçmesiyle
herhangi bir bildirim olmaksızın sona erecek kira sözleşmesi belirli sürelidir;
diğer kira sözleşmeleri belirli olmayan bir süre için yapılmış
sayılır.
C. Kiraya verenin borçları
I. Teslim borcu
MADDE 301- Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte,
sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme
süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Bu hüküm, konut ve çatılı işyeri
kiralarında kiracı aleyhine değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise,
kiracı aleyhine genel işlem koşulları yoluyla bu hükme aykırı düzenleme
yapılamaz.
II. Vergi ve benzeri yükümlülüklere katlanma
borcu
MADDE 302- Kiralananla ilgili zorunlu sigorta, vergi ve benzeri
yükümlülüklere, aksi kararlaştırılmamış veya kanunda öngörülmemiş ise, kiraya
veren katlanır.
III. Yan giderlere katlanma borcu
MADDE 303- Kiraya veren, kiralananın kullanımıyla ilgili olmak
üzere, kendisi veya üçüncü kişi tarafından yapılan yan giderlere katlanmakla
yükümlüdür.
IV. Kiraya verenin kiralananın ayıplarından
sorumluluğu
1. Kiralananın teslim anındaki ayıplarından sorumluluk
MADDE 304- Kiralananın önemli ayıplarla teslimi hâlinde kiracı,
borçlunun temerrüdüne veya kiraya verenin kiralananın sonradan ayıplı duruma
gelmesinden doğan sorumluluğuna ilişkin hükümlere
başvurabilir.
Kiralananın önemli olmayan
ayıplarla tesliminde ise kiracı, kiralananda sonradan ortaya çıkan ayıplardan
dolayı kiraya verenin sorumluluğuna ilişkin hükümlere
başvurabilir.
2. Kiralananın sonradan ayıplı hâle gelmesinden
sorumluluk
a. Genel olarak
MADDE 305- Kiralanan sonradan ayıplı duruma gelirse kiracı, kiraya
verenden ayıpların giderilmesini veya kira bedelinden ayıpla orantılı bir
indirim yapılmasını ya da zararının giderilmesini isteyebilir. Ancak, zararın
giderilmesi istemi diğer seçimlik hakların kullanılmasını
önlemez.
Önemli ayıp durumunda kiracının
sözleşmeyi fesih hakkı saklıdır.
b. Ayıbın giderilmesini isteme ve fesih
MADDE 306- Kiracı, kiraya verenden kiralanandaki ayıbın uygun bir
sürede giderilmesini isteyebilir; bu sürede ayıp giderilmezse kiracı, ayıbı
kiraya veren hesabına gidertebilir ve bundan doğan alacağını kira bedelinden
indirebilir veya kiralananın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini
isteyebilir.
Ayıbın, kiralananın öngörülen
kullanıma elverişliliğini ortadan kaldırması ya da önemli ölçüde engellemesi ve
verilen sürede giderilmemesi hâlinde kiracı, sözleşmeyi
feshedebilir.
Kiraya veren, kiralanandaki ayıbı
gidermek yerine, uygun bir süre içinde ayıpsız benzeriyle
değiştirebilir.
Kiraya veren, kiracıya aynı malın
ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek, onun
seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
c. Kira bedelinin indirilmesi
MADDE 307- Kiracı, kiralananın kullanımını etkileyen ayıpların
varlığı hâlinde, bu ayıpların kiraya veren tarafından öğrenilmesinden ayıbın
giderilmesine kadar geçen süre için, kira bedelinden ayıpla orantılı bir indirim
yapılmasını isteyebilir.
d. Zararın giderimi
MADDE 308- Kiraya veren, kusuru olmadığını ispat etmedikçe,
kiralananın ayıplı olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle
yükümlüdür.
V. Üçüncü kişinin ileri sürdüğü haklar sebebiyle
sorumluluk
1. Zapttan sorumluluk
MADDE 309- Bir üçüncü kişinin kiralananda kiracının hakkıyla
bağdaşmayan bir hak ileri sürmesi durumunda kiraya veren, kiracının bildirimi
üzerine davayı üstlenmek ve kiracının uğradığı her türlü zararı gidermekle
yükümlüdür.
2. Üçüncü kişinin sözleşmenin kurulmasından sonra üstün
hak sahibi olması
a. Kiralananın el değiştirmesi
MADDE 310- Sözleşmenin kurulmasından sonra kiralanan herhangi bir
sebeple el değiştirirse, yeni malik kira sözleşmesinin tarafı
olur.
Kamulaştırmaya ilişkin hükümler
saklıdır.
b. Üçüncü kişinin sınırlı ayni hak sahibi
olması
MADDE 311- Sözleşmenin kurulmasından sonra üçüncü bir kişi,
kiralanan üzerinde kiracının hakkını etkileyen bir ayni hak sahibi olursa,
kiralananın el değiştirmesiyle ilgili hükümler kıyas yoluyla
uygulanır.
c. Tapu siciline şerh
MADDE 312- Taşınmaz kiralarında, sözleşmeyle kiracının kiracılık
hakkının tapu siciline şerhi kararlaştırılabilir.
D. Kiracının borçları
I. Kira bedelini ödeme borcu
1. Genel olarak
MADDE 313- Kiracı, kira bedelini ödemekle
yükümlüdür.
2. İfa zamanı
MADDE 314- Kiracı, aksine sözleşme ve yerel âdet olmadıkça, kira
bedelini ve gerekiyorsa yan giderleri, her ayın sonunda ve en geç kira süresinin
bitiminde ödemekle yükümlüdür.
3. Kiracının temerrüdü
MADDE 315- Kiracı, kiralananın tesliminden sonra muaccel olan kira
bedelini veya yan gideri ödeme borcunu ifa etmezse, kiraya veren kiracıya yazılı
olarak bir süre verip, bu sürede de ifa etmeme durumunda, sözleşmeyi
feshedeceğini bildirebilir.
Kiracıya verilecek süre en az on
gün, konut ve çatılı işyeri kiralarında ise en az otuz gündür. Bu süre, kiracıya
yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren işlemeye
başlar.
II. Özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme
borcu
MADDE 316- Kiracı, kiralananı, sözleşmeye uygun olarak özenle
kullanmak ve kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara
gerekli saygıyı göstermekle yükümlüdür.
Kiracının bu yükümlülüğüne aykırı
davranması durumunda kiraya veren, konut ve çatılı işyeri kirasında, en az otuz gün süre vererek, aykırılığın
giderilmesi, aksi takdirde sözleşmeyi feshedeceği konusunda yazılı bir ihtarda
bulunur. Diğer kira ilişkilerinde ise, kiraya veren, kiracıya önceden bir
ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen
feshedebilir.
Konut ve çatılı işyeri
kirasında, kiracının kiralanana kasten ağır bir zarar vermesi, kiracıya
verilecek sürenin yararsız olacağının anlaşılması veya kiracının bu yükümlülüğe
aykırı davranışının kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile
komşular bakımından çekilmez olması durumlarında kiraya veren, yazılı bir
bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir.
III. Temizlik ve bakım giderlerini ödeme
borcu
MADDE 317- Kiracı, kiralananın olağan kullanımı için gerekli
temizlik ve bakım giderlerini ödemekle yükümlüdür. Bu konuda yerel âdete de
bakılır.
IV. Ayıpları kiraya verene bildirme borcu
MADDE 318- Kiracı, kendisinin gidermekle yükümlü olmadığı ayıpları
kiraya verene gecikmeksizin bildirmekle yükümlüdür; aksi takdirde bundan doğan
zarardan sorumludur.
V. Ayıpların giderilmesine ve kiralananın gösterilmesine
katlanma borcu
MADDE 319- Kiracı, kiralananın ayıplarının giderilmesine ya da
zararların önlenmesine yönelik çalışmalara katlanmakla
yükümlüdür.
Kiracı, bakım, satış ya da sonraki
kiralama için zorunlu olduğu ölçüde, kiraya verenin ve onun belirlediği üçüncü
kişinin kiralananı gezip görmesine izin vermekle
yükümlüdür.
Kiraya veren, çalışmaları ve
kiralananın gezilip görüleceğini uygun bir süre önce
kiracıya bildirmek ve bunların yapıldığı sırada kiracının
yararlarını göz önünde tutmak zorundadır.
Kiracının kira bedelinin
indirilmesine ve zararının giderilmesine ilişkin hakları
saklıdır.
E. Özel durumlar
I. Kiralananda yenilik ve değişiklik
yapılması
1. Kiraya veren tarafından
MADDE 320- Kiraya veren, kiralananda, kira sözleşmesinin feshini
gerektirmeyen ve kiracıdan katlanması beklenebilecek olan yenilik ve
değişiklikler yapabilir.
Bu yenilik ve
değişikliklerin yapılması sırasında kiraya veren, kiracının menfaatlerini
gözetmekle yükümlüdür. Kiracının, kira bedelinin indirilmesine ve zararının
giderilmesine ilişkin hakları saklıdır.
2. Kiracı tarafından
MADDE 321- Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasıyla kiralananda
yenilik ve değişiklikler yapabilir.
Yenilik ve değişikliklere rıza
gösteren kiraya veren, yazılı olarak kararlaştırılmış olmadıkça, kiralananın
eski durumuyla geri verilmesini isteyemez.
Kiracı, aksine yazılı bir anlaşma
yoksa, kiraya verenin rızasıyla yaptığı yenilik ve değişiklikler sebebiyle
kiralananda ortaya çıkan değer artışının karşılığını
isteyemez.
II. Alt kira ve kullanım hakkının devri
MADDE 322- Kiracı, kiraya verene zarar verecek bir değişikliğe yol
açmamak koşuluyla, kiralananı tamamen veya kısmen başkasına kiraya verebileceği
gibi, kullanım hakkını da başkasına devredebilir.
Kiracı, konut ve çatılı işyeri
kiralarında, kiraya verenin yazılı rızası olmadıkça, kiralananı başkasına
kiralayamayacağı gibi, kullanım hakkını da devredemez.
Alt kiracı, kiralananı kiracıya
tanınandan başka biçimde kullandığı takdirde kiracı, kiraya verene karşı sorumlu
olur. Bu durumda kiraya veren, kiracısına karşı sahip olduğu hakları alt
kiracıya veya kullanım hakkını devralana karşı da
kullanabilir.
III. Kira ilişkisinin
devri
MADDE 323- Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça, kira
ilişkisini başkasına devredemez. Kiraya veren, işyeri kiralarında haklı sebep
olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz.
Kiraya verenin yazılı rızasıyla
kira ilişkisi kendisine devredilen kişi, kira sözleşmesinde kiracının yerine
geçer ve devreden kiracı, kiraya verene karşı borçlarından
kurtulur.
İşyeri kiralarında devreden kiracı,
kira sözleşmesinin bitimine kadar ve en fazla iki yıl süreyle devralanla
birlikte müteselsilen sorumlu olur.
IV. Kiralananın kullanılmaması
1. Genel olarak
MADDE 324- Kullanıma elverişli bulundurulduğu sürece kiralanan,
kiracının kendisinden kaynaklanan bir sebeple kullanılmasa veya sınırlı olarak
kullanılsa bile kiracı, kira bedelini ödemekle yükümlüdür. Bu durumda, kiraya
verenin yapmaktan kurtulduğu giderler kira bedelinden indirilir.
2. Kiralananın sözleşmenin bitiminden önce geri
verilmesi
MADDE 325- Kiracı, sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın
kiralananı geri verdiği takdirde, kira sözleşmesinden doğan borçları,
kiralananın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul bir süre için devam
eder. Kiracının bu sürenin geçmesinden önce kiraya verenden kabul etmesi
beklenebilecek, ödeme gücüne sahip ve kira ilişkisini devralmaya hazır yeni bir
kiracı bulması hâlinde, kiracının kira sözleşmesinden doğan borçları sona
erer.
Kiraya veren, yapmaktan kurtulduğu
giderler ile kiralananı başka biçimde kullanmakla elde ettiği veya elde etmekten
kasten kaçındığı yararları kira bedelinden indirmekle
yükümlüdür.
V. Takastan feragat yasağı
MADDE 326- Kiracı ve kiraya veren, kira sözleşmesinden doğan
alacaklarını takas etme hakkından önceden feragat
edemezler.
F. Sözleşmenin sona ermesi
I. Sürenin geçmesi
MADDE 327- Açık veya örtülü biçimde bir süre belirlenmişse, kira
sözleşmesi bu sürenin sonunda kendiliğinden sona erer.
Taraflar, bu durumda, açık bir
anlaşma olmaksızın kira ilişkisini sürdürürlerse, kira sözleşmesi belirsiz
süreli sözleşmeye dönüşür.
II. Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde fesih
bildirimi
1. Genel olarak
MADDE 328- Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde taraflardan her
biri, daha uzun bir fesih bildirim süresi veya başka bir fesih dönemi
kararlaştırılmış olmadıkça, yasal fesih dönemlerine ve fesih bildirim sürelerine
uyarak sözleşmeyi feshedebilir. Fesih dönemlerinin hesabında, kira sözleşmesinin
başlangıç tarihi esas alınır.
Sözleşmede veya kanunda belirtilen
fesih dönemine veya bildirim süresine uyulmamışsa, bildirim bir sonraki fesih
dönemi için geçerli olur.
2. Taşınmaz ve taşınır yapı kiralarında
MADDE 329- Taraflardan her biri, bir taşınmaza veya taşınır bir
yapıya ilişkin kira sözleşmesini yerel âdette belirlenen kira döneminin sonu
için veya böyle bir âdetin bulunmaması durumunda, altı aylık kira döneminin sonu
için, üç aylık fesih bildirim süresine uyarak
feshedebilir.
3. Taşınır kiralarında
MADDE 330- Taraflardan her biri, bir taşınıra ilişkin kira
sözleşmesini üç gün önceden yapılacak fesih bildirim süresine uyarak her zaman
feshedebilir.
Kiraya verenin meslekî faaliyeti
gereği kiraya verdiği ve kiracının da özel kullanımına yarayan taşınır bir malın
kiracısı, kira sözleşmesini, üç aylık kira dönemi sonu için en az bir ay önceden
yapacağı bir fesih bildirimiyle sona erdirebilir. Bu durumda kiraya verenin,
zararının giderilmesini isteme hakkı yoktur.
III. Olağanüstü fesih
1. Önemli sebepler
MADDE 331- Taraflardan her biri, kira ilişkisinin devamını kendisi
için çekilmez hâle getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal
fesih bildirim süresine uyarak her zaman feshedebilir.
Hâkim, durum ve koşulları göz
önünde tutarak, olağanüstü fesih bildiriminin parasal sonuçlarını karara
bağlar.
2. Kiracının iflası
MADDE 332- Kiracı, kiralananın tesliminden sonra iflas ederse kiraya
veren, işleyecek kira bedelleri için güvence verilmesini
isteyebilir.
Kiraya veren, güvence verilmesi
için kiracı ve iflas masasına yazılı olarak uygun bir süre verir. Bu süre içinde
kendisine güvence verilmezse kiraya veren, sözleşmeyi herhangi bir fesih
bildirim süresine uymaksızın hemen feshedebilir.
3. Kiracının ölümü
MADDE 333- Kiracının ölmesi durumunda mirasçıları, yasal fesih
bildirim süresine uyarak en yakın fesih dönemi sonu için sözleşmeyi
feshedebilirler.
G. Kiralananın geri verilmesi
I. Genel olarak
MADDE 334- Kiracı kiralananı ne durumda teslim almışsa, kira
sözleşmesinin bitiminde o durumda geri vermekle yükümlüdür. Ancak, kiracı
sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla kiralananda meydana gelen eskimelerden ve
bozulmalardan sorumlu değildir.
Kiracının, sözleşmenin sona ermesi
hâlinde, sözleşmeye aykırı kullanmadan doğacak zararları giderme dışında,
başkaca bir tazminat ödeyeceğini önceden taahhüt etmesine ilişkin anlaşmalar
geçersizdir.
II. Kiralananın gözden
geçirilmesi ve kiracıya bildirme
MADDE 335- Kiraya veren, geri verme sırasında kiralananın durumunu
gözden geçirmek ve kiracının sorumlu olduğu eksiklikleri ve ayıpları ona hemen
yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bu bildirim yapılmazsa, kiracı her türlü
sorumluluktan kurtulur. Ancak, teslim alma sırasında olağan incelemeyle
belirlenemeyecek olan eksikliklerin ve ayıpların varlığı hâlinde, kiracının
sorumluluğu devam eder. Kiraya veren, bu tür eksiklikleri ve ayıpları
belirlediğinde, kiracıya hemen yazılı olarak bildirmek
zorundadır.
H. Kiraya verenin hapis hakkı
I. Konusu
MADDE 336- Taşınmaz kiralarında kiraya veren, işlemiş bir yıllık ve
işlemekte olan altı aylık kira bedelinin güvencesi olmak üzere, kiralananda
bulunan ve kiralananın döşenmesine veya kullanılmasına yarayan taşınırlar
üzerinde hapis hakkına sahiptir.
Kiraya verenin hapis hakkı, alt
kiracının asıl kiracıya olan kira borcunu aşmamak üzere, alt kiracının
kiralanana getirdiği aynı nitelikteki taşınırları da
kapsar.
Hapis hakkı, kiracının
haczedilemeyen malları üzerinde kullanılamaz.
II. Üçüncü kişilere ait olan eşya
MADDE 337- Üçüncü kişilerin, kiraya verenin kiracıya ait olmadığını
bildiği veya bilmesi gerektiği eşya ile çalınmış, kaybolmuş veya başka bir
biçimde malikinin elinden iradesi dışında çıkmış eşya üzerindeki hakları, kiraya
verenin hapis hakkından önce gelir.
Kiraya veren, kiracı tarafından
kiralanana getirilmiş olan taşınırların kiracının mülkiyetinde olmadığını kira
sözleşmesi devam ederken öğrendiği hâlde, sözleşmeyi en yakın fesih döneminin
sonu için feshetmezse, bu eşya üzerindeki hapis hakkını
kaybeder.
III. Hakkın kullanılması
MADDE 338- Kiracı, taşınmak veya kiralananda bulunan taşınırları
başka bir yere taşımak istediği takdirde, kiraya veren, alacağını güvence altına
almasını sağlayacak miktardaki taşınırı, sulh hâkiminin veya icra müdürünün
kararıyla alıkoyabilir.
Alıkoyma kararının konusu olan
eşya, gizlice veya zorla götürülürse, götürülmelerinden başlayarak on gün içinde
kolluk gücünün yardımıyla kiralanana geri getirilir.
İKİNCİ
AYIRIM
Konut ve Çatılı
İşyeri Kiraları
A. Uygulama alanı
MADDE 339- Konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin hükümler,
bunlarla birlikte kullanımı kiracıya bırakılan eşya hakkında da uygulanır. Ancak
bu hükümler, niteliği gereği geçici kullanıma özgülenmiş taşınmazların altı ay
ve daha kısa süreyle kiralanmalarında uygulanmaz.
Kamu kurum ve kuruluşlarının, hangi
usul ve esaslar içinde olursa olsun yaptıkları bütün kira sözleşmelerine de bu
hükümler uygulanır.
B. Bağlantılı sözleşme
MADDE 340- Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin kurulması
ya da sürdürülmesi, kiracının yararı olmaksızın, kiralananın kullanımıyla
doğrudan ilişkisi olmayan bir borç altına girmesine bağlanmışsa, kirayla
bağlantılı sözleşme geçersizdir.
C. Kullanma giderleri
MADDE 341- Kiracı, konut ve çatılı işyeri kiralarında, sözleşmede
aksi öngörülmemişse veya aksine yerel âdet yoksa, ısıtma, aydınlatma ve su gibi
kullanma giderlerine katlanmakla yükümlüdür.
Giderlere katlanan taraf, bu
giderleri ispat edici belgelerin birer örneğini, istem üzerine diğer tarafa
vermek zorundadır.
D. Kiracının güvence vermesi
MADDE 342- Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmeyle kiracıya
güvence verme borcu getirilmişse, bu güvence üç aylık kira bedelini
aşamaz.
Güvence olarak para veya kıymetli
evrak verilmesi kararlaştırılmışsa kiracı, kiraya verenin onayı olmaksızın
çekilmemek üzere, parayı vadeli bir tasarruf hesabına yatırır, kıymetli evrakı
ise bir bankaya depo eder. Banka, güvenceleri ancak iki tarafın rızasıyla veya
icra takibinin kesinleşmesiyle ya da kesinleşmiş mahkeme kararına dayanarak geri
verebilir.
Kiraya veren, kira sözleşmesinin
sona ermesini izleyen üç ay içinde kiracıya karşı kira sözleşmesiyle ilgili bir
dava açtığını veya icra ya da iflas yoluyla takibe giriştiğini bankaya yazılı
olarak bildirmemişse banka, kiracının istemi üzerine güvenceyi geri vermekle
yükümlüdür.
E. Kira bedeli
I. Genel olarak
MADDE 343- Kira sözleşmelerinde kira bedelinin belirlenmesi dışında,
kiracı aleyhine değişiklik yapılamaz.
II. Belirlenmesi
MADDE 344 - Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira
bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında üretici fiyat endeksindeki
artış oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun
süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır.
Taraflarca bu konuda bir anlaşma
yapılmamışsa, kira bedeli, bir önceki kira yılının üretici fiyat endeksindeki
artış oranını geçmemek koşuluyla hâkim tarafından, kiralananın durumu göz önüne
alınarak hakkaniyete göre belirlenir.
Taraflarca bu konuda bir anlaşma
yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun süreli veya beş yıldan
sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş yılın sonunda,
yeni kira yılında uygulanacak kira bedeli, hâkim tarafından üretici fiyat
endeksindeki artış oranı, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde
tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenir. Her beş yıldan sonraki kira
yılında bu biçimde belirlenen kira bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere
göre değiştirilebilir.
Sözleşmede kira bedeli yabancı para
olarak kararlaştırılmışsa, beş yıl geçmedikçe kira bedelinde değişiklik
yapılamaz. Ancak, bu Kanunun, "Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı 138 inci maddesi
hükmü saklıdır. Beş yıl geçtikten sonra kira bedelinin belirlenmesinde, yabancı
paranın değerindeki değişiklikler de göz önünde tutularak üçüncü fıkra hükmü
uygulanır.
III. Dava açma süresi ve kararın etkisi
MADDE 345- Kira bedelinin belirlenmesine ilişkin dava her zaman
açılabilir.
Ancak, bu dava, yeni dönemin
başlangıcından en geç otuz gün önceki bir tarihte açıldığı ya da kiraya veren
tarafından bu süre içinde kira bedelinin artırılacağına ilişkin olarak kiracıya
yazılı bildirimde bulunulmuş olması koşuluyla, izleyen yeni kira dönemi sonuna
kadar açıldığı takdirde, mahkemece belirlenecek kira bedeli, bu yeni kira
döneminin başlangıcından itibaren kiracıyı bağlar.
Sözleşmede yeni kira döneminde kira
bedelinin artırılacağına ilişkin bir hüküm varsa, yeni kira döneminin sonuna
kadar açılacak davada mahkemece belirlenecek kira bedeli de, bu yeni dönemin
başlangıcından itibaren geçerli olur.
IV. Kiracı aleyhine düzenleme yasağı
MADDE 346- Kiracıya, kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir
ödeme yükümlülüğü getirilemez. Özellikle, kira bedelinin zamanında ödenmemesi
hâlinde ceza koşulu ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel
olacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
F. Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin sona
ermesi
I. Bildirim yoluyla
1. Genel olarak
MADDE 347- Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli
sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça,
sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme
süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama
süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en
az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep göstermeksizin
sözleşmeye son verebilir.
Belirsiz süreli kira
sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on
yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona
erdirebilirler.
Genel hükümlere göre fesih hakkının
kullanılabileceği durumlarda, kiraya veren veya kiracı sözleşmeyi sona
erdirebilir.
2. Bildirimin geçerliliği
a. Şekil
MADDE 348- Konut ve çatılı işyeri kiralarında fesih bildiriminin
geçerliliği, yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.
b. Aile konutu
MADDE 349- Aile konutu olarak kullanılmak üzere kiralanan
taşınmazlarda kiracı, eşinin açık rızası olmadıkça kira sözleşmesini
feshedemez.
Bu rızanın alınması mümkün olmazsa
veya eş haklı sebep olmaksızın rızasını vermekten kaçınırsa kiracı, hâkimden bu
konuda bir karar vermesini isteyebilir.
Kiracı olmayan eşin, kiraya verene
bildirimde bulunarak kira sözleşmesinin tarafı sıfatını kazanması hâlinde kiraya
veren, fesih bildirimi ile fesih ihtarına bağlı bir ödeme süresini kiracıya ve
eşine ayrı ayrı bildirmek zorundadır.
II. Dava yoluyla
1. Kiraya verenden kaynaklanan sebeplerle
a. Gereksinim, yeniden inşa ve imar
MADDE 350- Kiraya veren, kira sözleşmesini;
1. Kiralananı kendisi, eşi,
altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için
konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa,
2. Kiralananın yeniden inşası veya
imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu
işler sırasında kiralananın kullanımı imkânsız ise,
belirli süreli sözleşmelerde
sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere
göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak
belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona
erdirebilir.
b. Yeni malikin gereksinimi
MADDE 351- Kiralananı sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi,
altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için
konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, edinme
tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek
koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı bir davayla sona
erdirebilir.
Kiralananı sonradan edinen kişi,
dilerse gereksinim sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme hakkını, sözleşme süresinin
bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla da
kullanabilir.
2. Kiracıdan kaynaklanan sebeplerle
MADDE 352- Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya
verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği
hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir
ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona
erdirebilir.
Kiracı, bir yıldan kısa süreli kira
sözleşmelerinde kira süresi içinde; bir yıl ve daha uzun süreli kira
sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira
bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına
sebep olmuşsa kiraya veren, kira süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda
ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde, dava
yoluyla kira sözleşmesini sona erdirebilir.
Kiracının veya birlikte yaşadığı
eşinin aynı ilçe veya belde belediye sınırları içinde oturmaya elverişli bir
konutu bulunması durumunda kiraya veren, kira sözleşmesinin kurulması sırasında
bunu bilmiyorsa, sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay içinde sözleşmeyi dava
yoluyla sona erdirebilir.
3. Dava süresinin uzaması
MADDE 353- Kiraya veren, en geç davanın açılması için öngörülen
sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse, dava açma süresi bir
kira yılı için uzamış sayılır.
4. Dava sebeplerinin sınırlılığı
MADDE 354- Dava yoluyla kira sözleşmesinin sona erdirilmesine
ilişkin hükümler, kiracı aleyhine değiştirilemez.
5. Yeniden kiralama yasağı
MADDE 355- Kiraya veren, gereksinim amacıyla kiralananın
boşaltılmasını sağladığında, haklı sebep olmaksızın, kiralananı üç yıl
geçmedikçe eski kiracısından başkasına kiralayamaz.
Yeniden inşa ve imar
amacıyla boşaltılması sağlanan taşınmazlar, eski hâli ile, haklı sebep
olmaksızın üç yıl geçmedikçe başkasına kiralanamaz. Eski kiracının, yeniden inşa
ve imarı gerçekleştirilen taşınmazları, yeni durumu ve yeni kira bedeli ile
kiralama konusunda öncelik hakkı vardır. Bu hakkın, kiraya verenin yapacağı
yazılı bildirimi izleyen bir ay içinde kullanılması gerekir; bu öncelik hakkı
sona erdirilmedikçe, taşınmaz üç yıl geçmeden başkasına
kiralanamaz.
Kiraya veren, bu hükümlere aykırı
davrandığı takdirde, eski kiracısına son kira yılında ödenmiş olan bir yıllık
kira bedelinden az olmamak üzere tazminat ödemekle
yükümlüdür.
6. Kiracının ölümünde sözleşmenin sürdürülmesi
MADDE 356- Ölen kiracının ortakları veya bu ortakların aynı meslek
ve sanatı yürüten mirasçıları ve ölen kiracı ile birlikte aynı konutta
oturanlar, sözleşmeye ve kanun hükümlerine uydukları sürece, taraf olarak kira
sözleşmesini sürdürebilirler.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Ürün Kirası
A. Tanımı
MADDE 357- Ürün kirası kiraya verenin, kiracıya, ürün veren bir
şeyin veya hakkın kullanılmasını ve ürünlerin devşirilmesini bedel karşılığında
bırakmayı üstlendiği sözleşmedir.
Ürüne katılmalı kira, kira
bedelinin devşirilecek ürünün belli bir oranı olarak kararlaştırıldığı ürün
kirasıdır. Bu oran sözleşmeyle kararlaştırılmamışsa, yerel âdete göre
belirlenir.
B. Genel hükümlerin uygulanması
MADDE 358- Bu ayırımda ürün kirasına ilişkin özel hüküm
bulunmadıkça, kira sözleşmesine ilişkin genel hükümler
uygulanır.
C. Tutanak düzenleme
MADDE 359- Kira sözleşmesi, araç ve gereçleri, hayvanları,
devredilen eşyayı veya stoklanmış malları da içeriyorsa taraflar, bunların
değerlerini birlikte takdir ederek iki nüsha düzenleyecekleri tutanağa geçirip
imzalayarak, birbirlerine vermekle yükümlüdürler.
D. Kiraya verenin borçları
I. Teslim borcu
MADDE 360- Kiraya veren, birlikte kiralanmış taşınır şeyler varsa
bunlar da içinde olmak üzere, kiralananı, sözleşmenin amacına uygun biçimde
kullanılmaya ve işletilmeye elverişli bir durumda kiracıya teslim etmek ve
sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür.
II. Esaslı onarımlar
MADDE 361- Kiraya veren, kira süresi içinde yapılması zorunlu olan
esaslı onarımları, kiracı tarafından bildirilir bildirilmez, gideri kendisine
ait olmak üzere yapmakla yükümlüdür.
E. Kiracının borçları
I. Kira bedelini ve yan giderleri ödeme borcu
1. Genel olarak
MADDE 362- Kiracı, sözleşmede aksine bir hüküm veya yerel âdet
olmadıkça, kira bedelini ve yan giderleri her kira yılının ve en geç kira
süresinin sonunda ödemekle yükümlüdür.
Kiracı, kiralananın tesliminden
sonra vadesi gelmiş kira bedelini veya yan giderleri ödemezse kiraya veren,
kiracıya yazılı olarak en az altmış günlük bir önel verip, bu önel içinde
ödememesi durumunda sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir.
2. Olağanüstü durumlarda kira bedelinden
indirim
MADDE 363- Tarımsal bir taşınmazın her zamanki verimi, olağanüstü
felaket veya doğal olaylar yüzünden önemli ölçüde azalırsa kiracı, kira
bedelinden orantılı bir miktarın indirilmesini isteyebilir.
Bu haktan başlangıçta feragat,
ancak kira bedelinin belirlenmesi sırasında bu gibi durumların meydana gelmesi
olasılığı göz önünde tutulmuş veya doğan zarar bir sigorta ile karşılanmış ise,
geçerli olur.
II. Kiralananı kullanma ve işletme borcu
MADDE 364- Kiracı, kiralananı özgülendiği amaca uygun ve iyi
bir biçimde işletmekle, özellikle ürün vermeye elverişli bir durumda
bulundurmakla yükümlüdür.
Kiracı, kiraya verenin
izni olmaksızın, kiralananın işletme usulünü, kira süresinin bitiminden sonra
etkisi görülebilecek biçimde değiştiremez.
III. Bakım borcu
MADDE 365- Kiracı, kiralananın bakımını gereği gibi sağlamakla
yükümlüdür.
Kiracı, yerel âdete uygun
olarak küçük onarımları yapmak, bozulan veya kullanılmayla yok olan düşük
değerli araç ve gereçlerin yerine yenilerini koymak
zorundadır.
F. Alt kira ve kullanım hakkını devir
yasağı
MADDE 366- Kiracı, kiraya verenin rızası olmaksızın kiralananı
başkasına kiraya veremeyeceği gibi, kullanım ve işletme hakkını da başkasına
devredemez. Ancak kiracı, kiralananda bulunan bazı yerleri, kiraya veren için
zarar doğuracak bir değişikliği gerektirmemek koşuluyla kiraya verebilir.
Kiracının, başkasıyla yaptığı bu
kira sözleşmelerine, alt kiraya ilişkin kurallar, kıyas yoluyla
uygulanır.
G. Sözleşmenin sona ermesi
I. Sona erme sebepleri
1. Sürenin geçmesi
MADDE 367- Belirli süreli kira sözleşmesi, sürenin bitiminde
kendiliğinden sona erer.
Ancak, tarafların örtülü olarak
sözleşmeyi sürdürmeleri hâlinde, aksi kararlaştırılmadıkça, kira sözleşmesi
birer yıl için yenilenmiş sayılır.
Yenilenen kira sözleşmesi yasal
bildirim süresine uyularak, her kira yılının sonu için
feshedilebilir.
2. Fesih bildirimi
MADDE 368- Belirsiz süreli sözleşmede, fesih bildirim süresi
sözleşme veya yerel âdetle belirlenmemişse, en az altı aylık bir bildirim
süresine uyulmak koşuluyla, taraflardan her biri sözleşmeyi
feshedebilir.
Aksine bir anlaşma yoksa, tarımsal
taşınmazlara ilişkin ürün kiralarında yerel âdetçe uygulanan bahar veya güz
mevsimleri için; diğer ürün kiralarında ise herhangi bir zaman için fesih
bildirimi yapılabilir.
3. Olağanüstü fesih
a. Önemli
sebepler
MADDE 369- Taraflardan biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için
çekilmez hâle getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal
fesih bildirim süresine uyarak her zaman feshedebilir.
Hâkim, durum ve koşulları göz
önünde tutarak, olağanüstü fesih bildiriminin parasal sonuçlarını karara
bağlar.
b. Kiracının iflası
MADDE 370- Kiracının iflası hâlinde sözleşme, iflasın açıldığı anda,
kendiliğinden sona erer. Ancak, kiraya veren, işlemekte olan kira ve tutanağa
geçirilen eşya için yeterli güvence verildiği takdirde, sözleşmeyi kira yılının
sonuna kadar sürdürmekle yükümlüdür.
c. Kiracının ölümü
MADDE 371- Kiracının ölümü hâlinde, onun mirasçıları ve kiraya
veren, altı aylık yasal fesih bildirim sürelerine uymak koşuluyla, sözleşmeyi
feshedebilirler.
II. Sona
ermenin sonuçları
1. Geri verme
MADDE 372- Kira süresinin bitiminde kiracı, kiralananı, tutanağa
geçirilmiş olan bütün eşyalarla birlikte ve bulundukları durumda geri vermekle
yükümlüdür.
Kiracı, iyi işletilme durumunda
kaçınılabilecek olan değer eksiklikleri için tazminat ödemekle
yükümlüdür.
Kiracı, kiralanana göstermekle
yükümlü olduğu özen çerçevesinde meydana gelen değer artışları için tazminat
isteyemez.
2. Tutanağa geçirilmiş eşya
MADDE 373- Kiralanan teslim edilirken tutanağa geçirilmiş olan
eşyalara değer biçilmişse kiracı, kira sözleşmesi sona erince, bunları özdeş tür
ve değerde olmak üzere geri vermekle veya değer eksikliklerini gidermekle
yükümlüdür.
Kiracı, kiraya verenin kusurunu ya
da mücbir sebebin varlığını ispat ederek geri vermekten veya tazminat ödemekten
kurtulabilir.
Kiracı, kendisinin yaptığı
masraflardan veya emeğinden doğan değer artışı için tazminat
isteyebilir.
3. Ürün ve yetişme giderleri
MADDE 374- Tarımsal bir taşınmazın kiracısı, kira sözleşmesinin sona
erdiği anda henüz devşirilmemiş ürünler üzerinde bir hak ileri
süremez.
Ancak kiracı, ürünün yetişmesi için
yapmış olduğu tarım giderlerinin hâkim tarafından belirlenecek miktarını, kiraya
verenden tazminat olarak isteyebilir ve bu tazminat işlemiş kiralardan
indirilir.
4. Saman, gübre ve benzerleri
MADDE 375- Kiralananı geri veren kiracı, düzenli bir işletmenin
gerektirdiği oranda, son yılın samanlarını,
hayvan yataklarını, kuru ot ve gübrelerini kiralananda bırakmakla
yükümlüdür.
Kiracı, almış olduğundan daha
fazlasını bırakıyorsa, bıraktığı fazlalık için tazminat isteme hakkına sahiptir;
aldığından daha az bırakıyorsa, eksikleri tamamlamak veya değer eksikliğini
gidermekle yükümlüdür.
H. Hayvan kirası
I. Konusu
MADDE 376- Tarımsal bir taşınmazın kirasıyla bağlantılı olmayan
geviş getirici hayvanların kirasında, aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa,
kiralanan hayvanların kira süresi içindeki bütün ürünleri kiracının
olur.
Kiracı, kiralanan hayvanları
beslemek, onlara iyi bakmak ve kiraya verene para veya hayvanlardan elde ettiği
ürünün belli bir payını ödemekle yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE 377- Aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa kiracı, kiralanan
hayvanların uğradığı bir zarardan, bu zararın, korumada dikkat ve özen
gösterildiği hâlde meydana gelmiş olduğunu ispat etmedikçe
sorumludur.
Kiracı, kendi kusuruyla sebebiyet
vermediği olağanüstü koruma giderleri için kiraya verenden tazminat
isteyebilir.
Kiracı, önemli kazaları ya da
hastalıkları gecikmeksizin kiraya verene bildirmekle yükümlüdür.
III. Fesih
MADDE 378- Aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa, belirsiz bir süre
için yapılan sözleşmeyi, taraflardan her biri, dilediği zaman
feshedebilir.
Ancak, fesih dürüstlük kurallarına
aykırı ve uygun olmayan bir zamanda yapılamaz.
BEŞİNCİ
BÖLÜM
Ödünç
Sözleşmeleri
BİRİNCİ
AYIRIM
Kullanım
Ödüncü
A. Tanımı
MADDE 379- Kullanım ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir şeyin
karşılıksız olarak kullanılmasını ödünç alana bırakmayı ve ödünç alanın da o
şeyi kullandıktan sonra geri vermeyi üstlendiği
sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Ödünç alanın kullanım hakkı
MADDE 380- Ödünç alan, ödünç konusunu ancak sözleşmede
kararlaştırılan şekilde, sözleşmede hüküm yoksa niteliğine veya özgülendiği
amaca göre kullanabilir.
Ödünç alan, ödünç konusunu
başkasına kullandıramaz.
Ödünç alan, bu hükümlere aykırı
davrandığı durumlarda, beklenmedik hâllerden doğan zararlardan da sorumludur.
Ancak, bu hükümlere uymuş olsaydı bile zararın doğacağını ispat ederse
sorumluluktan kurtulur.
II. Bakım ve koruma giderleri
MADDE
381- Ödünç alan, ödünç konusunun olağan
bakım ve koruma giderlerini karşılamakla yükümlüdür.
Ödünç alan, ödünç verenin
yararına yapmak zorunda kaldığı olağanüstü giderlerin ödenmesini
isteyebilir.
III. Müteselsil sorumluluk
MADDE 382- Bir şeyi birlikte ödünç alanlar, ondan müteselsilen
sorumlu olurlar.
C. Sona ermesi
I. Amacı belirlenmiş kullanmada
MADDE 383-
Kullanma
için belirli bir süre öngörülmemişse, ödünç alanın, ödünç konusunu sözleşme
uyarınca kullanmış olmasıyla veya kullanabilecek kadar bir zaman
geçmesiyle sözleşme sona erer.
Ödünç alan, ödünç
konusunu sözleşmeye aykırı olarak kullanır, onu bozar veya kullanmak için başka
bir kimseye verirse ya da önceden bilinmeyen bir durum yüzünden ödünç verenin
ivedi gereksinimi ortaya çıkarsa, ödünç veren o şeyi daha önce geri
isteyebilir.
II. Amacı belirlenmemiş kullanmada
MADDE 384- Ödünç konusu, kullanım süresi ve hangi amaçla
kullanılacağı belirlenmeden verilmişse, ödünç veren onu dilediği zaman geri
isteyebilir.
III. Ödünç alanın ölümü
MADDE 385- Kullanım ödüncü sözleşmesi, ödünç alanın ölmesiyle
kendiliğinden sona erer.
İKİNCİ
AYIRIM
Tüketim
Ödüncü
A. Tanımı
MADDE 386- Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar
parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı
nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği
sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Faiz
1. Genel olarak
MADDE 387- Ticari olmayan tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca
kararlaştırılmış olmadıkça faiz istenemez.
Ticari tüketim ödüncü
sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmamış olsa bile faiz
istenebilir.
2. Faize ilişkin özel kurallar
MADDE 388- Tüketim ödüncü sözleşmesinde faiz oranı belirlenmemişse,
kural olarak ödünç alma zamanında ve yerinde o tür ödünçlerde geçerli olan faiz
oranı uygulanır.
Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa,
belirlenen faiz, yıllık olarak ödenir.
Faizin anaparaya eklenerek birlikte
yeniden faiz yürütülmesi kararlaştırılamaz.
II. Zamanaşımı
MADDE 389- Ödünç alanın, ödünç konusunun teslimine ve ödünç verenin
de bu şeyin teslim alınmasına ilişkin istemleri, diğer tarafın bu konuda
temerrüde düşmesinden başlayarak altı ayın geçmesiyle zamanaşımına
uğrar.
III. Ödünç alanın ödeme güçsüzlüğü
MADDE 390- Ödünç alan, ödünç sözleşmesinin kurulmasından sonra ödeme
güçsüzlüğüne düşerse ödünç veren, ödünç konusunun tesliminden
kaçınabilir.
Ödünç veren, ödünç alanın
sözleşmenin kurulmasından önce ödeme güçsüzlüğüne düşmüş olduğunu daha sonra
öğrenmişse, aynı hakka sahiptir.
C. Para yerine verilen şeyler
MADDE 391- Ödünç alana, sözleşmede kararlaştırılan para yerine,
kıymetli evrak veya ticari mallar verilirse, borcun tutarı, bunların teslim
zamanı ve yerindeki borsa ya da piyasa değeri üzerinden hesaplanır; aksine
yapılan sözleşme geçersizdir.
D. Geri verme zamanı
MADDE 392- Ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir gün ya da
bildirim süresi veya borcun geri istendiği anda muaccel olacağı kararlaştırılmamışsa ödünç
alan, ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü
değildir.
ALTINCI
BÖLÜM
Hizmet
Sözleşmeleri
BİRİNCİ
AYIRIM
Genel Hizmet
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 393- Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak
belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya
yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
İşçinin işverene bir hizmeti kısmi
süreli olarak düzenli biçimde yerine getirmeyi üstlendiği sözleşmeler de hizmet
sözleşmesidir.
Genel hizmet sözleşmesine ilişkin
hükümler, kıyas yoluyla çıraklık sözleşmesine de uygulanır; özel kanun hükümleri
saklıdır.
B. Kurulması
MADDE 394- Hizmet sözleşmesi, kanunda aksine bir hüküm olmadıkça
özel bir şekle bağlı değildir.
Bir kimse, durumun gereklerine göre
ancak ücret karşılığında yapılabilecek bir işi belli bir zaman için görür ve bu
iş de işveren tarafından kabul edilirse, aralarında hizmet sözleşmesi kurulmuş
sayılır.
Geçersizliği sonradan anlaşılan
hizmet sözleşmesi, hizmet ilişkisi ortadan kaldırılıncaya kadar, geçerli bir
hizmet sözleşmesinin bütün hüküm ve sonuçlarını doğurur.
C. İşçinin borçları
I. Bizzat çalışma borcu
MADDE 395- Sözleşmeden veya durumun gereğinden aksi anlaşılmadıkça,
işçi yüklendiği işi bizzat yapmakla yükümlüdür.
II. Özen ve sadakat borcu
MADDE 396- İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı
menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır.
İşçi, işverene ait makineleri, araç
ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak
kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine teslim edilmiş olan
malzemeye özen göstermekle yükümlüdür.
İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği
sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye
hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete
girişemez.
İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği,
özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı
süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin
haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin
sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.
III. Teslim ve hesap verme borcu
MADDE 397- İşçi, üstlendiği işin görülmesi sırasında üçüncü kişiden
işveren için aldığı şeyleri ve özellikle paraları derhâl ona teslim etmek ve
bunlar hakkında hesap vermekle yükümlüdür.
İşçi, hizmetin ifasından dolayı
elde ettiği şeyleri de derhâl işverene teslim etmekle
yükümlüdür.
IV. Fazla çalışma borcu
MADDE 398- Fazla çalışma, ilgili kanunlarda belirlenen normal
çalışma süresinin üzerinde ve işçinin rızasıyla yapılan çalışmadır. Ancak,
normal süreden daha fazla çalışmayı gerektiren bir işin yerine getirilmesi
zorunluluğu doğar, işçi bunu yapabilecek durumda bulunur ve aynı zamanda
kaçınması da dürüstlük kurallarına aykırı olursa işçi, karşılığı verilmek
koşuluyla, fazla çalışmayı yerine getirmekle yükümlüdür.
Özel kanunlardaki hükümler
saklıdır.
V. Düzenlemelere ve talimata uyma borcu
MADDE 399- İşveren, işin görülmesi ve işçilerin işyerindeki
davranışlarıyla ilgili genel düzenlemeler yapabilir ve onlara özel talimat
verebilir. İşçiler, bunlara dürüstlük kurallarının gerektirdiği ölçüde uymak
zorundadırlar.
VI. İşçinin sorumluluğu
MADDE 400- İşçi, işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan
sorumludur.
Bu sorumluluğun belirlenmesinde;
işin tehlikeli olup olmaması, uzmanlığı ve eğitimi gerektirip gerektirmemesi ile
işçinin işveren tarafından bilinen veya bilinmesi gereken yetenek ve nitelikleri
göz önünde tutulur.
D. İşverenin borçları
I. Ücret ödeme borcu
1. Ücret
a. Genel olarak
MADDE 401- İşveren, işçiye sözleşmede veya toplu iş sözleşmesinde
belirlenen; sözleşmede hüküm bulunmayan hâllerde ise, asgari ücretten az olmamak
üzere emsal ücreti ödemekle yükümlüdür.
b. Fazla çalışma ücreti
MADDE 402- İşveren, fazla çalışma için işçiye normal çalışma
ücretini en az yüzde elli fazlasıyla ödemekle yükümlüdür.
İşveren, işçinin rızasıyla fazla
çalışma ücreti yerine, uygun bir zamanda fazla çalışmayla orantılı olarak izin
verebilir.
c. İşin sonucundan pay alma
MADDE 403- Sözleşmeyle işçiye ücretle birlikte üretilenden, cirodan
veya kârdan belli bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa, hesap dönemi sonunda bu
pay, yasal hükümler veya genellikle kabul edilmiş ticari esaslar göz önünde
tutularak belirlenir.
İşçiye belli bir pay verilmesi
kararlaştırılan hâllerde, payın hesaplanmasında uyuşulamazsa işveren, işçiye
veya onun yerine, birlikte kararlaştırdıkları ya da hâkimin atadığı bilirkişiye
bilgi vermek ve bilginin dayanağını oluşturan işletmeyle ilgili defter ve
belgeleri incelemesine sunmak; kârdan bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa,
işveren işçiye, istemi üzerine ayrıca yıl sonu kâr zarar cetvelini vermek
zorundadır.
d. Aracılık ücreti
MADDE 404- İşçiye belli işlerde aracılık yapması karşılığında
işverence bir ücret ödeneceği kararlaştırılmışsa, aracılık yapılan işlemin
üçüncü kişi ile geçerli olarak kurulmasıyla işçinin istem hakkı
doğar.
Borçların kısım kısım ifa edileceği
sözleşmeler ile sigorta sözleşmelerinde, her kısma ilişkin ücret isteminin bu
kısma ilişkin borcun muaccel olmasıyla veya yerine getirilmesiyle doğacağı
yazılı olarak kararlaştırılabilir.
İşçinin aracılığı suretiyle işveren
ile üçüncü kişi arasında kurulan sözleşme, işveren tarafından kusuru olmaksızın
ifa edilmezse veya üçüncü kişi borçlarını yerine getirmezse, ücret istemine
yönelik hak sona erer. Sadece kısmi ifa hâlinde, ücretten orantılı olarak
indirim yapılır.
Sözleşmeyle işçiye, kendisine
ödenecek aracılık ücretinin hesabını tutma yükümlülüğü getirilmemişse, işveren
işçiye ücretin muaccel olduğu her dönem için, bu ücrete tabi işlemleri de içeren
yazılı hesap vermekle yükümlüdür.
Hesabı gözden geçirme ihtiyacı
ortaya çıkarsa işveren, işçiye veya onun yerine, birlikte kararlaştırdıkları ya
da hâkimin atadığı bilirkişiye bilgi vermek ve bilginin dayanağını oluşturan
işletmeyle ilgili defter ve belgeleri onun incelemesine sunmak
zorundadır.
e. İkramiye
MADDE 405- İşveren, bayram, yılbaşı ve doğum günü gibi belirli
günler dolayısıyla işçilerine özel ikramiye verebilir. Ancak, işçilerin
ikramiyeyi istem hakları bu konuda anlaşmanın veya çalışma şartının ya da
işverenin tek taraflı taahhüdünün varlığı hâlinde doğar.
Hizmet sözleşmesi ikramiyenin
verildiği dönemden önce sona ermişse, ikramiyenin çalıştığı süreye yansıyan
bölümü ödenir.
2. Ücretin ödenmesi
a. Ödeme süresi
MADDE 406- Aksine âdet olmadıkça, işçiye ücreti her ayın sonunda
ödenir. Ancak, hizmet sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle daha kısa ödeme
süreleri belirlenebilir.
Daha kısa bir ödeme süresi
kararlaştırılmamışsa veya aksine âdet yoksa, aracılık ücreti her ayın sonunda
ödenir. Ancak, işlemlerin yapılması altı aydan daha uzun bir süre gerektirdiği
takdirde, aracılık ücreti asıl ücrete ek olarak kararlaştırılmışsa, yazılı
anlaşmayla ödeme daha ileri bir tarihe bırakılabilir.
Asıl ücrete ek olarak üretilenden
pay verilmesi öngörülen hâllerde, ürün payı belirlenir belirlenmez, cirodan veya
kârdan pay verilmesi kararlaştırılan hâllerde ise payın, hesap dönemini izleyen
en geç üç ay içinde belirlenerek ödenmesi şarttır.
İşveren, işçiye zorunlu ihtiyacının
ortaya çıkması hâlinde ve hakkaniyet gereği ödeyebilecek durumda ise, hizmetiyle
orantılı olarak avans vermekle yükümlüdür.
b. Ücretin korunması
MADDE 407- Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkaktan o ay içinde ödenenlerin özel olarak açılan
banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi
mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin
bulunduğu il ve benzeri unsurları dikkate alarak iş sahiplerini zorunlu tutmaya,
banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit
istihkakın, brüt ya da kanuni kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar
üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken
yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her
çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme
zorunluluğuna tabî tutulan iş sahipleri, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları dışında
ödeyemezler. Her ödeme döneminde, işçiye hesap pusulası verilir. İşçilerin
ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarının özel olarak
açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesine ilişkin diğer ûsul ve
esaslar, anılan bakanlıklarca müştereken çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
İşveren, işçiden olan alacağı ile
ücret borcunu işçinin rızası olmadıkça takas edemez. Ancak, işçinin
kasten sebebiyet verdiği yargı kararıyla sabit bir zarardan doğan alacaklar,
ücretin haczedilebilir kısmı kadar takas edilebilir.
Ücretin işveren lehine
kullanılacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
3. İşgörme ediminin ifasının engellenmesi hâlinde ücret
a. İşverenin temerrüdü hâlinde
MADDE 408- İşveren, işgörme ediminin yerine getirilmesini kusuruyla
engellerse veya edimi kabulde temerrüde düşerse, işçiye ücretini ödemekle
yükümlü olup, işçiden bu edimini daha sonra yerine getirmesini isteyemez. Ancak,
işçinin bu engelleme sebebiyle yapmaktan
kurtulduğu giderler ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan
bilerek kaçındığı yararlar ücretinden indirilir.
b. İşçinin çalışmayı durdurması hâlinde
MADDE 409- Uzun süreli bir hizmet ilişkisinde işçi, hastalık,
askerlik veya kanundan doğan çalışma ve benzeri sebeplerle kusuru olmaksızın, iş
gördüğü süreye oranla kısa bir süre için işgörme edimini ifa edemezse işveren,
başka bir yolla karşılanmadığı takdirde, o süre için işçiye hakkaniyete uygun
bir ücret ödemekle yükümlüdür.
4. Ücret alacağının haczi, devri ve
rehnedilmesi
MADDE 410- İşçilerin ücretinin dörtte birinden fazlası
haczedilemez, başkasına devredilemez
ve rehnedilemez. Ancak, işçinin bakmakla yükümlü olduğu aile bireyleri için
hâkim tarafından takdir edilecek miktar, bu orana dâhil değildir. Nafaka
alacaklılarının hakları saklıdır.
Gelecekteki ücret alacaklarının
devredilmesi veya rehnedilmesi geçersizdir.
5. Parça başına veya götürü iş
a. İş verme
MADDE 411- İşçi, sözleşme gereğince yalnız bir işveren için sadece
parça başına veya götürü iş yapmayı üstlenmişse işveren, ona yeterli iş vermekle
yükümlüdür.
İşveren, kendi kusuru olmaksızın
sözleşmede öngörülen parça başına veya götürü iş sağlayamayacak durumda
bulunduğu veya işletme koşulları geçici olarak gerektirdiği takdirde işçiye,
ücreti zaman esasına göre öder. Bu durumda, zamana göre ödenecek ücret,
anlaşmada veya hizmet ya da toplu iş sözleşmesinde belirlenmemişse işveren,
işçiye parça başına veya götürü olarak daha önce aldığı ortalama ücrete eşdeğer
bir ücret ödemekle yükümlüdür.
Parça başına veya götürü ya da
zamana göre iş sağlayamayan işveren, en azından işgörme edimini kabulde temerrüt
hükümleri uyarınca zamana göre işgörmede ödeyeceği ücreti ödemekle
yükümlüdür.
b. Birim ücreti
MADDE 412- İşçi, sözleşme gereğince parça başına veya götürü olarak
çalışmayı üstlendiği takdirde işveren, her işin başlamasından önce ona ödenecek
birim ücretini bildirmekle yükümlüdür.
Bu bildirimi yapmayan işveren, aynı
veya benzer bir iş için belirlenmiş olan birim ücretini ödemekle
yükümlüdür.
II. İş araç ve malzemeleri
MADDE 413- Aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa, işveren işçiye bu
iş için gerekli araçları ve malzemeyi sağlamakla
yükümlüdür.
İşçi işverenle anlaşarak kendi araç
veya malzemesini işin görülmesine özgülerse, aksi anlaşmada kararlaştırılmadıkça
veya yerel âdet bulunmadıkça işveren, bunun için işçiye uygun bir karşılık
ödemekle yükümlüdür.
III. Giderler
1. Genel olarak
MADDE 414- İşveren, işin görülmesinin gerektirdiği her türlü
harcama ile işçiyi işyeri dışında çalıştırdığı takdirde, geçimi için zorunlu
olan harcamaları da ödemekle yükümlüdür.
Yazılı olarak yapılmış bir hizmet
veya toplu iş sözleşmesinde, bizzat işçi tarafından karşılanması kararlaştırılan
harcamaların, işçiye götürü biçimde günlük, haftalık veya aylık olarak ödenmesi
öngörülebilir. Ancak bu ödeme, zorunlu harcamaları karşılayacak miktardan az
olamaz.
Zorunlu harcamaların kısmen veya
tamamen işçi tarafından bizzat karşılanmasına ilişkin anlaşmalar
geçersizdir.
2. Taşıma araçları
MADDE 415- İşçi, işin görülmesi için işverenle anlaşarak işverenin
veya kendisinin sağladığı bir taşıma aracı kullanıyorsa, taşıtın işletilmesi ve
bakımı için gerekli olağan giderler, hizmet için kullanıldığı ölçüde işverence
karşılanır.
İşçi işverenle anlaşarak, işin
görülmesinde kendi motorlu aracını kullanıyorsa, işveren ayrıca bu araçla ilgili
vergiyi, zorunlu mali sorumluluk sigortası primini ve aracın yıpranması
karşılığında uygun bir tazminatı hizmet için kullanıldığı ölçüde işçiye ödemekle
yükümlüdür.
İşçi işverenle anlaşarak, hizmetin
görülmesinde kendisine ait diğer taşıma araçlarını ve hayvanlarını kullanıyorsa
işveren, bunların kullanma ve bakımı için gerekli olan olağan giderleri hizmet
için kullanıldığı ölçüde karşılamakla yükümlüdür.
3. Giderlerin ödenmesi
MADDE 416- İşçinin yapmış olduğu giderlerden doğan alacağı, daha
kısa bir süre kararlaştırılmamışsa veya yerel âdet yoksa, her defasında
ücretle birlikte ödenir.
İşçi, sözleşmeden doğan borçlarını
yerine getirmek için düzenli olarak masraf yapıyorsa, kendisine en az ayda bir
olmak üzere belirli aralıklarla uygun bir avans verilir.
IV. İşçinin kişiliğinin korunması
1. Genel olarak
MADDE 417- İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak
ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni
sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu
tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli
önlemleri almakla yükümlüdür.
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri
noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her
türlü önleme uymakla yükümlüdür.
İşverenin yukarıdaki hükümler
dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut
bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların
tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine
tabidir.
2. Ev düzeni içinde çalışmada
MADDE 418- İşçi işverenle birlikte ev düzeni içinde yaşıyorsa
işveren, yeterli gıda ve uygun bir barınak sağlamakla
yükümlüdür.
İşçi, kusuru olmaksızın hastalık
veya kaza gibi sebeplerle işgörme edimini yerine getiremezse işveren, sosyal
sigortalar yardımlarından yararlanamayan, bir yıla kadar çalışmış işçinin
bakımını ve tedavisini, iki hafta süreyle sağlamak zorundadır. İşçinin bir yılı
aşan her hizmet yılı için söz konusu süre, dört haftayı aşmamak üzere ikişer gün
artırılır.
İşveren, işçinin gebeliğinde ve
doğum yapması durumunda da aynı edimleri yerine getirmekle
yükümlüdür.
3. Kişisel verilerin kullanılmasında
MADDE 419- İşveren, işçiye ait kişisel verileri, ancak işçinin işe
yatkınlığıyla ilgili veya hizmet sözleşmesinin ifası için zorunlu olduğu ölçüde
kullanabilir.
Özel kanun hükümleri
saklıdır.
V. Ceza koşulu ve ibra
MADDE 420- Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza
koşulu geçersizdir.
İşçinin işverenden alacağına
ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin
sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu
alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına
nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları
taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini
ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme
belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde
dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması
zorunludur.
İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri,
destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri
dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da
uygulanır.
VI. Tatil ve izinler
1. Hafta tatili ve iş arama izni
MADDE 421- İşveren, işçiye her hafta, kural olarak pazar günü veya
durum ve koşullar buna imkân vermezse, bir tam çalışma günü tatil vermekle
yükümlüdür.
İşveren, belirsiz süreli hizmet
sözleşmesinin feshi hâlinde, bildirim süresi içinde işçiye ücretinde bir kesinti
olmaksızın, günde iki saat iş arama izni vermekle
yükümlüdür.
İzin saatlerinin ve günlerinin
belirlenmesinde, işyerinin ve işçinin haklı menfaatleri göz önünde
tutulur.
2. Yıllık izin
a. Süresi
MADDE 422- İşveren, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yılda en
az iki hafta ve onsekiz yaşından küçük işçiler ile elli yaşından büyük işçilere
de en az üç hafta ücretli yıllık izin vermekle yükümlüdür.
b. İndirimi
MADDE 423- İşçi, bir hizmet yılı içinde kendi kusuruyla toplam bir
aydan daha uzun bir süreyle hizmeti yerine getirmediği takdirde işveren,
çalışılmayan her tam ay için, yıllık ücretli izin süresinden bir gün indirim
yapabilir.
İşçi, bir hizmet yılı içinde kendi
kusuru olmaksızın hastalık, kaza, yasal bir yükümlülüğün veya kamu görevinin
yerine getirilmesi gibi kişiliğine bağlı sebeplerle en çok üç ay süreyle işgörme
edimini yerine getiremediği takdirde, işveren yıllık ücretli izin süresinden
indirim yapamaz.
İşveren, gebelik ve doğum yapma
sebebiyle işgörme edimini en çok üç ay süreyle yerine getiremeyen kadın işçinin
yıllık ücretli izin süresinden indirim yapamaz.
Hizmet veya toplu iş
sözleşmeleriyle, işçinin aleyhine hüküm doğuracak şekilde, ikinci ve üçüncü
fıkra hükümlerine aykırı düzenleme yapılamaz.
c. Kullanılması
MADDE 424- Yıllık ücretli izinler, kural olarak aralıksız biçimde
verilir; ancak tarafların anlaşmasıyla ikiye bölünerek de
kullanılabilir.
İşveren, yıllık ücretli izin
tarihlerini, işyerinin veya ev düzeninin menfaatleriyle bağdaştığı ölçüde,
işçinin isteklerini göz önünde tutarak belirler.
d. Ücreti
MADDE 425- İşveren, yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye,
yıllık ücretli izin süresine ilişkin ücretini, ilgili işçinin izne başlamasından
önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermekle
yükümlüdür.
İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece,
işverenden alacağı para ve başka menfaatler karşılığında yıllık ücretli izin
hakkından feragat edemez.
Hizmet sözleşmesinin herhangi bir
sebeple sona ermesi hâlinde, işçinin hak kazanıp da kullanamadığı yıllık izin
sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden
kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı, hizmet
sözleşmesinin sona erdiği tarihte işlemeye başlar.
VII. Hizmet belgesi
MADDE 426- İşveren, işçinin isteği üzerine her zaman, işin
türünü ve süresini içeren bir hizmet belgesi vermekle
yükümlüdür.
İşçinin açıkça istemde bulunması
hâlinde, hizmet belgesinde onun işgörmedeki becerisi ile tutum ve davranışları
da belirtilir.
Hizmet belgesinin zamanında
verilmemesinden veya belgede doğru olmayan bilgiler bulunmasından zarar gören
işçi veya işçiyi işe alan yeni işveren, eski işverenden tazminat
isteyebilir.
E. Sınaî ve fikrî mülkiyet hakkı
MADDE 427- Hizmet buluşları üzerinde işçinin ve işverenin hakları,
bunların kazanılması ile diğer sınaî ve fikrî mülkiyet hakları konusunda özel
kanun hükümleri uygulanır.
F. Hizmet ilişkisinin devri
I. İşyerinin tamamının veya bir bölümünün
devri
MADDE 428 İşyerinin tamamı veya bir bölümü hukuki bir işlemle
başkasına devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut
olan hizmet sözleşmeleri, bütün hak ve borçları ile birlikte devralana
geçer.
İşçinin hizmet süresine bağlı
hakları bakımından, onun devreden işveren yanında işe başladığı tarih esas
alınır.
Yukarıdaki hükümlere göre devir
hâlinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken
borçlardan, devreden ve devralan işveren müteselsilen sorumludurlar. Ancak,
devreden işverenin bu yükümlülüklerden doğan sorumluluğu, devir tarihinden
itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
II. Sözleşmenin devri
MADDE 429- Hizmet sözleşmesi, ancak işçinin yazılı rızası alınmak
suretiyle, sürekli olarak başka bir işverene
devredilebilir.
Devir işlemiyle, devralan, bütün
hak ve borçları ile birlikte, hizmet sözleşmesinin işveren tarafı olur. Bu
durumda, işçinin, hizmet süresine bağlı hakları bakımından, devreden işveren
yanında işe başladığı tarih esas alınır.
G. Sözleşmenin sona ermesi
I. Belirli süreli sözleşmede
MADDE 430- Belirli süreli hizmet sözleşmesi, aksi
kararlaştırılmadıkça, fesih bildiriminde bulunulmasına gerek olmaksızın, sürenin
bitiminde kendiliğinden sona erer.
Belirli süreli sözleşme, süresinin
bitiminden sonra örtülü olarak sürdürülüyorsa, belirsiz süreli sözleşmeye
dönüşür. Ancak, esaslı bir sebebin varlığı hâlinde, üst üste belirli süreli
hizmet sözleşmesi kurulabilir.
Taraflardan her biri, on yıldan
uzun süreli hizmet sözleşmesini on yıl geçtikten sonra, altı aylık fesih
bildirim süresine uyarak feshedebilir. Fesih, ancak bu süreyi izleyen aybaşında
hüküm ifade eder.
Sözleşmenin fesih bildirimiyle sona
ereceği kararlaştırılmış ve iki taraf da fesih bildiriminde bulunmamışsa,
sözleşme belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür.
II. Belirsiz süreli sözleşmede
1. Genel olarak fesih hakkı
MADDE 431- Taraflardan her birinin, belirsiz süreli sözleşmeyi
fesih sürelerine uyarak feshetme hakkı vardır.
2. Fesih bildirim süresi
a. Genel olarak
MADDE 432- Belirsiz süreli hizmet sözleşmelerinin feshinden önce,
durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir.
Hizmet sözleşmesi; bildirimin diğer
tarafa ulaşmasından başlayarak, hizmet süresi bir yıla kadar sürmüş olan işçi
için iki hafta sonra; bir yıldan beş yıla kadar sürmüş işçi için dört hafta ve
beş yıldan fazla sürmüş işçi için altı hafta sonra sona
erer.
Bu süreler kısaltılamaz; ancak
sözleşmeyle artırılabilir.
İşveren, fesih bildirim süresine
ait ücreti peşin vermek suretiyle hizmet sözleşmesini
feshedebilir.
Fesih bildirim sürelerinin, her iki
taraf için de aynı olması zorunludur; sözleşmede farklı süreler öngörülmüşse,
her iki tarafa da en uzun olan fesih bildirim süresi
uygulanır.
Hizmet sözleşmesinin askıya
alındığı hâllerde fesih bildirim süreleri işlemez.
b. Deneme süresi içinde
MADDE 433- Taraflar, hizmet sözleşmesine iki ayı aşmamak koşuluyla
deneme süresi koyabilirler. Deneme süresi konulmuşsa taraflar, bu süre içinde
fesih süresine uymak zorunda olmaksızın, hizmet sözleşmesini tazminatsız
feshedebilirler.
İşçinin çalıştığı günler için ücret
ve diğer hakları saklıdır.
III. Feshe karşı koruma
MADDE 434- Hizmet sözleşmesinin fesih hakkının kötüye kullanılarak
sona erdirildiği durumlarda işveren, işçiye fesih bildirim süresine ait
ücretin üç katı tutarında tazminat ödemekle
yükümlüdür.
IV. Derhâl fesih
1. Koşulları
a. Haklı sebepler
MADDE 435- Taraflardan her biri, haklı sebeplerle sözleşmeyi derhâl
feshedebilir. Sözleşmeyi fesheden taraf, fesih sebebini yazılı olarak bildirmek
zorundadır.
Sözleşmeyi fesheden taraftan,
dürüstlük kurallarına göre hizmet ilişkisini sürdürmesi beklenemeyen bütün durum
ve koşullar, haklı sebep sayılır.
b. İşverenin ödeme güçsüzlüğüne düşmesi
MADDE 436- İşverenin ödeme güçsüzlüğüne düşmesi hâlinde işçi,
sözleşmeden doğan hakları uygun bir süre içinde işveren tarafından güvenceye
bağlanmazsa, sözleşmeyi derhâl feshedebilir.
2. Sonuçları
a. Haklı sebeple fesihte
MADDE 437- Haklı fesih sebepleri, taraflardan birinin sözleşmeye
uymamasından doğmuşsa o taraf, sebep olduğu zararı, hizmet ilişkisine dayanan
bütün haklar göz önünde tutularak, tamamen gidermekle
yükümlüdür.
Diğer durumlarda hâkim, bütün durum
ve koşulları göz önünde tutarak haklı sebeple feshin maddi sonuçlarını serbestçe
değerlendirir.
b. Haklı sebebe dayanmayan fesihte
MADDE 438- İşveren, haklı sebep olmaksızın hizmet sözleşmesini
derhâl feshederse işçi, belirsiz süreli sözleşmelerde, fesih bildirim süresine;
belirli süreli sözleşmelerde ise, sözleşme süresine uyulmaması durumunda, bu
sürelere uyulmuş olsaydı kazanabileceği miktarı, tazminat olarak
isteyebilir.
Belirli süreli hizmet sözleşmesinde
işçinin hizmet sözleşmesinin sona ermesi yüzünden tasarruf ettiği miktar ile
başka bir işten elde ettiği veya bilerek elde etmekten kaçındığı gelir,
tazminattan indirilir.
Hâkim, bütün durum ve koşulları göz
önünde tutarak, ayrıca miktarını serbestçe belirleyeceği bir tazminatın işçiye
ödenmesine karar verebilir; ancak belirlenecek tazminat miktarı, işçinin altı
aylık ücretinden fazla olamaz.
c. İşçinin haksız olarak işe başlamaması veya işi
bırakması
MADDE 439- İşçi, haklı sebep olmaksızın işe başlamadığı veya aniden
işi bıraktığı takdirde işveren, aylık ücretin dörtte birine eşit bir tazminat
isteme hakkına sahiptir. İşverenin, ayrıca ek zararlarının giderilmesini isteme
hakkı da vardır.
İşveren zarara uğramamışsa veya
uğradığı zarar işçinin aylık ücretinin dörtte birinden az ise, hâkim tazminatı
indirebilir.
Tazminat isteme hakkı takas yoluyla
sona ermemişse işveren, işçinin işe başlamamasından veya işi bırakmasından
başlayarak otuz gün içinde, dava veya takip yoluyla bu hakkını kullanmak
zorundadır. Aksi takdirde, tazminat isteme hakkı düşer.
V. İşçinin veya işverenin ölümü
1. İşçinin ölümü
MADDE 440- Sözleşme, işçinin ölümüyle kendiliğinden sona erer.
İşveren, işçinin sağ kalan eşine ve ergin olmayan çocuklarına, yoksa bakmakla
yükümlü olduğu kişilere, ölüm gününden başlayarak bir aylık; hizmet ilişkisi beş
yıldan uzun bir süre devam etmişse, iki aylık ücret tutarında bir ödeme yapmakla
yükümlüdür.
2. İşverenin ölümü
MADDE 441- İşverenin ölümü hâlinde, yerini mirasçıları alır. Bu
durumda işyerinin tamamının veya bir bölümünün devri ile gerçekleşen hizmet
ilişkisinin devrine ilişkin hükümler kıyas yoluyla
uygulanır.
Hizmet sözleşmesi ağırlıklı olarak
işverenin kişiliği dikkate alınmak suretiyle kurulmuşsa, onun ölümüyle
kendiliğinden sona erer. Ancak, işçi
sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zarar için,
mirasçılardan hakkaniyete uygun bir tazminat isteminde
bulunabilir.
VI. Sözleşmenin sona ermesinin sonuçları
1. Borçların muaccel olması
MADDE 442- Sözleşmenin sona ermesiyle, sözleşmeden doğan bütün
borçlar muaccel olur.
Muacceliyet anı, işçinin
aracılığı suretiyle kurulan hukuki ilişkilerde üçüncü kişinin üstlendiği borç,
hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra tamamen veya kısmen ifa edilecekse
altı aya; dönemsel edimler içeren ilişkilerde bir yıla; sigorta sözleşmelerinde
veya ifası altı aydan uzun bir süreye yayılmış olan işlerde ise iki yıla kadar,
yazılı bir anlaşmayla ertelenebilir.
Üretilenden pay verilmesi öngörülen
hâllerde ürün payı belirlenir belirlenmez, cirodan veya kârdan pay verilmesi
kararlaştırılan hâllerde ise pay, hesap dönemini izleyen en geç üç ay sonunda
muaccel olur.
2. Geri verme yükümlülüğü
MADDE 443- Sözleşmenin sona ermesi durumunda, taraflardan her biri,
diğerinden veya üçüncü bir kişiden diğerinin hesabına, hizmetle ilişkili olarak
almış olduğu şeyleri geri vermekle yükümlüdür.
İşçi, özellikle motorlu taşıtları
ve trafik izin belgelerini, alacaklarından fazla olduğu ölçüde ücret ve masraf
avanslarını geri vermekle yükümlüdür.
Tarafların hapis hakları
saklıdır.
VII. Rekabet yasağı
1. Koşulları
MADDE 444- Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı,
sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten,
özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede
çalışmaktan veya bunların dışında, rakip
işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten
kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet
ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı
işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin
kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse
geçerlidir.
2. Sınırlandırılması
MADDE 445- Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete
aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından
uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında
iki yılı aşamaz.
Hâkim, aşırı nitelikteki
rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin
üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak
suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.
3. Aykırı davranışların sonuçları
MADDE 446- Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu
olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle
yükümlüdür.
Yasağa aykırı davranış bir ceza
koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen
miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu
miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.
İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek
ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması
koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin
davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de
isteyebilir.
4. Sona ermesi
MADDE 447- Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde
gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer.
Sözleşme, haklı bir sebep
olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi
tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.
İKİNCİ
AYIRIM
Pazarlamacılık
Sözleşmesi
A. Tanımı ve kurulması
I. Tanımı
MADDE 448- Pazarlamacılık sözleşmesi, pazarlamacının sürekli olarak,
bir ticari işletme sahibi işveren hesabına ve işletmesinin dışında, her türlü
işlemin yapılmasına aracılık etmeyi veya yazılı anlaşma varsa, bu anlaşmada
belirtilen işlemleri yapmayı, işletme sahibi işverenin de buna karşılık ücret
ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
II. Kurulması
MADDE 449- Pazarlamacılık sözleşmesi, sözleşmenin süresini, sona
ermesini, pazarlamacının yetkilerini, ücret ve masrafların nasıl ödeneceğini,
taraflardan birinin yerleşim yeri yabancı ülkede ise uygulanacak hukukun ve
yetkili mahkemenin hangisi olduğunu içerir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca
sözleşmede yer alması öngörülen hususlar taraflarca belirlenmemişse, kanun
hükümleri ve alışılmış hizmet koşulları uygulanır.
B. Pazarlamacının yükümlülük ve yetkileri
I. Yükümlülükleri
MADDE 450- Pazarlamacı, talimata uymamasını zorunlu kılan haklı bir
sebep olmadıkça, kendisine verilen talimata uygun olarak müşterileri ziyaret
etmekle yükümlüdür; işverenin izni olmadıkça, kendisi veya üçüncü kişiler
hesabına işlem yapamaz, aracılık edemez.
Pazarlamacı, işlem yapmaya
yetkiliyse, talimatta öngörülen fiyatlara ve diğer işlem koşullarına uymak
zorundadır; işveren razı olmadıkça, bunlarda değişiklik
yapamaz.
Pazarlamacı, pazarlama faaliyetleri
ile ilgili olarak düzenli biçimde ayrıntılı bilgi vermek, aldığı siparişleri
işverene derhâl ulaştırmak ve müşteri çevresini ilgilendiren önemli olayları
bildirmekle yükümlüdür.
II. Garanti
MADDE 451- Pazarlamacının, müşterilerin ödememelerinden veya diğer
yükümlülüklerini ifa etmemelerinden sorumlu olacağına ya da alacağın tahsili
için yapılacak masrafları tamamen veya kısmen karşılayacağına ilişkin
anlaşmalar, kesin olarak hükümsüzdür.
Pazarlamacı, kendi müşteri
çevresiyle işlem yapıyorsa, müşterilerin borçlarını ifa etmemesi durumunda,
işverenin her bir işlemde uğrayacağı zararın dörtte birini geçmemek üzere
karşılamayı, uygun bir ek komisyon kararlaştırılması koşuluyla yazılı olarak
üstlenebilir.
Sigorta sözleşmelerinde aracılık
yapan pazarlamacılar, bir primin tamamının veya bir kısmının ödenmemesi
sebebiyle, bunun tahsili için dava veya icra takibi yoluna başvurulması
durumunda, bu amaçla yapılacak masrafların en çok yarısını karşılayacaklarını,
yazılı olarak üstlenebilirler.
III. Yetkileri
MADDE 452- Aksine yazılı anlaşma olmadıkça pazarlamacı, sadece
işlemlere aracılık etmeye yetkilidir.
Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkili
kılınmışsa yetkisi, bu işlerin icrası için gereken bütün olağan hukuki işlem ve
fiilleri kapsar; özel yetki verilmedikçe müşterilerden tahsilat yapamaz ve ödeme
günlerini değiştiremez.
C. İşverenin özel yükümlülükleri
I. Faaliyet alanı
MADDE 453- Pazarlamacıya belirli bir pazarlama alanında veya belirli
bir müşteri çevresinde faaliyette bulunma yetkisi verilmiş ve aksine yazılı
anlaşma da yapılmamışsa işveren, başkalarına aynı alan veya çevrede faaliyette
bulunma yetkisi veremez; ancak, kendisi üçüncü kişilerle işlem yapabilir.
Sözleşmenin pazarlama alanı veya
müşteri çevresine ilişkin hükmünün değiştirilmesini gerektiren bir sebep varsa
işveren, söz konusu hükmü, sözleşmede fesih bildirim süresi öngörülmüş olsa
bile, bu süreye uymadan tek taraflı olarak değiştirebilir; ancak, bu durumda
pazarlamacının tazminat ve hizmet sözleşmesini haklı sebeple sona erdirme hakkı
saklıdır.
II. Ücret
1. Genel olarak
MADDE 454- İşveren, pazarlamacıya sadece belirli bir miktardan veya
bu miktarla birlikte komisyondan oluşan bir ücret ödemekle
yükümlüdür.
Ücretin tamamının veya önemli
kısmının komisyondan oluşacağına ilişkin yazılı anlaşma, kararlaştırılan
komisyonun, pazarlamacının faaliyetinin uygun karşılığını oluşturması koşuluyla
geçerlidir.
Deneme süresi için ödenecek ücret,
serbestçe kararlaştırılabilir. Ancak, deneme süresi iki ayı
geçemez.
2. Komisyon
MADDE 455- Pazarlamacı, belirli bir pazarlama alanı veya belirli bir
müşteri çevresinde faaliyette bulunma yetkisi sadece kendisine verilmişse,
kendisinin veya işverenin bu alan veya çevrede yaptığı bütün işlerde
kararlaştırılmış ya da alışılmış olan komisyonun ödenmesini
isteyebilir.
Belirli bir pazarlama alanı veya
belirli müşteri çevresinde faaliyette bulunma yetkisi pazarlamacıyla birlikte
başkalarına da verilmişse pazarlamacıya, sadece kendisinin aracılık ettiği veya
bizzat yaptığı işler için komisyon ödenir.
Komisyonun muaccel olması anında,
yapılan işin değeri henüz kesin olarak belirlenemiyorsa komisyon, önce alışılmış
olan en az değeri üzerinden, geri kalanı ise, en geç işin yerine getirilmesinde
ödenir.
3. Pazarlama faaliyetinin engellenmesi
MADDE 456- Pazarlamacının pazarlama işlerini yürütmesi, kendi kusuru
olmaksızın imkânsız hâle gelir ve sözleşme veya kanun gereği bu hâlde bile
kendisine ücret ödenmesi gerekirse ücret, sabit ücrete ve komisyonun kaybı
sebebiyle ödenebilecek uygun tazminata göre belirlenir. Ancak komisyon, ücretin
beşte birinden az ise, komisyon kaybı sebebiyle tazminat ödenmeyeceği yazılı
olarak kararlaştırılabilir.
Pazarlamacı, pazarlama işlerini
kendi kusuru olmaksızın yürütme imkânını bulamamasına karşın ücretinin tamamını
almışsa, işverenin istemi üzerine, kendisinin yapabileceği ve kendisinden
beklenebilecek işleri onun işletmesinde yapmakla yükümlüdür.
III. Harcamalar
MADDE 457- Pazarlamacı, aynı zamanda birden fazla işveren hesabına
faaliyette bulunuyorsa, aksi yazılı şekilde kararlaştırılmadıkça, her işveren,
pazarlamacının harcamalarına eşit olarak katılmakla
yükümlüdür.
Harcamaların tamamen veya kısmen sabit ücrete
veya komisyona dâhil edilmesine ilişkin anlaşmalar kesin olarak
hükümsüzdür.
IV. Hapis hakkı
MADDE 458- Pazarlamacılık ilişkisinden doğan muaccel alacaklar ile
işverenin ödeme güçsüzlüğüne düşmesi durumunda, henüz muaccel olmayan
alacakların güvence altına alınması için pazarlamacı, taşınırlar, kıymetli evrak
ve tahsil yetkisine dayanarak müşterilerden almış olduğu paralar üzerinde hapis
hakkına sahiptir.
Pazarlamacı, araç ve taşıma
belgelerini, fiyat tarifelerini, müşterilerle ilgili kayıtlar ile diğer
belgeleri alıkoyamaz.
D. Sona ermesi
I. Özel fesih süresi
MADDE 459- Komisyon, sabit ücretin en az beşte birini oluşturuyor ve
önemli mevsimlik dalgalanmalardan etkileniyorsa işveren, bir önceki mevsimin sona ermesinden beri
kendisiyle çalışmaya devam eden pazarlamacının sözleşmesini, yeni mevsim
sırasında iki aylık fesih süresine uyarak feshedebilir.
Aynı koşullar altında pazarlamacı
da, kendisini bir önceki mevsim sonuna kadar çalıştırmış ve bundan sonra da
çalıştırmaya devam eden işverene karşı, bir sonraki mevsimin başlamasına kadar
olan dönemde, iki aylık fesih süresine uyarak sözleşmeyi
feshedebilir.
II. Özel sonuçlar
MADDE 460- Sözleşmenin sona ermesi hâlinde, pazarlamacının bizzat
yaptığı veya yapılmasına aracılık ettiği bütün işlemler ile kabul ve yerine
getirme zamanına bakılmaksızın, sözleşmenin sona ermesine kadar işverene
iletilen bütün siparişler için komisyon ödenir.
Sözleşmenin sona ermesi hâlinde
pazarlamacı, pazarlamacılık faaliyetinde bulunması için kendisine verilen örnek
ve modelleri, fiyat tarifelerini, müşterilerle ilgili kayıtları ve diğer
belgeleri işverene geri vermekle yükümlüdür. Ancak, pazarlamacının hapis hakkı
saklıdır.
ÜÇÜNCÜ
AYIRIM
Evde Hizmet
Sözleşmesi
A.Tanımı ve çalışma koşulları
I. Tanımı
MADDE 461- Evde hizmet sözleşmesi, işverenin verdiği işi, işçinin
kendi evinde veya belirleyeceği başka bir yerde, bizzat veya aile bireyleriyle
birlikte bir ücret karşılığında görmeyi üstlendiği sözleşmedir.
II. Çalışma koşullarının
bildirilmesi
MADDE 462- İşveren, işçiye her yeni iş verişinde genel çalışma
koşulları dışında kalan ve o işe özgü özellikleri bildirir; gerekiyorsa işçi
tarafından sağlanacak malzemeyi, bu malzemenin sağlanması için kendisine ne
miktarda ödemede bulunacağını ve iş için ödeyeceği ücreti de işçiye yazılı
olarak bildirir.
İşin verilmesinden önce malzeme
için ödenecek bedel ve iş için ödenecek ücret yazıyla bildirilmemişse, bu
işlerde uygulanan alışılmış bedel ve ücret ödenir.
III. İşçinin özel borçları
1. İşin yapılması
MADDE 463- İşçi, işe zamanında başlamak, işi kararlaştırılan
zamanda bitirmek ve çalışmanın sonucunu işverene teslim etmekle yükümlüdür.
İş, işçinin kusuruyla ayıplı olarak
görülmüşse işçi, giderilmesi mümkün olan ayıpları, masrafı kendisine ait olmak
üzere gidermek zorundadır.
2. Malzeme ve iş araçları
MADDE 464- Malzeme ve iş araçları işveren tarafından sağlanmışsa,
işçi bunları gereken özeni göstererek kullanmak, bundan dolayı hesap vermek,
ayrıca kalan malzeme ile iş araçlarını da işverene teslim etmekle yükümlüdür.
İşçi işi görürken, kendisine teslim
edilen malzemenin veya iş araçlarının bozuk olduğunu belirlerse, durumu hemen
işverene bildirir ve işe devam etmeden önce, onun talimatını bekler.
İşçi, kendisine teslim edilen
malzeme veya iş araçlarını kendi kusuruyla kullanılmaz hâle getirirse, işverene
karşı onun kullanılmaz hâle geldiği gündeki rayiç bedeli kadar sorumludur.
IV. İşverenin özel borçları
1. Ürünün kabulü
MADDE 465- İşveren, işçinin üreterek teslim ettiği ürünü inceler;
varsa bulduğu ayıpları teslimden başlayarak bir hafta içinde işçiye bildirir.
Süresinde bildirim yapılmamışsa, ürün mevcut durumuyla kabul edilmiş
sayılır.
2. Ücret
a. Ödenmesi
MADDE 466- Yapılan işin ücreti, işçi, işveren tarafından aralıksız
olarak çalıştırıldığı takdirde, onbeş günde bir veya işçinin rızasıyla ayda bir;
aralıklı olarak çalıştırıldığı takdirde, ürünün her tesliminde ödenir.
Her ücret ödenmesinde işçiye, bir
hesap özeti verilir. Hesap özetinde, varsa kesintilerin miktarı ve sebebi de
gösterilir.
b. Çalışmanın engellenmesi hâlinde
MADDE 467- İşçiyi aralıksız biçimde çalıştıran işveren, ürünü
kabulde temerrüde düştüğü veya işçinin kişiliğinden kaynaklanan sebeplerle ve
kusuru olmaksızın çalışma engellendiği takdirde, hizmet ediminin engellenmesi
durumundaki ücret ödenmesine ilişkin hükümler gereğince, ona ücretini ödemekle
yükümlüdür. Diğer durumlarda işveren, bu hükümlere göre ücret ödemekle yükümlü
değildir.
V. Sona ermesi
MADDE 468- İşçiye deneme amacıyla bir iş verilmişse, aksi
kararlaştırılmadıkça, sözleşme deneme süresi için kurulmuş
sayılır.
İşçi, işveren tarafından aralıksız
olarak çalıştırıldığı takdirde, aksi kararlaştırılmadıkça, sözleşme belirsiz
süreyle yapılmış sayılır; diğer durumlarda sözleşmenin belirli süreyle yapıldığı
kabul edilir.
B. Genel hükümlerin uygulanması
MADDE 469- Pazarlamacılık sözleşmesine ve evde hizmet sözleşmesine
ilişkin hüküm bulunmayan hâllerde, hizmet sözleşmesinin genel hükümleri
uygulanır.
YEDİNCİ
BÖLÜM
Eser
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 470- Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana
getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği
sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Yüklenicinin borçları
1. Genel olarak
MADDE 471- Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini
gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan
sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir
yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas
alınır.
Yüklenici, meydana
getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında
yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin
kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da
yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma
olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve
gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.
2. Malzeme bakımından
MADDE 472- Malzeme yüklenici tarafından sağlanmışsa yüklenici, bu
malzemenin ayıplı olması yüzünden işsahibine karşı, satıcı gibi sorumludur.
Malzeme işsahibi tarafından
sağlanmışsa yüklenici, onları gereken özeni göstererek kullanmakla ve bundan
dolayı hesap ve artanı geri vermekle yükümlüdür.
Eser meydana getirilirken,
işsahibinin sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için gösterdiği yerin
ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında meydana
getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu
durumu hemen işsahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak
sonuçlardan sorumlu olur.
3. İşe başlama ve yürütme
MADDE 473- Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme
hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da işsahibine yüklenemeyecek bir
sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin işi
kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim için
belirlenen günü beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden
dönebilir.
Meydana getirilmesi sırasında,
eserin yüklenicinin kusuru yüzünden ayıplı veya sözleşmeye aykırı olarak meydana
getirileceği açıkça görülüyorsa, işsahibi bunu önlemek üzere vereceği
veya verdireceği uygun bir süre içinde
yükleniciye, ayıbın veya aykırılığın giderilmesi; aksi takdirde
hasar ve masrafları kendisine ait olmak üzere, onarımın veya işe devamın bir
üçüncü kişiye verileceği konusunda ihtarda bulunabilir.
4. Ayıp sebebiyle sorumluluk
a. Ayıbın belirlenmesi
MADDE
474- İşsahibi, eserin tesliminden sonra,
işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları
varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek
zorundadır.
Taraflardan her biri, giderini
karşılayarak, eserin bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini ve sonucun bir
raporla belirlenmesini isteyebilir.
b. İşsahibinin seçimlik hakları
MADDE 475- Eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu
hâllerde işsahibi, aşağıdaki seçimlik haklardan birini
kullanabilir:
1. Eser işsahibinin kullanamayacağı
veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme
hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme.
2. Eseri alıkoyup ayıp oranında
bedelden indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği
takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz
onarılmasını isteme.
İşsahibinin genel hükümlere göre
tazminat isteme hakkı saklıdır.
Eser, işsahibinin taşınmazı
üzerinde yapılmış olup, sökülüp kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa işsahibi,
sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz.
c. İşsahibinin sorumluluğu
MADDE 476- Eserin ayıplı olması, yüklenicinin açıkça yaptığı ihtara
karşın, işsahibinin verdiği talimattan doğmuş bulunur veya herhangi bir sebeple
işsahibine yüklenebilecek olursa işsahibi, eserin ayıplı olmasından doğan
haklarını kullanamaz.
d. Eserin kabulü
MADDE 477- Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra,
yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten
gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar
için sorumluluğu devam eder.
İşsahibi, gözden geçirmeyi ve
bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş
sayılır.
Eserdeki ayıp sonradan ortaya
çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır;
bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.
e. Zamanaşımı
MADDE 478- Yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple
açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki
eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır
kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle
zamanaşımına uğrar.
II. İşsahibinin borçları
1. Bedelin muacceliyeti
MADDE 479- İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel
olur.
Eserin parça parça teslim edilmesi
kararlaştırılmış ve bedel parçalara göre belirlenmişse, her parçanın bedeli onun
teslimi anında muaccel olur.
2. Bedel
a. Götürü bedel
MADDE 480- Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o
bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı
gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.
Ancak, başlangıçta öngörülemeyen
veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar, taraflarca
belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece
güçleştirirse yüklenici, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını
isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde
sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Dürüstlük kurallarının gerektirdiği
durumlarda yüklenici, ancak fesih hakkını kullanabilir.
Eser, öngörülenden az emek ve
masrafı gerektirmiş olsa bile işsahibi, belirlenen bedelin tamamını ödemekle
yükümlüdür.
b.
Değere göre bedel
MADDE 481- Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak
belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin
giderine bakılarak belirlenir.
C. Sözleşmenin sona ermesi
I.Yaklaşık bedelin aşılması
MADDE 482- Başlangıçta yaklaşık olarak belirlenen bedelin,
işsahibinin kusuru olmaksızın aşırı ölçüde aşılacağı anlaşılırsa işsahibi, eser
henüz tamamlanmadan veya tamamlandıktan sonra sözleşmeden
dönebilir.
Eser, işsahibinin arsası üzerine
yapılıyorsa işsahibi, bedelden uygun bir miktarın indirilmesini isteyebileceği
gibi, eser henüz tamamlanmamışsa, yükleniciyi işe devamdan alıkoyarak,
tamamlanan kısım için hakkaniyete uygun bir bedel ödemek suretiyle sözleşmeyi
feshedebilir.
II. Eserin yok olması
MADDE 483- Eser teslimden önce beklenmedik olay sonucu yok olursa
işsahibi, eseri teslim almada temerrüde düşmedikçe yüklenici, yaptığı işin
ücretini ve giderlerinin ödenmesini isteyemez. Bu durumda malzemeye gelen hasar,
onu sağlayana ait olur.
Eserin işsahibince verilen malzeme
veya gösterilen arsanın ayıbı veya işsahibinin talimatına uygun yapılması
yüzünden yok olması durumunda yüklenici, doğabilecek olumsuz sonuçları zamanında
bildirmişse, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerinin ödenmesini
isteyebilir. İşsahibinin kusuru varsa, yüklenicinin ayrıca zararının
giderilmesini de isteme hakkı vardır.
III. Tazminat karşılığı fesih
MADDE 484- İşsahibi, eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan
kısmın karşılığını ödemek ve yüklenicinin bütün zararlarını gidermek koşuluyla
sözleşmeyi feshedebilir.
IV. İşsahibi yüzünden ifanın
imkânsızlaşması
MADDE 485- Eserin tamamlanması, işsahibi ile ilgili beklenmedik
olay dolayısıyla imkânsızlaşırsa yüklenici, yaptığı işin değerini ve bu değere
girmeyen giderlerini isteyebilir.
İfa imkânsızlığının ortaya
çıkmasında işsahibi kusurluysa, yüklenicinin ayrıca tazminat isteme hakkı
vardır.
V. Yüklenicinin ölümü veya yeteneğini
kaybetmesi
MADDE 486- Yüklenicinin kişisel özellikleri göz önünde tutularak
yapılmış olan sözleşme, onun ölümü veya kusuru olmaksızın eseri tamamlama
yeteneğini kaybetmesi durumunda kendiliğinden sona erer. Bu durumda işsahibi,
eserin tamamlanan kısmından yararlanabilecek ise, onu kabul etmek ve karşılığını
vermekle yükümlüdür.
SEKİZİNCİ
BÖLÜM
Yayım
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 487- Yayım
sözleşmesi, bir fikir ve sanat eseri sahibinin veya halefinin, o eseri
yayımlanmak üzere yayımcıya bırakmayı, yayımcının da onu çoğaltarak yayımlamayı
üstlendiği sözleşmedir.
B. Şekli
MADDE
488-
Yayım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına
bağlıdır.
C. Hükümleri
I. Yayımlatma hakkının geçişi ve
sorumluluk
MADDE 489- Yayım sözleşmesiyle eser sahibinin hakları, sözleşmenin
ifasının gerektirdiği ölçüde ve süreyle yayımcıya geçer.
Yayımlatan, yayımcıya
karşı, sözleşmenin kurulduğu anda eseri yayımlatma hakkının bulunmamasından
sorumlu olduğu gibi, eser korunmakta ise, telif hakkının olmamasından da
sorumludur.
Eserin tamamı veya bir
bölümü yayımlanmak üzere başka bir yayımcıya bırakılmış ya da yayımlatanın
bilgisi altında yayımlanmış ise yayımlatan, yayım sözleşmesinin yapılmasından
önce, bunu karşı tarafa bildirmek zorundadır.
II. Yayımlatanın tasarruf hakkı
MADDE 490- Yayımlatan, sözleşmede kararlaştırılan süre sona
ermedikçe veya süre belirlenmemişse kararlaştırılan baskı adedinin tükenmesi
için alışılmış süre geçmedikçe, eserin tamamı veya bir bölümü üzerinde,
yayımcının zararına olacak biçimde tasarrufta bulunamaz.
Süreli yayınlarda yer alan kısa
yazılar, yayımlatan tarafından her zaman, başka yerde de
yayımlatılabilir.
Yayımlatan, toplama bir eserin
kendisine ait bölümlerini veya dergilerde çıkan uzun yazılarını, yayımın
bitmesinden başlayarak üç ay geçmedikçe yeniden
yayımlatamaz.
III. Basım sayısı ve baskı adedinin
belirlenmesi
MADDE 491-
Sözleşmede basım sayısı
belirtilmemişse, yayımcının ancak bir basım yapma hakkı
vardır.
Taraflar, sözleşmenin süresini veya
baskı adedini kararlaştırmak zorundadırlar.
Sözleşmede yayımcıya belirli birkaç
basım veya bütün yeni basımları yapma yetkisi verildiği hâllerde, yayımcı eserin
baskı adedi tükenmiş iken yeni bir basım yapmayı ihmal ederse, yayımlatan yeni
basım için yayımcıya uygun bir süre verir. Yayımcı, verilen süre içinde basımı
gerçekleştirmezse; yayımlatan sözleşmeden cayabilir.
IV. Çoğaltma ve dağıtım
MADDE 492- Yayımcı, eseri hiçbir kısaltma, ekleme ve değişiklik
yapmaksızın uygun biçimde çoğaltmakla yükümlüdür; ayrıca, satışın artırılması
için gerekli tanıtım ve dağıtımı yapmak ve bu konuda her türlü önlemi almak
zorundadır.
Satış fiyatını, eserin satılmasını
güçleştirmemek koşuluyla yayımcı belirler.
V. Düzeltme ve iyileştirme
MADDE 493- Yayımcının menfaatlerini zedelememek ve onun
sorumluluğunu artırmamak koşuluyla, eser sahibi eserde düzeltme ve iyileştirme,
halefleri ise ancak güncelleştirme yapabilir. Bu düzeltme ve iyileştirme
gerektirdiği hâlde sözleşmede öngörülmemiş giderler, yayımlatan tarafından
karşılanır.
Yayımcı, eser sahibine eserini
iyileştirme, haleflerine de güncelleştirme imkânı vermeden yeni bir basım
yapamaz ve onu çoğaltamaz.
VI. Birarada basım ve ayrı ayrı yayım
MADDE 494- Bir eser sahibinin birden çok eserini ayrı ayrı
yayımlama hakkı, yayımcıya bunların bir arada basılması yetkisini
vermez.
Aynı şekilde, eser sahibinin bütün
eserlerini veya bunlardan yalnız bir türünü birarada yayımlama hakkı, yayımcıya
bunlar içinden her birinin ayrı ayrı basıp yayma hakkını
vermez.
VII. Çeviri hakkı
MADDE 495- Çeviri hakkının yayımcıya geçebilmesi, bunun sözleşmede
açıkça belirtilmiş olmasına bağlıdır.
VIII. Bedel isteme hakkı
1. Bedelin belirlenmesi
MADDE
496-
Sözleşmede aksi kararlaştırılmış olmadıkça yayımlatan, bedel ödenmesini
isteyebilir.
Bedel ödenmesi gereken
hâllerde ödenecek miktar belli değilse bedel, hâkim tarafından belirlenir.
Yayımcının birden fazla basım yapma
hakkı varsa, ilk basım için kararlaştırılan bedel ve diğer koşulların, sonraki
basımlar için de uygulanacağı kabul edilmiş sayılır.
2. Bedelin ödenme zamanı, satış hesapları ve bedelsiz
alma hakkı
MADDE 497- Bedel, eser bütün olarak yayımlanacaksa tamamının; cilt,
fasikül, forma gibi bölümler hâlinde yayımlanacaksa, her bölümün basımından ve
satışa hazır duruma getirilmesinden sonra ödenir.
Taraflar, bedeli satış miktarına
bağlamışlarsa yayımcı, satış hesaplarını tutmak, çıkarmak ve teamüle uygun ispat
edici belgeleri hazırlamakla yükümlüdür.
Aksi kararlaştırılmadıkça
yayımlatanın, eserden, teamül uyarınca verilmesi gereken miktarda bedelsiz alma
hakkı vardır.
D. Sona ermesi
I. Eserin yok olması
MADDE 498- Eser, yayımcıya teslimden sonra beklenmedik hâl sonucu
yok olsa bile, yayımcı bedeli ödemekle yükümlüdür.
Eserin başka bir örneği kendisinde
varsa, eser sahibinin bu örneği yayımcıya vermesi gerekir; başka bir örneği
bulunmamakla birlikte, az bir çabayla yeniden meydana getirilebilecekse eser
sahibi, eseri meydana getirerek teslim etmekle yükümlüdür. Eser sahibi her iki
durumda da uygun bir karşılık isteyebilir.
II. Basılanın yok olması
MADDE 499- Eserin tamamlanmış olan baskı adedinin tamamı veya bir
bölümü, satışa sunulmadan önce beklenmedik hâl sonucu yok olursa yayımcı,
yayımlatana ayrıca bir bedel ödemeksizin yok olan miktarı, gideri kendisine ait
olmak üzere yeniden basabilir.
Yayımcı, aşırı masraf
gerektirmeksizin yok olanların yerine yenilerini koyabilecek ise, bunu yapmakla
yükümlüdür.
III. Kişisel sebeplerle sona ermesi
MADDE 500- Eser sahibi eseri tamamlamadan önce ölür veya tamamlama
yeteneğini yitirir ya da eseri tamamlaması kendi kusuru olmaksızın imkânsız
duruma gelirse, sözleşme kendiliğinden sona erer. Ancak, sözleşmenin
tamamı veya bir bölümünün yerine getirilmesi mümkün ve hakkaniyete uygun
bulunursa hâkim, sözleşme ilişkisinin devam etmesine ve bunun için gereken
değişikliklerin yapılmasına karar verebilir.
Yayımcı iflas ederse yayımlatan,
eseri başka bir yayımcıya verebilir; ancak, iflas anında henüz muaccel olmamış
borcun yerine getirileceği konusunda güvence gösterilmişse, yayımlatan
eseri başka bir yayımcıya veremez.
E. Sipariş üzerine yayım sözleşmesi
MADDE 501- Bir veya birkaç kişi, yayımcının belirlediği plana göre
bir eser meydana getirmeyi üstlenirlerse, sadece sözleşmeyle kararlaştırılan
ücrete hak kazanırlar.
Bu durumda, sözleşme konusu mali
haklar yayımcıya ait olur.
DOKUZUNCU
BÖLÜM
Vekâlet
İlişkileri
BİRİNCİ
AYIRIM
Vekâlet
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 502- Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini
görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
Vekâlete ilişkin hükümler,
niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme
sözleşmelerine de uygulanır.
Sözleşme veya teamül varsa vekil,
ücrete hak kazanır.
B. Kurulması
MADDE 503- Kendisine bir işin görülmesi önerilen kişi, bu işi görme
konusunda resmî sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin gereği ise ya da
bu gibi işleri kabul edeceğini duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen
reddedilmedikçe, vekâlet sözleşmesi kurulmuş sayılır.
C. Hükümleri
I. Vekâletin kapsamı
MADDE 504- Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse,
görülecek işin niteliğine göre belirlenir.
Vekâlet, özellikle vekilin
üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de
kapsar.
Vekil, özel olarak yetkili
kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın
ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama
yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile
sınırlandıramaz.
II. Vekilin borçları
1. Talimata uygun ifa
MADDE 505- Vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla
yükümlüdür. Ancak, vekâlet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu
bilseydi onun da izin vereceği açık olan hâllerde, vekil talimattan
ayrılabilir.
Bunun dışındaki durumlarda vekil,
talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça işi görmüş olsa bile,
vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.
2. Şahsen ifa, sadakat ve özen gösterme
a. Genel olarak
MADDE 506- Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür.
Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı
hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri,
vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle
yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan
sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen
basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas
alınır.
b. İşin üçüncü kişiye gördürülmesi
hâlinde
MADDE 507- Vekil, yetkisi dışına çıkarak işi başkasına
gördürdüğünde, onun fiilinden kendisi yapmış gibi
sorumludur.
Vekil başkasına vekâlet vermeye
yetkili ise, sadece seçmede ve talimat vermede gerekli özeni göstermekle
yükümlüdür.
Vekâlet veren, her iki durumda da
vekilin kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip olduğu hakları, doğrudan
doğruya o kişiye karşı ileri sürebilir.
3. Hesap
verme
MADDE 508- Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin
hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle
yükümlüdür.
Vekil, vekâlet verene tesliminde
geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.
4. Edinilen hakların vekâlet verene geçişi
MADDE 509- Vekilin, kendi adına ve vekâlet veren hesabına gördüğü
işlerden doğan üçüncü kişilerdeki alacağı, vekâlet verenin vekile karşı bütün
borçlarını ifa ettiği anda, kendiliğinden vekâlet verene
geçer.
Vekilin iflası hâlinde vekâlet
veren, bu alacağın kendisine geçmiş olduğunu iflas masasına karşı da ileri
sürebilir.
Vekâlet veren, vekilin kendi adına
ve vekâlet veren hesabına edinmiş olduğu taşınır eşyanın iflas masasından
ayrılarak kendisine verilmesini isteyebilir. Vekilin sahip olduğu hapis
hakkından iflas masası da yararlanır.
III. Vekâlet verenin borçları
MADDE 510- Vekâlet veren, vekâletin gereği gibi ifası için vekilin
yaptığı giderleri ve verdiği avansları faiziyle birlikte ödemek ve yüklendiği
borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür.
Vekil, vekâletin ifası sebebiyle
uğradığı zararın giderilmesini vekâlet verenden isteyebilir. Ancak vekâlet
veren, kusuru bulunmadığını ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir.
IV. Birlikte vekâlet verenlerin ve birlikte vekillerin
sorumluluğu
MADDE 511- Bir kişiye birlikte vekâlet verenler, vekile karşı
müteselsil olarak sorumludurlar.
Vekâleti birlikte üstlenenler,
vekâletin ifasından müteselsil olarak sorumludurlar ve yetkilerini başkalarına
devir hakları olmadıkça, vekâlet vereni, ancak birlikte yaptıkları fiil ve
işlemleriyle borç altına sokabilirler.
D. Sona ermesi
I. Sebepleri
1. Tek taraflı sona erdirme
MADDE 512- Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı
olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona
erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
2. Ölüm, ehliyetin kaybedilmesi ve iflas
MADDE 513- Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça
sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası
ile kendiliğinden sona ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi
olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de
uygulanır.
Vekâletin sona ermesi vekâlet
verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekâlet veren veya mirasçısı ya da
temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya
mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle
yükümlüdür.
II. Hükümleri
MADDE 514- Vekilin sözleşmenin sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı
işlerden, vekâlet veren ya da mirasçıları sözleşme devam ediyormuş gibi
sorumludur.
İKİNCİ
AYIRIM
Kredi Mektubu ve
Kredi Emri
A. Kredi mektubu
MADDE 515- Kredi mektubu, mektup gönderenin gönderilene bir üst
sınır belirleyerek veya belirlemeksizin, kredi mektubundan yararlanacak belirli
kişiye istemde bulunacağı miktarda para ve benzeri şeyleri verme konusundaki
vekâletini içeren belgedir. Kredi mektubu, vekâlet sözleşmesi ve havale
hükümlerine tabidir.
Üst sınır belirlenmeksizin verilmiş
olan kredi mektubunda mektuptan yararlanacak kişi, bu mektupla ilgili olanlar
arasındaki ilişkiye açıkça uygun olmayan fazla bir istemde bulunursa mektup
gönderilen, durumu gönderene bildirmek ve cevap alıncaya kadar ödemeyi ertelemek
zorundadır.
Kredi
mektubuyla verilen vekâlet, ancak gönderilen tarafından belirli bir miktar için
kabul edildiği takdirde geçerli olur.
B. Kredi emri
I. Tanımı ve şekli
MADDE 516- Bir kimse kendi adına ve hesabına kredi emri verenin
sorumluluğu altında bir üçüncü kişiye kredi açmak veya krediyi yenilemek için
emir almış ve kabul etmişse, kredi emri verilen vekâletini aşmadıkça emri veren,
kredi borcundan kefil gibi sorumlu olur. Ancak, kredi emri yazılı olmadıkça emri
veren sorumlu olmaz.
II. Kredi emrinden yararlananın
ehliyetsizliği
MADDE 517- Kredi emrini veren, kredi emrinden yararlananın
ehliyetsizliğini ileri sürerek kredi emri verilene karşı sorumluluktan
kurtulamaz.
III. Kredi emri verilenin önel vermesi
MADDE 518- Kredi emri verilen, kredi emrinden yararlanana
kendiliğinden önel verir veya kendisine talimat verildiği hâlde kredi emrinden
yararlanana başvurmayı ihmal ederse, kredi emri veren sorumluluktan
kurtulur.
IV. Taraflar arasındaki ilişki
MADDE 519- Kredi emri veren ile kredi emrinden yararlanan
arasındaki ilişkiye, kefil ile asıl borçlu arasındaki ilişkiyi düzenleyen
hükümler uygulanır.
ÜÇÜNCÜ
AYIRIM
Simsarlık
Sözleşmesi
A. Tanımı ve
şekli
MADDE 520- Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir
sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi
üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı
sözleşmedir.
Simsarlık sözleşmesine, kural
olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır.
Taşınmazlar konusundaki simsarlık
sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
B. Ücret
I. Hak etme zamanı
MADDE 521- Simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme
kurulursa ücrete hak kazanır.
Simsarın faaliyeti sonucunda
kurulan sözleşme geciktirici koşula bağlanmışsa ücret, koşulun gerçekleşmesi
hâlinde ödenir.
Simsarlık sözleşmesinde
simsarın yapacağı giderlerin kendisine ödeneceği kararlaştırılmışsa, simsarın
faaliyeti sözleşmenin kurulmasıyla sonuçlanmamış olsa bile giderleri ödenir.
II. Ücretin belirlenmesi
MADDE 522- Ücret, belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa
teamüle göre ödenir.
III. Simsarın haklarını kaybetmesi
MADDE 523- Simsar, üstlendiği borcuna aykırı davranarak diğer
tarafın menfaatine hareket eder veya dürüstlük kurallarına aykırı olarak diğer
taraftan ücret sözü alırsa, ücrete ve yaptığı giderlere ilişkin haklarını
kaybeder.
IV. Evlenme simsarlığı
MADDE 524- Evlenme simsarlığından doğan ücret hakkında dava açılamaz
ve takip yapılamaz.
V. Ücretten indirim
MADDE 525- Sözleşmede aşırı bir ücret kararlaştırılmışsa, borçlunun
istemi üzerine, bu ücret hâkim tarafından hakkaniyete uygun olarak
indirilebilir.
ONUNCU
BÖLÜM
Vekâletsiz
İşgörme
A. İşgörenin hak ve borçları
I. İşin görülmesi
MADDE 526- Vekâleti olmaksızın başkasının hesabına işgören, o işi
sahibinin menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak görmekle
yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE 527- Vekâletsiz işgören, her türlü ihmalinden sorumludur.
Ancak, işgören bu işi, işsahibinin karşılaştığı zararı veya zarar tehlikesini
gidermek üzere yapmışsa, sorumluluğu daha hafif olarak
değerlendirilir.
İşgören, işsahibinin açıkça veya
örtülü olarak yasaklamış olmasına karşın bu işi yapmışsa ve işsahibinin
yasaklaması da hukuka veya ahlaka aykırı değilse, beklenmedik hâlden de sorumlu
olur. Ancak, işgören o işi yapmamış olsaydı bile, bu zararın beklenmedik
hâl sonucunda gerçekleşeceğini ispat ederse sorumluluktan
kurtulur.
III. İşgörenin ehliyetsizliği
MADDE 528- İşgören, sözleşme ehliyetinden yoksunsa, yaptığı
işlemden ancak zenginleştiği ölçüde veya iyiniyetli olmaksızın elinden çıkardığı
zenginleşme miktarıyla sorumlu olur.
Haksız fiillerden doğan daha
kapsamlı sorumluluk saklıdır.
B. İşsahibinin hak ve
borçları
I. İşin işsahibinin menfaatine
yapılması hâlinde
MADDE 529- İşsahibi, işin kendi menfaatine yapılması hâlinde,
işgörenin, durumun gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları
faiziyle ödemek ve gördüğü iş dolayısıyla üstlendiği
edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği zararı gidermekle yükümlüdür.
Bu hüküm, umulan sonuç gerçekleşmemiş olsa bile, işi yaparken gereken özeni
göstermiş olan işgören hakkında da uygulanır.
İşgören, yapmış olduğu giderleri
alamadığı takdirde, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ayırıp alma hakkına
sahiptir.
II. İşin işgörenin menfaatine yapılması
hâlinde
MADDE 530- İşsahibi, kendi menfaatine yapılmamış olsa bile,
işgörmeden doğan faydaları edinme hakkına sahiptir; ancak zenginleştiği ölçüde,
işgörenin masraflarını ödemek ve giriştiği borçlardan onu kurtarmakla
yükümlüdür.
III. İşin işsahibi tarafından uygun bulunması
hâlinde
MADDE 531- İşsahibi yapılan işi uygun bulmuşsa, vekâlet hükümleri
uygulanır.
ONBİRİNCİ
BÖLÜM
Komisyon
Sözleşmesi
A. Alım veya satım komisyonculuğu
I.Tanımı
MADDE 532- Alım veya satım komisyonculuğu, komisyoncunun ücret
karşılığında, kendi adına ve vekâlet verenin hesabına kıymetli evrak ve
taşınırların alım veya satımını üstlendiği sözleşmedir.
Bu bölümdeki hükümler saklı kalmak
üzere, komisyon sözleşmelerine vekâlet hükümleri
uygulanır.
II. Komisyoncunun borçları
1. Bildirme ve sigortalama borcu
MADDE 533- Komisyoncu, yaptığı iş hakkında vekâlet vereni
bilgilendirmek ve özellikle talimatının yerine getirildiğini kendisine hemen
bildirmekle yükümlüdür.
Vekâlet verenin talimatı olmadıkça
komisyoncu, sözleşmenin konusunu oluşturan şeyleri sigorta ettirmekle yükümlü
değildir.
2. Özen borcu
MADDE 534- Satılmak üzere kendisine gönderilen eşya açıkça ayıplı
ise komisyoncu, vekâlet verenin taşıyıcıya karşı haklarının korunması için
gerekeni yapmak, zararı tespit ettirmek, olabildiğince eşyayı koruma altına
almak ve durumdan vekâlet vereni hemen
bilgilendirmekle yükümlüdür; aksi takdirde, her türlü ihmalinden doğan zarardan
sorumlu olur.
Satılmak üzere gönderilen
eşya kısa sürede bozulabilecek nitelikte ise komisyoncu, vekâlet vereni hemen
bilgilendirmek koşuluyla eşyayı satmakla yükümlüdür.
3. Vekâlet verenin belirlediği bedel
MADDE 535- Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal satan
komisyoncu, malı satmasaydı vekâlet verenin daha fazla zarar göreceğini ve
durumun yeniden talimat almaya elverişli bulunmadığını ispat etmedikçe,
belirlenen bedel ile satış bedeli arasındaki farkı gidermekle yükümlüdür. Bunun
dışında komisyoncu, kusuru varsa, talimatına aykırı davranmasından dolayı
vekâlet verenin uğradığı diğer zararlardan da sorumludur.
Vekâlet verenin
belirlediği bedelin altında mal alan veya üstünde satan komisyoncu, bu
işlemlerden doğan farkı alıkoyamaz.
4. Veresiye satma ve teslim almadan ödeme
MADDE 536- Komisyoncu, vekâlet verenin izni olmaksızın malı
veresiye satar veya malı teslim almadan bedelini öderse, bundan doğan zarara
katlanmak zorundadır. Ancak, vekâlet veren yasaklamadıkça, malı satış yerindeki
ticari teamüle göre veresiye de satabilir.
5. Komisyoncunun garantisi
MADDE 537- Yetkisi olmaksızın veresiye mal satması dışında,
komisyoncu işlemde bulunduğu borçluların ödememelerinden ve diğer borçlarını ifa
etmemelerinden sorumlu olmaz. Ancak, komisyoncu açıkça garanti vermişse veya
bulunduğu yerdeki ticari teamül gerektiriyorsa sorumlu
olur.
Garanti veren komisyoncunun bundan
dolayı ayrıca ücret isteme hakkı vardır.
III. Komisyoncunun hakları
1. Ödediği paralar ve yaptığı giderler
MADDE
538-
Komisyoncu, vekâlet verenin yararı için yaptığı bütün giderleri ve ödediği
paraları faiziyle birlikte isteyebilir.
Komisyoncu, ardiye ve
taşıma bedellerini vekâlet verenin hesabına geçirebilirse de, kendi
çalışanlarının ücretlerini geçiremez.
2. Komisyon ücreti
a. İsteme hakkı
MADDE 539- Komisyoncu, ücretinin ödenmesini kendisine verilen işi
yapınca isteyebileceği gibi, işin yapılmaması vekâlet verene yükletilebilen bir
sebepten kaynaklanması hâlinde de isteyebilir.
Komisyoncu, başka sebeplerle işin
yapılamaması durumunda, ancak emeğinin yerel âdete göre belirlenecek karşılığını
isteyebilir.
b. Kaybedilmesi
MADDE 540- Komisyoncu, vekâlet verene karşı dürüstlük kurallarına
aykırı davranır, özellikle ona satın aldığından fazla veya sattığından eksik bir
bedel bildirirse, ücret alma hakkını kaybeder.
Bedelin gerçekleşen bedelden farklı
gösterilmesi durumunda vekâlet veren, komisyoncuyu gerçekleşen bedel üzerinden
satılanın alıcısı veya satıcısı sayma hakkına sahiptir.
3. Hapis hakkı
MADDE 541- Komisyoncunun, sattığı malın bedeli ve satın aldığı mal
üzerinde hapis hakkı vardır.
4. Malın açık artırmayla satılması
MADDE 542- Komisyoncuya verilen malın satılamaması veya satış
emrinden cayılması durumunda vekâlet veren, malı geri almakta ya da o malla
ilgili başka işlem yapmakta aşırı ölçüde
gecikirse komisyoncu, malı
bulunduğu yer mahkemesinden karar
alarak açık artırmayla
sattırabilir. Ancak, mal borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da
yapılacak masrafa oranla değeri azsa, hâkim satışın başka bir yolla yapılmasına
da karar verebilir.
Malın bulunduğu yerde vekâlet veren
ya da temsilcisi hazır bulunmazsa, satış kararı vekâlet veren dinlenmeksizin de
verilebilir.
Malın hızla değer kaybetmesi hâli
dışında, artırmanın yer ve zamanının mahkemece vekâlet verene bildirilmesi
zorunludur.
5. Komisyoncunun kendisiyle işlem yapması
a. Bedel ve ücret
MADDE 543- Borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan kambiyo
senetleri veya diğer kıymetli evrakı ya da ticari malları satmaya veya satın
almaya yetkili kılınan komisyoncu, vekâlet veren tarafından aksine talimat
verilmemişse, satın alacağı mal yerine kendi mallarını satabilir veya satacağı
malı kendisi için satın alabilir. Bu hâllerde, komisyoncunun kendisiyle işlem
yaptığı andaki değerler esas alınır; komisyoncunun, komisyon işlerinde alışılmış
olan ücret ve giderlerini, bu hâllerde bile isteme hakkı vardır.
Komisyoncu, bu tür bir işlemin
yapıldığını aynı gün vekâlet verene bildirmek zorundadır.
Diğer hâllerde satış hükümleri
uygulanır.
b. İşlemi kendisiyle yapmış sayılma
MADDE 544- Komisyoncu, kendisinin doğrudan doğruya alıcı veya
satıcı olabildiği durumlarda, sözleşmenin diğer tarafını göstermeksizin
vekâletin yerine getirildiğini vekâlet verene bildirirse, işlemi kendisiyle
yapmış sayılır.
c. İşlemi kendisiyle yapma hakkının düşmesi
MADDE 545- Vekâlet verenin vekâleti geri aldığı haberi komisyoncuya
ulaştığı anda, komisyoncunun işlemi kendisiyle yapma hakkı düşer. Ancak,
bu haber kendisine ulaşmadan önce komisyoncu, işlemin yapıldığı bildirimini
göndermişse, bu hüküm uygulanmaz.
B. Diğer komisyon işleri
MADDE 546- Malzemesi işsahibi tarafından verilmek üzere imal
edilecek taşınırlar hakkındaki komisyon işleri, eşya mislî şeylerden olmasa da,
alım ve satım komisyonculuğu hükmündedir.
Alım ve satım komisyonculuğu
sayılmayan işleri, ücret karşılığında kendi adına ve vekâlet verenin hesabına
üstlenen alım ve satım komisyoncusu ile komisyon işlerini kendisine meslek
edinmeyip arada bir üstlenen tacir hakkında da bu bölüm hükümleri uygulanır.
Taşıma işleri komisyonculuğu
hakkındaki özel hükümler saklıdır.
ONİKİNCİ
BÖLÜM
Ticari Temsilciler,
Ticari Vekiller ve Diğer Tacir Yardımcıları
A. Ticari temsilci
I. Tanımı ve yetki
verilmesi
MADDE 547- Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve
işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil
yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki
verdiği kişidir.
İşletme sahibi, ticari temsilcilik
yetkisi verildiğini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır; ancak ticari
işletme sahibinin ticari temsilcinin fiillerinden sorumluluğu, tescilin yapılmış
olmasına bağlı değildir.
II. Temsil yetkisinin
kapsamı
MADDE 548- Ticari temsilci, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı,
işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin
amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılır.
Ticari temsilci, açıkça yetkili
kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz.
III. Temsil yetkisinin
sınırlandırılması
MADDE 549- Temsil yetkisi, bir şubenin işleriyle
sınırlandırılabilir.
Temsil yetkisi, birden çok
kişinin birlikte imza atmaları koşuluyla da sınırlandırılabilir. Bu durumda,
diğerlerinin katılımı olmaksızın temsilcilerden birinin imza atmış olması,
işletme sahibini bağlamaz.
Temsil yetkisine ilişkin yukarıdaki
sınırlamalar, ticaret siciline tescil edilmedikçe, iyiniyetli üçüncü kişilere
karşı hüküm doğurmaz.
Temsil yetkisine ilişkin diğer
sınırlamalar, tescil edilmiş olsalar bile, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı
ileri sürülemez.
IV. Temsil yetkisinin sona
ermesi
MADDE 550- Temsil yetkisinin verildiği ticaret siciline tescil
edilmemiş olsa bile, sona erdiği tescil edilir.
Temsil yetkisinin sona erdiği
ticaret siciline tescil ve ilan edilmediği sürece, bu yetki iyiniyetli üçüncü
kişiler için geçerliliğini korur.
B. Ticari vekil
MADDE 551- Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine
ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin
bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir.
Bu yetki, işletmenin alışılmış
bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç
olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz
ve açılmış davayı takip edemez.
C. Diğer tacir
yardımcıları
MADDE 552- Toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan
ticari işletmelerin görevli veya hizmetlileri, o ticari işletme içinde, müşterilerin kolaylıkla
görebilecekleri bir yerde ve
kolayca okuyabilecekleri bir biçimde, yazıyla aksine duyuru yapılmış olmadıkça,
aşağıdaki işlemler için yetkilidirler:
1. Ticari işletmenin alışılmış
bütün satış işlemlerini yapmak.
2. Yetkili oldukları işlemler
hakkında faturaları imzalamak.
3. Ticari işletmenin alışılmış
işlemlerinden doğan borçların ifa edilmesine veya bunların hiç ya da gereği gibi
ifa edilmemesine ilişkin ihtar veya diğer açıklamaları işletme sahibi adına
yapmak; bu nitelikteki ihtar veya diğer açıklamaları, özellikle alışılmış işlem
dolayısıyla teslim edilmiş mallara ilişkin ayıp bildirimlerini ticari işletme
adına kabul etmek.
Toptan, yarı toptan veya perakende
satışlarla uğraşan ticari işletmelerin görevli veya hizmetlileri, kendilerine
yazıyla yetki verilmiş olmadıkça, işletme dışında ve kasa görevlileri atanmışsa,
işletme içinde satış bedellerini isteyip alamazlar. Bu kişiler, satış
bedellerini almaya yetkili bulundukları hâllerde, faturaları kapatmaya veya
makbuz vermeye de yetkilidirler.
D. Rekabet
yasağı
MADDE 553- Bir işletmenin bütün işlerini yöneten veya işletme
sahibinin hizmetinde bulunan ticari temsilciler, ticari vekiller veya diğer
tacir yardımcıları, işletme sahibinin izni olmaksızın, doğrudan doğruya veya
dolaylı olarak, kendilerinin ya da bir üçüncü kişinin hesabına işletmenin
yaptığı türden bir iş yapamayacakları gibi, kendi hesaplarına bu tür işlemleri
üçüncü kişilere de yaptıramazlar.
Buna aykırı davranırlarsa işletme
sahibi, aralarındaki hukuki ilişkiden doğan hakları saklı kalmak kaydıyla,
uğradığı zararın giderilmesini isteyebileceği gibi, bunun yerine, ticari
temsilcinin, ticari vekilin veya diğer tacir yardımcısının kendi hesabına
yaptığı veya üçüncü kişilere yaptırdığı işlerin kendi hesabına yapılmış
sayılmasını ve bu işler dolayısıyla aldıkları ücretin verilmesini veya aynı
işlerden doğan alacağın devredilmesini isteyebilir.
E. Ticari temsilcilerin, ticari
vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının yetkilerinin sona ermesi
MADDE 554- İşletme sahibi, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin
ve diğer tacir yardımcılarının yetkilerini, aralarındaki hizmet, vekâlet,
ortaklık ve benzeri sözleşmelerden doğan hakları saklı kalmak koşuluyla, her
zaman geri alabilir.
İşletme sahibinin fiil ehliyetini
kaybetmesi veya ölümü, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir
yardımcılarının yetkisini sona erdirmez.
ONÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Havale
A. Tanımı
MADDE 555- Havale, havale edenin, kendi hesabına, para, kıymetli
evrak ya da diğer bir mislî eşyayı havale alıcısına vermek üzere havale
ödeyicisini; bunları kendi adına kabul etmek üzere havale alıcısını yetkili
kıldığı bir hukuki işlemdir.
B. Hükümleri
I. Havale eden ile havale
alıcısı arasındaki ilişki
MADDE 556- Havale, havale edenin havale alıcısına olan borcunun
ifası amacıyla yapılıyorsa, bu borç ancak havale ödeyicisinin borcu ifa
etmesiyle sona erer.
Havaleyi kabul etmiş olan havale
alıcısı, havale ödeyicisine başvurarak havalede belirlenen süre içinde alacağını
elde edememişse, bu alacağı, havale edene karşı yeniden ileri
sürebilir.
Alacaklı olan havale alıcısı,
havaleyi kabul etmek istemezse, durumu borçlu olan havale edene gecikmeksizin
bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğan zararı gidermekle yükümlü
olur.
II. Havale ödeyicisinin borcu
MADDE 557- Havale ödeyicisi, çekince belirtmeksizin havaleyi kabul
ettiğini havale alıcısına bildirirse, ifa ile yükümlü olur ve ona karşı, ancak
aralarındaki ilişkiden veya havalenin
içeriğinden doğan savunmaları ileri sürebilir; havale eden ile kendi arasındaki
ilişkiden doğan savunmaları ileri süremez.
Havale ödeyicisi, havale edene
borçlu ise, borcu havale alıcısına ifa etmesi, havale edene yapacağı ifaya
oranla daha fazla yük getirmiyorsa, borcu havale alıcısına ifa etmekle
yükümlüdür. Bu durumda, havale eden ile aralarında aksi kararlaştırılmamışsa
havale ödeyicisinin, ifadan önce havaleyi kabul ettiğini havale alıcısına
açıklamasına gerek yoktur.
III. İfa edilmeme hâlinde bildirim
MADDE 558- Havale ödeyicisi, havale alıcısının istemesine karşın
ifadan kaçınır veya havale konusunu ifa etmeyeceğini önceden açıklarsa havale
alıcısı, durumu gecikmeksizin havale edene bildirmekle yükümlüdür; bildirmezse,
bu yüzden havale edenin uğrayacağı zarardan sorumlu olur.
C. Geri alma
MADDE 559- Havale eden, havale alıcısına verdiği yetkiyi her zaman
geri alabilir. Ancak, havale alıcısının yararına, özellikle onun alacağını elde
etmesi amacıyla verdiği yetkiyi geri alamaz.
Havale ödeyicisi, havale alıcısına
havaleyi kabul ettiğini açıklamadığı sürece havale eden, ona verdiği yetkiyi
geri alabilir.
Havale edenin iflası hâlinde, henüz
kabul edilmemiş olan havale kendiliğinden sona erer.
D. Kıymetli evrak konusunda
havale
MADDE 560- Kıymetli evraka bağlanmış alacağın, hâmile ödenmesi
amacıyla yapılan yazılı havaleler hakkında, bu bölüm hükümleri uygulanır. Bu
durumda havale ödeyicisi karşısında her hamil, havale alıcısı sayılır. Buna
karşılık, havale eden ile havale alıcısı arasındaki ilişkiye özgü haklar, sadece
alacağı devreden ile devralan arasında doğmuş olur.
Çekler ve poliçe benzeri
havaleler hakkındaki özel hükümler saklıdır.
ONDÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Saklama
Sözleşmeleri
A. Genel saklama
sözleşmesi
I. Tanımı
MADDE 561- Saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine
bıraktığı bir taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği
sözleşmedir.
Açıkça öngörüldüğü veya durum ve
koşullar gerektirdiği takdirde, saklayan ücret
isteyebilir.
II. Saklatanın borçları
MADDE 562- Saklatan, sözleşmenin ifasının zorunlu kıldığı bütün
masrafları ödemekle yükümlüdür.
Saklatan, kendi kusurundan ileri
gelmediğini ispat etmedikçe, saklayanın saklamadan doğan zararlarını gidermekle
yükümlüdür.
III. Saklayanın borçları
1. Kullanım
yasağı
MADDE 563- Saklayan, saklatanın izni olmadıkça saklananı
kullanamaz.
Bu yasağa aykırı davranırsa,
saklatana uygun bir kullanım bedeli ödemekle yükümlü olduğu gibi, kullanmamış
olsaydı bile bu zararın doğacağını ispat etmedikçe, beklenmedik hâlden
doğacak zararlardan da sorumlu olur.
2. Geri verme
a. Genel olarak
MADDE 564- Saklama sözleşmesinde bir süre belirlenmiş olsa bile
saklayan, saklatanın her zaman ileri sürebileceği istemi üzerine, saklananı
bütün çoğalmalarıyla birlikte geri vermekle yükümlüdür. Ancak saklatan,
saklayanın belirlenen süreyi dikkate alarak yapmış olduğu masrafları ödemekle
yükümlüdür.
b. Özel
durumlar
MADDE 565- Saklayan, belirlenmiş olan sürenin sona ermesinden önce
saklananı geri veremez. Ancak saklayan, öngörülemeyen durumlar dolayısıyla
sözleşmenin devamı saklanan için tehlikeli veya kendisi için zararlı olursa,
belirlenen sürenin sona ermesinden önce de geri verebilir.
Süre belirlenmemişse, saklayan
saklananı her zaman geri verebilir.
Birden çok kişi
bir şeyi saklanmak üzere verirse, sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça veya
hepsinin rızası olmadıkça, saklayan saklananı onlardan birine geri vermekle
sorumluluktan kurtulamaz.
c. Geri verme
yeri
MADDE 566- Saklanan, masrafları ve hasarı saklatana ait olmak üzere,
korunması gereken yerde geri verilir.
3. Saklayanların sorumluluğu
MADDE 567- Bir şeyi birlikte saklamak üzere alanlar,
müteselsilen sorumlu olurlar.
4. Üçüncü kişilerin
iddiaları
MADDE 568- Bir üçüncü kişi, saklanan üzerinde ayni hak iddiasında
bulunsa bile, saklanan haczedilmedikçe veya saklayana karşı istihkak davası
açılmadıkça saklayan, onu saklatana geri vermekle yükümlüdür.
Haciz konulması veya istihkak
davası açılması hâlinde saklayan, durumu hemen saklatana bildirmek zorundadır.
IV. Güvenilirkişiye
bırakma
MADDE 569- Birden çok kişi, haklarını korumak üzere, hukuki durumu
çekişmeli veya belirsiz olan şeyi, bir güvenilirkişiye bırakırlarsa, bu kişi,
saklatanların tamamının rızası veya hâkimin kararı olmadıkça, onu hiçbirine geri
veremez.
B. Mislî şeylerin
saklanması
MADDE 570- Saklayanın kendisine bırakılan parayı aynen geri vermek
zorunda olmaksızın mislen geri vermesi açıkça veya örtülü olarak
kararlaştırılmışsa, o paranın yararı ve hasarı kendisine ait olur.
Paranın mühürsüz ve açık olarak
bırakılmış olması, örtülü anlaşma sayılır.
Saklayan, saklatan tarafından
kendisine açıkça yetki verilmedikçe, saklanan diğer mislî eşya veya kıymetli
evrak üzerinde tasarrufta bulunamaz.
C. Ardiyeciye
bırakma
I. Senet çıkarma
MADDE 571- Saklamak üzere ticari mal kabul ettiğini açıkça kamuya
bildiren ardiyeci, saklatılan malı temsil eden senet çıkarmaya izin verilmesini,
yetkili makamdan isteyebilir.
II. Ardiyecinin saklama
borcu
MADDE 572- Ardiyeci, kendisine bırakılan malları bir komisyoncu gibi
özenle saklamak ve mallarda ayrıca önlem alınmasını gerektiren bir değişiklik
olursa, durumu imkân ölçüsünde saklatana bildirmekle yükümlüdür.
Ardiyeci, saklatana, malların
durumunu incelemesi ve örnek alması için, alışılmış iş zamanlarında; gerekli
koruma önlemlerini alabilmesi için de her zaman izin vermek
zorundadır.
III. Bırakılan şeylerin
karışması
MADDE 573- Ardiyeci açıkça yetkili kılınmadıkça, aynı tür ve
nitelikteki mislî şeyleri birbirine karıştıramaz.
Yetkiye dayanılarak karıştırılan bu
gibi şeyler üzerinde, saklatanlardan her biri, hakkıyla orantılı bir pay
isteyebilir.
Bu durumda ardiyeci, saklatanların
birlikte hazır bulunmasına gerek olmaksızın saklatanlardan her birinin payını
ayırabilir.
IV. Ardiyecinin
hakları
MADDE 574- Ardiyeci, kararlaştırılmış veya alışılmış olan ardiye
ücretini ve saklamadan doğmayan bakım, taşıma ve gümrük gibi bütün giderlerini
isteyebilir.
Bu giderler hemen; ardiye ücreti
ise her üç ayda bir ve her hâlde malların tümünün veya bir bölümünün geri
alınması sırasında ödenir.
Ardiyeci, mallara zilyet bulunduğu
veya eşyayı temsil eden herhangi bir senet vasıtasıyla onlar üzerinde tasarruf
etme yetkisine sahip olduğu sürece, alacakları için bu mallar üzerinde hapis
hakkına sahiptir.
V. Malların geri
verilmesi
MADDE 575- Ardiyeci, ticari malları, genel saklama sözleşmesinde
olduğu gibi geri vermekle yükümlüdür. Ancak, saklayanın sözleşmede
öngöremeyeceği sebeplerle, süresinden önce geri verme yetkisi bulunduğu
durumlarda bile ardiyeci, kararlaştırılmış olan sürenin sonuna kadar malları
korumak zorundadır.
D. Konaklama yeri, garaj,
otopark ve benzeri yerleri işletenlere bırakma
I. Konaklama yeri işletenlerin
sorumluluğu
1. Koşulları ve
kapsamı
MADDE 576- Otel, motel, pansiyon, tatil köyü gibi yerleri
işletenler, konaklayanların getirdikleri eşyanın yok olması, zarara uğraması
veya çalınmasından sorumludurlar. Ancak işletenler, zararın bizzat konaklayana
veya onu ziyarete gelen ya da beraberinde veya hizmetinde bulunan kimseye
yükletilebilecek kusurdan, mücbir sebepten
ya da eşyanın niteliğinden doğduğunu ispat etmekle, bu sorumluluktan
kurtulurlar.
Bu sorumluluk, işletenlere veya
çalışanlarına bir kusur yüklenmedikçe, konaklayanlardan her biri için, günlük
konaklama ücretinin üç katını aşamaz.
2. Kıymetli eşya
MADDE 577- Kıymetli eşya veya oldukça önemli miktarda para veya
kıymetli evrak, işletene saklanması için bırakılmamışsa, işleten ancak
kendisinin veya çalışanlarının kusuru hâlinde sorumlu olur.
İşleten, bunları saklamak üzere
almış veya almaktan kaçınmışsa, eşyanın tam değerinden sorumludur.
Konaklayanın kendi yanında
saklaması gereken eşya ile para ve benzeri şeyler hakkında, onun diğer eşyasına
ilişkin sorumluluk kuralı uygulanır.
3. Sorumluluğun
kalkması
MADDE 578- Konaklayan zararını öğrenir öğrenmez işletene
bildirmezse, istem hakkını kaybeder.
İşleten böyle bir sorumluluk
üstlenmediğini veya sorumluluğu bu Kanunda gösterilmemiş olan bir koşula
bağladığını, herhangi bir yolla ilan etse bile, sorumluluktan kurtulamaz.
II. Garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlerin
sorumluluğu
MADDE 579- Garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenler,
kendilerine bırakılan veya çalışanlarınca kabul edilen hayvan, at arabası,
bunlara ait koşum ve benzeri eşya ile motorlu taşıt ve eklentilerinin yok
olmasından, zarara uğramasından veya çalınmasından sorumludurlar. Ancak
işletenler, zararın saklatan veya ziyaretçisi ya da beraberinde veya hizmetinde
bulunan kimseye yükletilebilecek kusurdan, mücbir sebepten ya da eşyanın
niteliğinden doğduğunu ispat etmekle, bu sorumluktan
kurtulurlar.
Ancak, garaj, otopark ve benzeri
yerleri işletenlerin sorumluluğu, kendilerine veya çalışanlarına bir kusur
yüklenmedikçe, saklananların her biri için alınan günlük saklama
ücretinin on katını aşamaz.
İşleten böyle bir sorumluluk
üstlenmediğini veya sorumluluğu bu Kanunda gösterilmemiş olan bir koşula
bağladığını, herhangi bir yolla ilan etse bile, sorumluluktan kurtulamaz.
III. Hapis hakkı
MADDE 580- İşletenler, kendilerine bırakılan veya konaklama
yerlerine, garaj, otopark ve benzeri yerlere konulan eşya veya hayvanlar
üzerinde, ücretlerini veya saklama giderlerinden doğan alacaklarını güvenceye
almak için hapis hakkına sahiptirler.
Kiraya verenin hapis hakkına
ilişkin hükümler, kıyas yoluyla burada da uygulanır.
ONBEŞİNCİ
BÖLÜM
Kefalet
Sözleşmesi
A.
Tanımı
MADDE 581- Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun
borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği
sözleşmedir.
B. Koşulları
I. Asıl borç
MADDE 582- Kefalet sözleşmesi, mevcut ve geçerli bir borç için
yapılabilir. Ancak, gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için de, bu
borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kefalet
sözleşmesi kurulabilir.
Yanılma veya ehliyetsizlik
sebebiyle borçlunun sorumlu olmadığı bir borç için kişisel güvence veren kişi,
yükümlülük altına girdiği sırada, sözleşmeyi sakatlayan eksikliği biliyorsa,
kefaletle ilgili kanun hükümlerine göre sorumlu olur. Aynı kural, borçlu
yönünden zamanaşımına uğramış bir borca kefil olan kişi hakkında da uygulanır.
Kanundan aksi anlaşılmadıkça kefil,
bu bölümde kendisine tanınan haklardan önceden feragat edemez.
II. Şekil
MADDE 583- Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve
kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî
miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya
bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet
sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi adına kefil olma konusunda
özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde
bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak
kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı
kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan
yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen
şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
III. Eşin rızası
MADDE 584- Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı
olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı
rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç
kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan
yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin
müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli
ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası
gerekmez.
C. İçeriği
I. Türlerine
göre
1. Adi kefalet
MADDE 585- Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili
takip edemez; ancak, aşağıdaki hâllerde doğrudan doğruya kefile
başvurabilir:
1. Borçlu aleyhine yapılan takibin
sonucunda kesin aciz belgesi alınması.
2. Borçlu aleyhine Türkiye’de
takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde
güçleşmesi.
3. Borçlunun iflasına karar
verilmesi.
4. Borçluya konkordato mehli
verilmiş olması.
Alacak, kefaletten önce veya
kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa, adi kefalette kefil,
alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. Ancak, borçlunun
iflasına veya kendisine konkordato mehli verilmesine karar verilmişse, bu hüküm
uygulanmaz.
Sadece açığın kapatılması için
kefil olunmuşsa, borçlu aleyhine yapılan takibin kesin aciz belgesi alınmasıyla
sonuçlanması veya borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi ya
da konkordatonun kesinleşmesi durumlarında, doğrudan doğruya kefile
başvurulabilir. Sözleşmede, bu durumlarda alacaklının, önce asıl borçluya
başvurmak zorunda olduğu kararlaştırılabilir.
2. Müteselsil kefalet
MADDE 586- Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen
herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu
takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir.
Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya
açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni
veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce
kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen
karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas
etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden
önce de kefile başvurulabilir.
3. Birlikte
kefalet
MADDE 587- Birden çok kişi, aynı borca birlikte kefil oldukları
takdirde, her biri kendi payı için adi kefil gibi, diğerlerinin payı için de
kefile kefil gibi sorumlu olur.
Borçluyla birlikte veya kendi
aralarında müteselsil kefil olarak yükümlülük altına giren kefillerden her biri,
borcun tamamından sorumlu olur. Ancak, bir kefil, kendisiyle birlikte daha önce
veya aynı zamanda müteselsilen yükümlü bulunan ve Türkiye’de takip edilebilen
bütün kefillere karşı takibe girişilmiş olmadıkça, kendi payından fazlasını
ödemekten kaçınabilir. Bir kefil, bu hakkı, diğer kefillerin kendi paylarını
ödemiş veya ayni güvence sağlamış olmaları durumunda da kullanabilir.
Aksine anlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borcu ödeyen kefil, kendi paylarını
daha önce ödememiş olmaları ölçüsünde, diğer kefillere karşı rücu hakkına
sahiptir. Bu hak, borçluya rücudan önce de kullanılabilir.
Alacaklı, kefilin aynı alacak için
başka kişilerin de kefil olduğunu veya olacağını varsayarak kefalet ettiğini
biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu varsayımın sonradan gerçekleşmemesi veya
kefillerden birinin alacaklı tarafından kefalet borcundan kurtarılması ya da
kefaletinin hükümsüz olduğuna karar verilmesi durumunda kefil, kefalet borcundan
kurtulur.
Birbirlerinden bağımsız olarak aynı
borç için kefil olanlardan her biri, kefalet borcunun tamamından sorumlu olur.
Ancak, borcu ödeyen kefil aksine anlaşma olmadıkça, diğerlerine toplam kefalet
miktarındaki payı oranında rücu hakkına sahiptir.
4. Kefile kefil ve rücua
kefil
MADDE 588- Alacaklıya, kefilin borcu için güvence veren kefile
kefil, kefil ile birlikte, adi kefil gibi sorumludur.
Rücua kefil, kefilin borçludan rücu
alacağı için güvence veren kefildir.
II. Ortak
hükümler
1. Kefil ile alacaklı arasındaki
ilişki
a. Sorumluluğun
kapsamı
MADDE 589- Kefil, her durumda kefalet
sözleşmesinde belirtilen azamî miktara kadar sorumludur.
Aksi sözleşmede
kararlaştırılmamışsa kefil, belirtilen azamî miktarla sınırlı olmak üzere,
aşağıdakilerden sorumludur:
1. Asıl borç
ile borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçları.
2. Alacaklının,
kefile, onun borcu ödeyerek yapılmalarını önleyebileceği uygun bir zaman önce
bildirmesi koşuluyla, borçluya karşı yönelttiği takip ve davaların masrafları
ile gerektiğinde rehinlerin kefile tesliminin ve rehin haklarının devrinin sebep
olduğu masraflar.
3. İşlemiş bir
yıllık ve işlemekte olan yıla ait akdî faizler ile gerektiğinde tahvil
karşılığında ödünç verilen anaparanın işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla
ait faizleri.
Sözleşmede
açıkça kararlaştırılmamışsa kefil, borçlunun sadece kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonraki
borçlarından sorumludur.
Kefilin, asıl
borç ilişkisinin hükümsüz hâle gelmesinin sebep olduğu zarardan ve ceza
koşulundan sorumlu olacağına ilişkin anlaşmalar kesin olarak
hükümsüzdür.
b. Kefilin
takibi
MADDE 590- Borçlunun iflası sebebiyle asıl borç daha önce muaccel
olsa bile, belirlenen vadeden önce kefile karşı takibat
yapılamaz.
Bütün kefalet türlerinde kefil,
ayni güvence karşılığında hâkimden, mevcut rehinler paraya çevrilinceye ve
borçlu aleyhine yapılan takip sonucunda kesin aciz belgesi alınıncaya veya
konkordato kararına kadar kendisine karşı yöneltilen takibin durdurulmasına
karar verilmesini isteyebilir.
Asıl borcun muaccel olması,
alacaklı veya borçlunun önceden süre içeren bildirimde bulunmasına bağlıysa,
kefalet borcu için bu süre, bildirimin kefile yapıldığı tarihte işlemeye
başlar.
Yerleşim yeri yabancı bir ülkede
olan borçlunun borcunu ödemesi, döviz işlemleri veya havale ile ilgili
yasaklar gibi sebeplerle, o yabancı ülkenin yasal düzenlemeleri gereği
imkânsız hâle gelmiş veya sınırlandırılmışsa, yerleşim yeri Türkiye’de olan
kefil, takibe bu sebeple itiraz edebilir.
c. Def’iler
MADDE 591- Kefil, asıl borçluya veya mirasçılarına ait olan ve asıl
borçlunun ödeme güçsüzlüğünden doğmayan bütün def’ileri alacaklıya karşı ileri
sürme hakkına sahip olduğu gibi, bunları ileri sürmek zorundadır. Yanılma veya
sözleşme yapma ehliyetsizliği ya da zamanaşımına uğramış bir borç sebebiyle
borçlunun yükümlü olmadığı bir borca bilerek kefalet hâli bu hükmün
dışındadır.
Asıl borçlu kendisine ait olan bir
def’iden vazgeçmiş olsa bile kefil, yine de bu def’iî alacaklıya karşı ileri
sürebilir.
Kefil, asıl borçluya ait def’ilerin
varlığını bilmeksizin ödemede bulunursa, rücu hakkına sahip olur. Buna karşılık
asıl borçlu, kefilin bu def’ileri bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat
ederse kefil, bunlar ileri sürülmüş olsaydı ödemeden kurtulacağı ölçüde rücu
hakkını kaybeder.
Kumar veya bahisten doğan bir borca
kefalette kefil, borcun bu niteliğini bilmiş olsa bile, asıl borçlunun sahip
olduğu def’ileri ileri sürebilir.
d. Özen gösterme, rehin ve borç
senetlerinin teslimi
MADDE 592- Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra
asıl borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere elde ettiği rehin haklarını,
güvenceyi ve rüçhan haklarını kefilin zararına olarak azaltırsa, zararın daha az
olduğu alacaklı tarafından ispat
edilmedikçe, kefilin sorumluluğu da buna uygun düşen bir miktarda azalır.
Kefilin fazladan ödediği miktarın geri verilmesini isteme hakkı
saklıdır.
Çalışanlara kefalet hâlinde
alacaklı, çalışanlar üzerinde yükümlü olduğu gözetimi ihmal eder veya
kendisinden beklenebilen özeni göstermezse ve borç da bu sebeple doğmuş ya da bu
özeni göstermesi hâlinde ulaşamayacağı ölçüde artmış olursa, bu borcu veya
borcun artan kısmını kefilden isteyemez.
Alacaklı, borcu ödeyen kefile
haklarını kullanmasına yarayabilecek borç senetlerini teslim etmek ve gerekli
bilgileri vermekle yükümlüdür. Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya asıl
borçlu tarafından alacak için sonradan sağlanan rehinleri ve diğer güvenceleri
de kefile teslim etmek veya bunların devri için gerekli işlemleri yapmak
zorundadır. Alacaklının, diğer alacakları sebebiyle sahip olduğu rehin ve hapis
hakları, kefilin haklarından sıraca önce geldikleri ölçüde saklıdır.
Alacaklı, haklı bir sebep
olmaksızın yükümlülüklerini yerine getirmez, ağır kusuruyla mevcut
belgeleri veya rehinleri ya da sorumlu olduğu diğer güvenceleri elinden
çıkarırsa, kefil borcundan kurtulur. Bu durumda kefil, ödediğinin geri
verilmesini ve varsa ek zararının giderilmesini isteyebilir.
e. Ödemenin kabulünü
isteme
MADDE 593- Borçlunun iflası sebebiyle olsa bile, borç muaccel olduğu
takdirde kefil, alacaklıdan yapacağı ödemeyi kabul etmesini her zaman
isteyebilir. Bir borca birden çok kişinin kefil olması durumunda alacaklı,
kefillerden biri tarafından yapılacak kısmi ödemeyi, bunu öneren kefile düşen
paydan az olmamak koşuluyla, kabul etmek zorundadır.
Alacaklı haklı bir sebep olmaksızın
ödemeyi kabul etmekten kaçınırsa, kefil borcundan kurtulur; birlikte müteselsil
kefalette ise, kefillerin sorumluluğu kendilerine düşen pay miktarınca
azalır.
Alacaklının rızası varsa kefil,
asıl borcu muaccel olmasından önce de ödeyebilir. Ancak, bu durumda kefil, asıl
borçluya karşı rücu hakkını borcun muaccel olmasından önce
kullanamaz.
f. Bildirim, iflasta ve
konkordatoda kayıt
MADDE 594- Asıl borçlu, anaparanın veya yarım yıllık döneme ait
faizin ödenmesinde ya da yıldan yıla yapılması öngörülen anapara ödemelerinde
altı ay gecikirse, alacaklının durumu kefile bildirmesi gerekir. İstek hâlinde
alacaklı, her zaman asıl borcun kapsamı hakkında kefile bilgi vermek
zorundadır.
Asıl borçlunun iflasına karar
verilmiş veya borçlu konkordato istemişse alacaklı, alacağını kaydettirmek ve
haklarının korunması için gerekeni
yapmak zorundadır. Alacaklının,
borçlunun iflas ettiğini veya borçluya konkordato mehli verildiğini
öğrendiği anda, durumu kefile bildirmesi gerekir.
Alacaklı, yukarıdaki fıkralarda
öngörülen gereklerden birini yerine getirmezse, bundan dolayı kefilin uğradığı
zarar miktarınca ona karşı haklarını kaybeder.
2. Kefil ile borçlu arasındaki
ilişki
a. Güvence verilmesini ve
borçtan kurtarılmasını isteme hakkı
MADDE 595- Kefil, aşağıdaki durumlarda asıl borçludan güvence
verilmesini ve borç muaccel olmuşsa, borçtan kurtarılmasını
isteyebilir:
1. Asıl borçlu, kefile karşı
üstlendiği yükümlülüklere, özellikle belli bir süre içinde kendisini borçtan
kurtarma vaadine aykırı davranmışsa.
2. Asıl borçlu temerrüde düşmüşse
veya yerleşim yerini diğer bir ülkeye nakletmesi yüzünden takibat önemli ölçüde
güçleşmişse.
3. Asıl borçlunun mali durumunun
kötüleşmesi, güvencelerin değer kaybetmesi veya borçlunun kusuru sonucunda kefil
için mevcut tehlike, kefaletin yapıldığı tarihe göre önemli ölçüde
artmışsa.
b. Kefilin rücu hakkı
MADDE 596- Kefil, alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde, onun haklarına
halef olur. Kefil, bu hakları asıl borç muaccel olunca kullanabilir.
Kefil, aksi kararlaştırılmamışsa,
rehin hakları ile aynı alacak için sağlanmış diğer güvencelerden sadece kefalet
anında var olan veya bizzat asıl borçlu tarafından, sonradan özellikle bu alacak
için verilmiş bulunanlara halef olur. Alacaklıya kısmen ifada bulunan kefil,
rehin hakkının sadece bunu karşılayan kısmına halef olur. Alacaklının rehin
konusu üzerinde geriye kalan alacak hakkı, kefilin rehin hakkından ön sırada
gelir.
Kefil ile asıl borçlu arasındaki
hukuki ilişkiden doğan istem ve def’iler saklıdır.
Bir alacağın güvencesini oluşturan
rehin paraya çevrildiği veya borç rehin veren malik tarafından ödendiği takdirde
malik, kefile karşı rücu hakkını, ancak kefil ile kendisi arasında böyle bir
anlaşma varsa ya da rehin sonradan bir üçüncü kişi tarafından verilmişse
kullanabilir.
Kefilin rücu hakkına ilişkin
zamanaşımı, kefilin alacaklıya ifada bulunduğu anda işlemeye başlar.
Kefil, dava hakkı vermeyen veya
yanılma ya da ehliyetsizlik sebebiyle asıl borçluyu bağlamayan bir borç için
ödemede bulunduğu takdirde, asıl borçluya karşı rücu hakkına sahip değildir.
Ancak, kefil zamanaşımına uğramış bir asıl borçtan sorumlu olmayı borçlunun
vekili sıfatıyla üstlenmişse asıl borçlu, ona karşı vekâlet sözleşmesi hükümleri
uyarınca sorumlu olur.
c. Kefilin bildirim
yükü
MADDE 597- Borcu tamamen veya kısmen ödeyen kefil, durumu borçluya
bildirmek zorundadır.
Kefil, bu bildirimde bulunmazsa ve
ödemeyi bilmeyen veya bilmesi gerekmeyen borçlu da alacaklıya ifada bulunursa,
rücu hakkını kaybeder.
Kefilin, alacaklıya karşı sebepsiz
zenginleşmeden doğan dava hakkı saklıdır.
D. Sona ermesi
I. Kanun
gereğince
MADDE 598- Hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, kefil
de borcundan kurtulur.
Borçlu ve kefil sıfatı aynı kişide
birleşmiş olursa, alacaklı için kefaletten doğan özel yararlar saklı kalır.
Bir gerçek kişi tarafından verilmiş
olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on
yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.
Kefalet, on yıldan fazla bir süre
için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça
kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip
edilebilir.
Kefalet süresi, en erken kefaletin
sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin
şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için
uzatılabilir.
II. Kefaletten
dönme
MADDE 599- Gelecekte doğacak bir borca kefalette, borçlunun borcun
doğumundan önceki mali durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli
ölçüde bozulmuşsa veya mali durumunun, kefalet sırasında kefilin iyiniyetle
varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefil alacaklıya
yazılı bir bildirimde bulunarak, borç doğmadığı sürece her zaman kefalet
sözleşmesinden dönebilir.
Kefil, alacaklının kefalete
güvenmesi sebebiyle uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
III. Süreli
kefalette
MADDE
600- Süreli
kefalette kefil, sürenin sonunda borcundan kurtulur.
IV. Süreli olmayan
kefalette
MADDE 601- Süreli olmayan kefalette kefil, asıl borç muaccel
olunca, adi kefalette her zaman ve müteselsil kefalette ise, kanunun öngördüğü
hâllerde, alacaklıdan, bir ay içinde borçluya karşı dava ve takip haklarını
kullanmasını, varsa rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçmesini ve ara
vermeden takibe devam etmesini isteyebilir.
Borç, alacaklının borçluya yapacağı
bildirim sonucunda muaccel olacaksa kefil, kefalet sözleşmesinin kurulduğu
tarihten bir yıl sonra alacaklıdan, bu bildirimi yapmasını ve borç bu suretle
muaccel olunca, yukarıdaki fıkra hükümleri uyarınca takip ve dava haklarını
kullanmasını isteyebilir.
Alacaklı, kefilin bu istemlerini
yerine getirmezse, kefil borcundan kurtulur.
V. Çalışanlara
kefalette
MADDE 602- Çalışanlara süreli olmayan kefalette kefil, her üç yılda
bir, ertesi yılın sonunda geçerli olmak üzere sözleşmeyi feshettiğini
bildirebilir.
E. Uygulama
alanı
MADDE 603- Kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin
rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin
olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanır.
ONALTINCI
BÖLÜM
Kumar ve
Bahis
A. Alacağın dava ve takip
edilememesi
MADDE 604- Kumar ve bahisten doğan alacak hakkında dava açılamaz ve
takip yapılamaz.
Kumar veya bahis için bilerek
verilen avanslar ve ödünç paralar ile kumar ve bahis niteliğinde oldukları
takdirde, borsada işlem gören malların, yabancı paraların ve kıymetli evrakın
fiyat farkı esası üzerine yapılan vadeli satışlar hakkında da aynı hüküm
uygulanır.
B. Borç senedi verme ve
isteyerek ödeme
MADDE 605- Kumar oynayan veya bahse giren kişi tarafından
imzalanmış adi borç veya kambiyo senedi üçüncü bir kişiye devredilmiş olsa bile,
hiçbir kimse bunlara dayanarak dava açamaz ve takip yapamaz. Kıymetli evrakın
iyiniyetli üçüncü kişilere sağladığı haklar saklıdır.
Kumar ve bahis borcu için isteyerek
yapılan ödemeler geri alınamaz. Ancak, kumar veya bahsin usulüne göre
yürütülmesi beklenmedik olayla veya diğer tarafın fiiliyle engellenmişse ya da
diğer taraf kumar veya bahse hile karıştırmışsa, isteyerek yapılan ödeme geri
alınabilir.
C. Piyango ve diğer şans oyunları
MADDE 606- Düzenlenmesine kanun veya yetkili makamlarca izin
verilmiş olmadıkça, piyango ve diğer şans oyunlarından doğan alacaklar hakkında
dava açılamaz ve takip yapılamaz.
İzin verilmemiş olan durumlarda,
piyango ve diğer şans oyunları için de kumara ilişkin hükümler uygulanır.
Yabancı ülkelerde kendi kurallarına
uygun olarak düzenlenen piyango ve diğer şans oyunları, Türkiye’de yetkili
makamlarca bunlara ait biletlerin satılmasına izin verilmiş olmadıkça, yasal
korumadan yararlanamazlar.
ONYEDİNCİ
BÖLÜM
Ömür Boyu Gelir ve
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmeleri
BİRİNCİ
AYIRIM
Ömür Boyu Gelir
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 607- Ömür boyu gelir sözleşmesi, gelir borçlusunun gelir
alacaklısına, içlerinden birinin veya üçüncü bir kişinin ömrü boyunca belirli
dönemsel edimlerde bulunmayı üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme, aksine açık bir hüküm
yoksa, gelir alacaklısının ömrü boyunca yapılmış sayılır.
Gelir borçlusunun veya üçüncü bir
kişinin ömrüyle sınırlı olarak bağlanmış olan gelir, aksi kararlaştırılmamışsa
gelir alacaklısının mirasçılarına geçer.
B. Şekli
MADDE 608- Ömür boyu gelir sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça
geçerli olmaz.
C. Gelir alacaklısının
hakları
I. Hakkın
kullanılması
MADDE 609- Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa ömür boyu gelir, her
altı ayda bir ve peşin olarak ödenir.
Gelirin süresi ömrüne bağlanmış
olan kişi, peşin ödeme öngörülen dönemin sona ermesinden önce ölse bile, o
döneme ait gelirin tamamı gelir borçlusu tarafından borçlanılmış
sayılır.
Gelir borçlusu iflas ederse, gelir
alacaklısı, gelir borçlusunun yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde edilebilmesi
için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken anaparaya denk düşen bir
parayı iflas masasına kaydettirme hakkını elde eder.
II.
Devredilebilmesi
MADDE 610- Sözleşmeyle aksi kararlaştırılmamışsa gelir alacaklısı,
haklarını başkasına devredebilir.
İKİNCİ
AYIRIM
Ölünceye Kadar
Bakma Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 611- Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım
alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir
malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği
sözleşmedir.
Bakım borçlusu, bakım alacaklısı
tarafından mirasçı atanmışsa, ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras
sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır.
B. Şekli
MADDE 612- Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, mirasçı atanmasını içermese
bile, miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz.
Sözleşme, Devletçe tanınmış bir
bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara uyularak
yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil yeterlidir.
C. Güvencesi
MADDE 613- Bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan bakım
alacaklısı, haklarını güvence altına almak üzere, bu taşınmaz üzerinde satıcı
gibi yasal ipotek hakkına sahiptir.
D. Konusu
MADDE 614- Bakım alacaklısı, sözleşmenin kurulmasıyla bakım
borçlusunun aile topluluğuna katılmış olur. Bakım borçlusu, almış olduğu
malların değerine ve bakım alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal durumuna
göre hakkaniyetin gerektirdiği edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle
yükümlüdür.
Bakım borçlusu, bakım alacaklısına
özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve
onu tedavi ettirmek zorundadır.
Kabul ettikleri kişilere ölünceye
kadar bakma amacıyla kurulmuş olan kurumların bakım borcunun kapsamı ve ifası,
kendilerince hazırlanarak yetkili makamların onayından geçen genel
düzenlemelerle belirlenir. Bu düzenlemeler, sözleşmenin içeriğinden
sayılır.
E. İptali ve tenkisi
MADDE 615- Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi
yüzünden kanuna göre nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı yükümlülüğünü yerine
getirme imkânını kaybediyorsa, bundan yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini
isteyebilirler.
Hâkim, sözleşmenin iptali yerine,
bakım borçlusunun ifa edeceği edimlerden mahsup edilmek üzere, bakım
alacaklısının nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar
verebilir.
Mirasçıların tenkis ve
alacaklıların iptal davası açma hakları saklıdır.
F. Sona ermesi
I. Önel verilerek fesih
MADDE 616- Tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık
bulunur ve fazla alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat
edemezse diğer taraf, altı ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her
zaman feshedebilir. Bu oransızlığın tespitinde, ilgili sosyal güvenlik
kurumunca, bakım borçlusuna verilenin değerine denk düşen anapara değeri ile
bağlanacak irat arasındaki fark esas alınır.
Sözleşmenin sona erdirilmesi anına
kadar geçen sürede ifa edilmiş edimler, anapara ve faiziyle birlikte
değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan tarafa geri verilir.
II. Önel verilmeksizin
fesih
MADDE 617- Sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle
sözleşmenin devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin
devamını imkânsız hâle getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her
biri sözleşmeyi önel vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine
dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf, aldığı şeyi geri verir ve
kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle
yükümlü olur.
Hâkim, sözleşmenin önel
verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle
veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım
alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir.
III. Bakım borçlusunun
ölümü
MADDE 618- Bakım borçlusu ölürse bakım alacaklısı, bir yıl içinde
sözleşmenin feshini isteyebilir. Bu durumda bakım alacaklısı, bakım borçlusunun
iflası hâlinde, iflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir paranın
kendisine ödenmesini, bakım borçlusunun mirasçılarından
isteyebilir.
G. Devredilemezlik, iflas ve haciz hâlinde
istem
MADDE 619- Bakım alacaklısı, hakkını başkasına devredemez.
Bakım borçlusunun iflası hâlinde
bakım alacaklısı, borçlunun ödemekle yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde
edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken anapara
değerine eşit bir parayı, iflas masasına alacak kaydettirme hakkını elde
eder.
Bakım alacaklısı, bu alacağını
karşılamak üzere, üçüncü kişilerce borçluya karşı yürütülmekte olan hacze
katılabilir.
ONSEKİZİNCİ
BÖLÜM
Adi Ortaklık
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 620- Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin
emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi
üstlendikleri sözleşmedir.
Bir ortaklık, kanunla düzenlenmiş
ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu bölüm hükümlerine tabi
adi ortaklık sayılır.
B. Ortaklar arasındaki
ilişki
I. Katılım payı
MADDE 621- Her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da emek
olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla yükümlüdür.
Sözleşmede aksi
kararlaştırılmamışsa katılım payları, ortaklığın amacının gerektirdiği önem ve
nitelikte ve birbirine eşit olmak zorundadır.
Bir ortağın katılım payı, bir şeyin
kullandırılmasından oluşuyorsa kira sözleşmesindeki; bir şeyin mülkiyetinden
oluşuyorsa satış sözleşmesindeki hasara, ayıptan ve zapttan sorumluluğa ilişkin
hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
II. Kazanç ve
zarar
1. Kazancın
paylaşılması
MADDE 622- Ortaklar, niteliği gereği ortaklığa ait olan bütün
kazançları aralarında paylaşmakla yükümlüdürler.
2. Kazanç ve zarara
katılma
MADDE 623- Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç
ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın
eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya
zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da
ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın
yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca
emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.
III. Ortaklığın
kararları
MADDE 624- Ortaklığın kararları, bütün ortakların oybirliğiyle
alınır.
Sözleşmede kararların oy çokluğuyla
alınacağı belirtilmişse çoğunluk, ortak sayısına göre
belirlenir.
IV. Ortaklığın
yönetimi
MADDE 625- Yönetim, sözleşme veya kararla yalnızca bir veya birden
çok ortağa ya da üçüncü bir kişiye bırakılmış olmadıkça, bütün ortaklar
ortaklığı yönetme hakkına sahiptir.
Ortaklık, ortakların tümü veya
birkaçı tarafından yönetilmekte ise, bunlardan her biri, diğerleri katılmaksızın işlem
yapabilir; ancak ortaklığı yönetmeye yetkili olan her ortak, tamamlanmasından
önce işleme itiraz etmek suretiyle, bu işlemin yapılmasını
engelleyebilir.
Ortaklığa genel yetkili bir
temsilci atanması ve ortaklığın olağan dışı işlerinin yürütülmesi için, bütün
ortakların oybirliği gereklidir. Ancak, gecikmesinde sakınca olan hâllerde, bu
konuda yönetici ortaklardan her biri yetkilidir.
V. Ortaklar arasındaki
sorumluluk
1. Rekabet
yasağı
MADDE 626- Ortaklar, kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine
olarak, ortaklığın amacını engelleyici veya zarar verici işleri
yapamazlar.
2. Ortakların yaptıkları
giderler ve işler
MADDE 627- Ortaklardan birinin ortaklık işleri için yaptığı
giderlerden veya üstlendiği borçlardan dolayı diğer ortaklar, ona karşı sorumlu
olurlar; bu ortağın, yönetim işleri yüzünden doğrudan doğruya uğradığı zararlar
ile ortaklığın yönetiminden kaynaklanan tehlikeler sonucunda doğan zararları,
diğer ortaklar gidermekle yükümlüdürler.
Ortaklığa avans olarak para veren
ortak, verdiği günden başlamak üzere faiz isteyebilir.
Yükümlü olmadığı hâlde ortaklık
işleri için emek sarfetmiş olan bir ortak, hakkaniyetin gerektirdiği bir
karşılık ödenmesini isteyebilir.
3. Özen borcu
MADDE 628- Her ortak, ortaklık işlerinde kendi işlerinde olduğu
ölçüde çaba ve özen göstermekle yükümlüdür.
Her ortak, diğerlerine karşı, kendi
kusuruyla verdiği zararları, başka işlerde ortaklığa sağladığı menfaatlerle
mahsup ettirme hakkı olmaksızın gidermekle yükümlüdür.
Ortaklık işlerini ücret karşılığı
yürüten ortak, vekâlet hükümlerine
göre sorumlu olur.
VI. Yönetim yetkisinin
kaldırılması ve sınırlanması
MADDE 629- Ortaklık sözleşmesiyle ortaklardan birine verilen
yönetim yetkisi, haklı bir sebep olmaksızın, diğer ortaklarca kaldırılamaz ve
sınırlanamaz.
Ortaklık sözleşmesinde yetkinin
kaldırılamayacağına ilişkin bir hüküm bulunsa bile, haklı bir sebep varsa, diğer
ortaklardan her biri yönetim yetkisini kaldırabilir.
Haklı sebepler, özellikle yönetici
ortağın görevini aşırı ölçüde ihmal etmesi veya iyi yönetim için gerekli olan
yeteneği kaybetmesi durumlarında vardır.
VII. Yönetici ortaklar ile diğer
ortaklar arasındaki ilişki
1. Genel olarak
MADDE 630- Kanunun bu bölümünde veya ortaklık sözleşmesinde aksine
hüküm bulunmadıkça, yönetici ortaklar ile diğer ortaklar arasındaki ilişkiler,
vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlere tabidir.
Ortaklığı yönetme yetkisi
bulunmayan bir ortağın, ortaklığın işlerini görmesi veya bu yetkiye sahip
ortağın yetkisini aşması hâllerinde, vekâletsiz işgörmeye ilişkin hükümler
uygulanır.
Yönetici ortaklar, yılda en az bir
defa hesap vermek ve kazanç paylarını ortaklara ödemekle yükümlüdürler. Hesap
döneminin uzatılmasına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. Ortaklığı
yönetenin ortaklardan birisi olmaması durumunda da aynı kural
uygulanır.
2. Ortaklık işlerini
inceleme
MADDE 631- Yönetim yetkisi olmasa bile, her ortağın, ortaklığın
işleyişi hakkında bilgi alma, defter ve kayıtlarını inceleme, bunlardan örnek
alma ve mali durumu hakkında özet çıkarma hakkı vardır.
Aksine sözleşmeler kesin olarak
hükümsüzdür.
VIII. Ortaklar arasındaki ve
ortaklık yapısındaki değişiklikler
1. Yeni ortak alımı ve alt
katılım
MADDE 632- Ortaklığa, yeni bir ortak alınması, bütün ortakların
rızasına bağlıdır.
Ortaklardan biri tek taraflı olarak
bir üçüncü kişiyi ortaklıktaki payına ortak eder veya payını ona devrederse, bu
üçüncü kişi ortak sıfatını kazanamaz.
2. Ortaklıktan çıkma ve
çıkarılma
a. Genel olarak
MADDE 633- Bir ortağın fesih bildiriminde bulunması, kısıtlanması,
iflası, tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesi veya ölmesi
hâlinde, sözleşmede ortaklığın diğer ortaklarla devam edeceğine ilişkin bir
hüküm varsa, bu durumlardan biri gerçekleştiğinde, o ortak veya temsilcisi ya da
ölen ortağın mirasçısı ortaklıktan çıkabilir veya diğer ortaklar tarafından
yazılı olarak yapılacak bir bildirimle ortaklıktan çıkarılabilir.
b. Ortaklık payının
tasfiyesi
MADDE 634- Bir ortağın ortaklıktan çıkması veya çıkarılması
durumunda payı, diğer ortaklara payları oranında kendiliğinden
geçer.
Diğer ortaklar, ortaklıktan çıkan
veya çıkarılan ortağa, kullanımını ortaklığa bıraktığı eşyayı geri vermekle
yükümlü oldukları gibi, kendisini ortaklığın muaccel borçlarından doğan
müteselsil sorumluluktan kurtararak, ortak sıfatının sona erdiği tarihte
ortaklık tasfiye edilmiş olsaydı ödenmesi gereken tasfiye payını ödemekle
yükümlüdürler. Ortaklığın henüz muaccel olmayan borçları için diğer ortaklar,
çıkan veya çıkarılan ortağı borçtan kurtarmak yerine, kendisine bir güvence
verebilirler.
Çıkan veya çıkarılan ortağın
tasfiye payı, ortaklık sıfatının sona erdiği tarih itibarıyla, mali işlerde
uzman bir kişiye hesaplattırılır. Tarafların uzman kişi üzerinde anlaşamamaları
durumunda bu kişi, hâkim tarafından atanır.
c. Malvarlığının
yetersizliği
MADDE 635- Ortaklık sıfatının sona erdiği tarihte, ortaklığın
malvarlığı, borçlarını karşılamaya yetmezse, çıkan veya çıkarılan ortak, payına
düşen borç tutarını, zarara katılmaya ilişkin düzenlemeler çerçevesinde diğer
ortaklara ödemekle yükümlüdür.
d. Tamamlanmamış
işler
MADDE 636- Çıkan veya çıkarılan ortak, ortak olduğu dönemde henüz
sonuçlanmamış işlerden doğan kâra veya zarara katılır.
Ortaklık sıfatı sona eren kişi, o
hesap yılı sonu itibarıyla, tamamlanmış olan işler sebebiyle varsa ortaklıktan
kendisine düşecek kâr payını; devam eden işler hakkında da gerekli bilgiyi
isteyebilir.
C. Ortakların üçüncü kişilerle
ilişkisi
I. Temsil
MADDE 637- Kendi adına ve ortaklık hesabına bir üçüncü kişi ile
işlemde bulunan ortak, bu kişiye karşı bizzat kendisi alacaklı ve borçlu
olur.
Ortaklardan biri, ortaklık veya
bütün ortaklar adına bir üçüncü kişi ile işlem yaparsa, diğer ortaklar ancak
temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı veya borçlusu
olurlar.
Kendisine yönetim görevi verilen
ortağın, ortaklığı veya bütün ortakları üçüncü kişilere karşı temsil etme
yetkisi var sayılır. Ancak, temsil yetkisine sahip yönetici ortağın yapacağı
önemli tasarruf işlemlerine ilişkin yetkinin, bütün ortakların oybirliğiyle
verilmiş olması ve yetki belgesinde bu hususun açıkça belirtilmiş olması
şarttır.
II. Temsilin
sonuçları
MADDE 638- Ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler,
alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde
bütün ortaklara ait olur.
Ortaklık sözleşmesinde aksine bir
hüküm bulunmadıkça, bir ortağın alacaklıları, haklarını ancak o ortağın
tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler.
Ortaklar, birlikte veya bir
temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde
üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu
olurlar.
D. Ortaklığın sona
ermesi
I. Sona erme
sebepleri
1. Genel olarak
MADDE 639- Ortaklık, aşağıdaki durumlarda sona
erer:
1. Ortaklık sözleşmesinde öngörülen
amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkânsız duruma
gelmesiyle.
2. Sözleşmede ortaklığın
mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa, ortaklardan birinin
ölmesiyle.
3. Sözleşmede ortaklığın devam
edeceğine ilişkin bir hüküm yoksa, bir ortağın kısıtlanması, iflası veya
tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya
çevrilmesiyle.
4. Bütün ortakların oybirliğiyle
karar vermesiyle.
5. Ortaklık için kararlaştırılmış
olan sürenin bitmesiyle.
6. Ortaklık sözleşmesinde feshi
bildirme hakkı saklı tutulmuş veya ortaklık belirsiz bir süre için ya da
ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulmuşsa, bir ortağın fesih bildiriminde
bulunmasıyla.
7. Haklı sebeplerin bulunması
hâlinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme
kararıyla.
2. Belirsiz süreli
ortaklık
MADDE 640- Ortaklık, belirsiz süre için veya ortaklardan birinin
ömrü boyunca sürmek üzere kurulmuşsa, ortaklardan her biri, altı ay önceden
fesih bildiriminde bulunabilir.
Fesih bildirimi, dürüstlük
kurallarına aykırı olarak ve özellikle uygun olmayan bir zamanda yapılamaz.
Fesih bildirimi, ancak hesap yılı sonunda hüküm ifade
eder.
Sözleşmede öngörülmüş olan sürenin
bitiminden sonra ortaklık, ortakların örtülü iradesiyle sürdürülürse, belirsiz
süreli ortaklığa dönüşür.
II. Sona ermenin ortaklığın
yönetimine etkisi
MADDE 641- Ortaklık, fesih bildiriminden başka bir yolla sona
ererse, bir ortağın ortaklık işlerini yönetme konusundaki yetkisi, sona ermeyi
öğrendiği veya durumun gerektirdiği özeni gösterseydi öğrenebileceği zamana
kadar, kendisi hakkında devam eder.
Ortaklık, ortaklardan birinin
ölümüyle sona ererse, ölen ortağın mirasçısı, durumu hemen diğer ortaklara
bildirmekle yükümlüdür. Mirasçı, gerekli
önlemler alınıncaya kadar, ölen ortağın daha önce yürütmekte olduğu işlere,
dürüstlük kuralları çerçevesinde devam eder. Diğer ortaklar da, geçici olarak,
ortaklık işlerini aynı şekilde yürütmeye devam ederler.
III. Tasfiye
1. Katılım payı için yapılacak
işlem
MADDE 642- Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak,
ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi
geri alamaz; ancak koyduğu katılım
payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir.
Bu değer belirlenmemişse, geri
alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.
2. Kazanç ve zararın
paylaşımı
MADDE 643- Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her
birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş
olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar
arasında paylaşılır.
Ortaklığın,
borçlar, giderler ve avanslar ödendikten
sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine
yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.
3. Tasfiye usulü
MADDE 644- Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan
ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak,
ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık
hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın
sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap
vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek
üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde,
ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde
bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret,
sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir
karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz
önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna
imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye
sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek
uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.
IV. Üçüncü kişilere karşı
sorumluluk
MADDE 645- Ortaklığın sona ermesi, üçüncü kişilere karşı olan
yükümlülükleri değiştirmez.
Türk Medenî Kanunu ile
ilişkisi
MADDE 646- Bu Kanun, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî
Kanununun Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır.
Yürürlükten kaldırılan
Kanun
MADDE 647- 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu
yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 648- Bu Kanun 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe
girer.
Yürütme
MADDE 649- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
3/2/2011 |